Müsəlman ərəblərə qarşı savaşan Tanrıçı Türgişlər - 1 yazı

14-09-2017, 15:13           

Türgişlere ve Türklerin Konu ile İlgili Tarihine Yönelik Önsöz

Öncelikle, Türgiş Devletini anlatacağımız bu makalede, başlığımızın din odaklı olmasının temel nedeni 12 Eylül’ün Tengricilik ve İslamiyet birbirine çok benziyor gibi tarihi yalanlarına alet ettikleri 751 Talas Savaşı’ndan çok daha önce Tengrici Türklerle, Müslüman Arapların savaştığını göstermek içindir. Bu savaşlar hem Türklerin, İslamiyet ile olan ilk karşılaşmasını göstermek hem de bu karşılaşmanın ne şekilde yaşandığını aktarmak için önemli olup makalemizde genel olarak 751 Talas Savaşı öncesi, Müslüman Arap Ordularına karşı Hazar’ın Güney Cephesini ele alacağız, Türkeş Devleti’nin önemi ve jeopolitik konumu buradadır, aynı dönemde ise Hazar’ın Kuzey Cephesini, Hazar İmparatorluğu devralmıştır. Türklerin, Ulusal Dini Tengricilik ile İslamiyet arasındaki farklar, 12 Eylül’ün gerçeklik ile ilgisi olmayan politik görüşlerine uymasa dahi, makalemizin ana konusunu oluşturmayıp, daha sonraki bir makalenin konusu olacaktır.

Coğrafyaya Dair Olarak , Çin gerçekten Çin mi? (Önemli)

Bu konuyu daha önce Çin’in Hiç Anlatılmamış Türk Tarihi isimli makalemizde fikir verebilecek şekilde aktarmıştık ancak kısaca şu şekilde bir kaç bilgi vermemiz gerekmektedir.
Müsəlman ərəblərə qarşı savaşan Tanrıçı Türgişlər - 1 yazı
Göktürk Askeri Temsili Çizimi
Çin’in ilk hanedanı, Şang Hanedanlığı, köken olarak Türk kökenlidir. Gene Çin’deki ikinci hanedanlık, Chou Hanedanlığı ve Devleti de bir Türk Devleti ve hanednalığıdır. Bu bölgenin adı aşağıda da belirteceğimiz üzere aslında Çin değil, Tabgaç ve benzeri Türkçe isimlerle anılır. Bölgede, Tunguzlar, Tuyuhunlar, Tobalar, Şatolar, Sien-piler gibi Türk boyları yaşamaktadır. Wolfram Eberhart‘ın Türk Tarih Kurumu ile yaptığı çalışmalar ile Gumilev’in Eski Türkler ve Hunlar gibi eserleri, Çin Tarihinin başlangıcı için de temel kaynaklar olarak kabul edilmektedir. Çin’deki Komünist Parti, Mao Önderliğinde, tarihi metodlara aykırı şekilde, Çindeki Milliyetler makalesi gibi makaleler yazdırarak dünyaya da popülist anlamda kabul ettirebilecekleri yollarla, Çin’i Han Ulusundan ibaret sayarak, %1-2 şeklinde de bir azınlık var gibi yansıtmaktadırlar. Halbuki, Han olmayan Mandarinler, Çin bölgesindeki bir başka milliyet olarak, nüfusları 500 Milyona yakındır. Gördüğünüz gibi üzerine konuştuğumuz konu Çin’in varlığı ve tarihi hak iddiaları için çok önemlidir, bu yüzden de üzerinde durulmalıdır. Bugün Çin dediğimiz bölge özünde, Kuzey bölgeleri ile Tabgaç adındaki bir Türk yurdudur. Çin tarihinin ana hatları olan Gumilev ve Wolfram Eberhart dahi, Çin Halklarının Yangçe Havzasında yaşarken sürekli olarak Sarı Irmak dolaylarına yani Kuzey Çin’e göç etmek istediğinden bahseder. Sien-pilerin yani Tunguzların, Hunları yıkması ile bu bölgeye de bir Çin akını olmuştur, M.S 3. yüzyılın başlarında, Han Hanedanlığının çöküşü ile bölgede Çinlilerin, Wu-Han yani Han Olmayanlar Devri dedikleri 5 Barbar Hanedan 16 Krallık dönemi başlamıştır, bu dönemde ise Bozkır Halkları ana vatanlarını geri almak için bir savaş başlatmış ve Çinlileri yönetmiştir. Diğer bir konu da M.S 1. yy’da Çin askeri açıdan zayıf olduğu için kendisi ile anlaşan bazı Türk Boylarını da tekrar Kuzey Çin’e almıştır, işte bu süreçte, Çin dediğimiz bölgede melez yapılar, Çin Halklarının Devletleri ile Bozkır Halklarının yani Türklerin çeşitli devletleri de bir arada yaşamıştır. Bu yüzden, yazdığımız makaleyi, bu coğrafi farkındalık ile okumanız önemlidir.

Rusların, Temsili çizimi ile bir Göktürk Askeri
Makale boyunca Çin olarak bahsedeceğimiz olgu burada bir Devleti ya da Ulusu temsil etmemekte, bu bölgenin günümüzdeki popüler adıdır, Türkler bu bölgeye, burada kurdukları devletleri ve nüfusları olduğu için Tabgaç demektedir. Örneğin, Göktürk Yazıtlarında da Çin sözcüğü geçmez, Tabgaç Sözcüğü geçer, bölgede Tabgaç adı ile bir Türk Devleti vardır, bizim de yazımızda kullandığımız Çin sözcüğü bu dönemde burada kurulu olan Türk ve Türk olmayan tüm devletleri kapsamaktadır, Tabgaç Devletinin çöküşü ile bölgede küçük kimisi Mandarin kimisi ise Türk devletler ortaya çıkmıştır. Yazımızda Çin olarak bahsettiğimiz yapılar da bu devletlerdir, elbette ki, makalemizin yorum kısmında bahsettiğimiz “Türgişlere ve Eskil Türklere yönelik ulus-dışı politik organizmalar tanımı ” Tabgaç bölgesindeki Türk yapılara yönelik değildir, bu Türk devletlerini de Türgişlerle de Göktürklerle de birlik teşkil etmeyip, ulus-dışı siyasi organizmalara güç ve fırsat yarattığı için makalemizin yorum kısmındaki eleştirilere dahil olacaktır.



Öyle ki Tabgaç Devleti dahil olmak üzere Kuzey Çin’deki pek çok Türk Devleti, Çinlileri hakimiyeti altına alır almaz, birlik olmak yerine yeniden savaşmaya koyulmuştur, yazı boyunca da Türklerin, Türklerle olan savaşlarında yabancıların ne şekilde güçlendiğini ve bize yüzyıllara yayılacak derecede ne zararlar verdiğini göstermeyi temel hedef bilmekteyiz keza Tabgaçlar da yıkıldıktan sonra Çinli Halkların kendilerine koydukları kız alıp verme yasağı, ticari ve askeri ambargolar ile bölgeden göçe zorlanmıştır. Bu öyle uzun süren bir “Yaşam Alanı” savaşıdır ki, M.S 16.-18. yy’larda dahi Çin’i Tabgaçlar yani Toba Türkleri yeniden ele geçirmiştir, bundan önceki Kubilay Kağanlığının, Çin bölgesini önemseyerek, burada Hanbalık (Han Şehri, günümüzdeki Pekin’dir.) kurması ve Çinlileri de kapsayacak bir Yuan Hanedanlığı ile onları devşirme çabası da bu yüzyıllara dayanan tarih kapsamında ele alınmalıdır.

Bu konu ile ilgili olarak internet üzerinden okuyabileceğiniz ve bölgedeki devlet yapısını, melez siyasi organizmaları ve Türklerin nüfuzuna dair kısmen fikir edinebileceğiniz dört bağlantıyı aşağıya bırakıyoruz.

MERKEZİ ÇİN’DE KURULAN HUN DEVLETLERİ (Attığımız Bağlant genel olarak I. Chao Devletini Kapsamaktadır.)
M. S. IV – V.’ İNCİ YÜZ YILLARDA ÇİN’İN KUZEYİNDE HANEDAN KURAN TÜRK’LERİN ŞİİRLERİ
TABGAÇ DEVLETİ (386-550) SİYASİ VE KÜLTÜREL HAYATI(Tabgaçları Çinlileştiren İmporatoriçe Feng’in Hayatı ve Etkisi Dahildir.)

Bu ufak üç ekin yanı sıra, Wolfram Eberhart’ın “Çin’deki Türk Kökenli Hanedanlıklar ve Devletler” çalışması da size kısa bir fikir sunacaktır. Tabgaç Bölgesindeki Türk Hakimiyeti ve etkisini anlayabilmek için, Türklerin çıkardığı An Lu-shan isyanını da inceleyebilirsiniz ve gene isyanı da Çin Ordularının Başkomutanlık Yardımcısı olan Pu-Ku Boyları Tigini, Göktürk Kökenli Pu-ku Huai-en’in bastırma öyküsünü, Uygurları, Çin’i işgalden vazgeçirmek için ikna etmesini de örnek gösterebiliriz, Tang Hanedanı Çinli bir Hanedan olmasına rağmen ordusu ve nüfusu önemli ölçüde Türk olup, kozmopolit bir tanım yaratmaktadır. Çin’deki Türk etkisi, tarihi ve kökeni ile ilgili olarak internet üzerinden sunabileceğimiz kısa bir kesit çalışma tanımında son olarak aşağıdaki bağlantıyı bırakmaktayız.

TANG HANDANLIĞININ BÜYÜK TÜRK GENERALİ KU-PU HUAİ-EN

Çinlilerin Çizimi ile bir Hun Askeri.
Türkeş Devletinin Önemi Nedir?

Türkeş Devleti de söz konusu olduğunda, Türklerin en güçlü devletlerini kuran ve kutsal sayılan Aşina, bugün adı ile Asena soyu karşımıza çıkmaktadır. Bulgar Kağanlığından, Hazar Kağanlığından, Göktürklerden ya da Hunlara kadar Aşina Soyu her zaman için kutsal ve önde gelen bir Hanedan olarak karşımıza, Türkeş Devletinde de çıkmaktadır. Bu Türk Devletinin, bu kadar önemli olmasının temel nedeni ise tarihte Türklerin yaptıkları hatalara ders niteliği taşımasından gelmektedir. Genel olarak yapılan ilk hata, Ulusun genel çıkarlarını düşünmek yerine, ayrı bir Boy teşkilatlanması ile Göktürklerden ayrılmaktır, merkezi yapıyı yıkarak federatif yapıyı güçlendiren ve Boylar Federasyonunu bölerek, Doğudaki Çin Uluslarının güçlenmesine yol açmasıdır. İkinci bir diğer hata ise, Müslüman Araplar bölgeye gelip, kendi Sünni Şeriatı kanunları gereği, Türk kadınlarını ganimet olarak görüp, Tengrici anlayışla hazırlanan değerli eşyaların olduğu mezarları yağmalaması karşısında birlik olmaları gerekir iken, kendi içlerinde de daha sonra bölünmeye giderek Batıdaki tehlikeyi de gözardı etmeleridir. Uzun vadeli bir strateji üretemeyerek, kendi boy çıkarlarını, Ulusun genel çıkarlarının önüne koymanın bedelini ne yazık ki bütün Türk Ulusu bu dönemde ödemiştir. Tüm hatalarına rağmen diğer önemli yanları, Tengricilik dışındaki dinlerin de huzur içinde yaşaması, gelişmiş darphane dizgesine sahip olarak ayırt edilebilir paralar basmaları, ticareti ilerletirken tüm Bozkırın ve Türklerin Önderliğini üstlenerek Tarihi Türk Kağanlığının merkezi haline gelmek istemeleridir.

Göktürkler

Bir diğer önemli konu ise, Politik Bilimde bir Ulusun yönetilebilmesi ve bir arada tutulabilmesi için en geçerli yöntemin Demokrasi olduğunu ispatlamasıdır, öyle ya da böyle her ordu kurabilenin kendi hanedanını ve çıkarlarını temele koyduğu bölünmelere ve daha büyük savaşlara, düşmanın işine yarayacak kargaşalı taht ve önderlik kavgalarına neden olacak dizgeler yerine ne olursa olsun Ulusun tek parça halinde ortak bir yönetime tabii tutulduğu, iç meselelerin tartışmalarla, Kurultaylarla ve aynı zamanda da ifadenin özgürleştirilmesi ile çözülerek birlikte ulusal çıkarlar için mücadele edildiği dizgelerin öneminin vurgulanmasıdır. Tabii ki bu dönemde, günümüz manası ile bir Demokrasiden bahsetmiyoruz ancak Roma’nın Cumhuriyet’i ya da Cengiz Kağan’ın bıraktığı Kurultay geleneği, Boyların Kutsal zamanlarda toplanarak gerçekleştirdiği toplantılar ya da Hun İmparatoru Rua’nın kadın ve alkol düşkünlüğü yüzünden Kurultayın isteği ile Kağanlıktan çıkarılması gibi örnekler, bizim kendi Demokratik dizgemizin yani Töremizin örnekleridir.

Türkeş Devleti Nasıl Kuruldu?

Çin kaynaklarında, Tou-k’i-Che olarak geçen Türgişler, Çinlilerin okuma biçimi ile Türgeş olarak çağrılmıştır. Arap kaynaklarında ise Türgiş olarak geçmektedir. Orhun yazıtlarında ise gene Türgiş, Uygur yazıtlarında keza gene Türgiş olarak karşımıza çıkmaktadır. Türk sözcüğünün anlamı gereği kendilerini türeyen, çoğalan, güçlü gibi anlamlarla bağdaştırmaları da muhtemeldir.

Türk Arap Savaşı Tablosu

Göktürk İmparatorluğunun giderek zayıfladığı bir dönemde, Aşina soyundan gelen On-Oklar, gene Aşina soyundan gelen Göktürklere karşı ayaklanıyordu, bu ayaklanmayı tabii ki ilk destekleyen ise Türklerin doğal düşmanı olan Çin oluyordu. Bu tamamen, Göktürkleri parçalamak ve Kuzey ile Batı hudutlarındaki baskıyı azaltmak için uygulanan bir politikaydı. Türkler, kendi aralarındaki sorunları çözene kadar büyük ölçüde bir karmaşanın ve Kağanların savaşına kendilerini bırakmıştı. Issık gölü çevresinde yaşayan ve varlıklarını burada sürdüren On-Okların, Hunlar döneminde de öncesinde de Issık gölü çevresinde olduğu tahmin edilmektedir. Kutlu bir başka insan olan Batı Göktürk Kağanlığından İstemi Yabgu‘nun gücü ve politikası ile 552 yılında kendilerini bağımsızca idare eden On-Oklar, Göktürklerin idaresine girmişti. 552’den itibaren 24 sene boyunca İstemi Yabgu’nun ordusunun önemli kısmını On-oklar oluşturdu, Çinlilerin deyimi ile Karluklar, Tchou-yue, Tchou-mi, I-ou, gibi önemli boylar da On-Oklarla beraber Batı Göktürk Kağanlığı için savaşıyordu.

630’lu yıllara kadar Göktürk Kağanlığı denetiminde yaşarken, Çin’in içlerine yapılan yağma ve intikam akınlarına katıldılar ancak Göktürklerin zayıflaması ve iç kavgalara sahne olması ile kısmen Çin etkisinde kalması ile Avrasya Bozkırlarında bir başka boy hak iddia edecekti. Uçele Han isminde bir savaşçı, Aşina’nın ününü kullanarak Bögü Tarkan ya da diğer seslendirilişi ile Baka Tarkan adını alarak ayaklandı.

Ayaklanma Öncesinde Göktürklerin Önlemleri ve Genel Durum

Ayaklanmanın önceden çıkacağını anlayan Telişe Kağan (Tie-Li-Che) Göktürk Kağanlığının parçalanmaması için, On-Ok boylarını bölerek farklı yerlere yerleştirmişti, bu durum On-Ok boylarını daha da isyana teşvik etmiş olsa da nihai isyanı geciktirmişti. On-Okları ikiye bölerek, Beş Tou-Lou, Beş de Nou-Che-Pi gibi farklı boylar oluşturmuş, başlarına Doğudan, birer Çur, birer Erkin ve bunlar yetmemiş olacak ki birer de Şad atamıştır. Bu kavramlar, Türklerin kendi devlet teşkilatlanmasında, çeşitli adlar ile çağırdıkları görevli isimleridir. On-Okların, Tou-Lou kolunun 4. boyu olan Türgişler, Holoşe unvanlı Çurların idaresinde Ebinor ve Borotola boylarında yaşamaktaydı, İhe-Hüşetu ve Hotu-Tamir yazıtlarının belirttiğine göre de daha önceleri Altay Dağlarının güney batı eteklerinde yaşamaktaydılar, bir kısmı Ebinor’a göç ederken diğer kısmı ise ileride Uygurlarla bolca anacağımız Beş Balık yani Beş Şehir bölgesine göç etmişti. Bu bölge ticaret bölgesi olduğu için Karluklar, Basmıllar gibi boylarla beraber yaşayarak, ticaret ile güçlenmekteydiler. Göktürk Kağanları ise bu sırada da On-Ok Boylarını gittikleri ve götürüldükleri yerlerde gözlemlemekteydi. 651 ve 759 yılları arasında Issık Gölü, Çu Vadisi, Talas Irmağı ve İ-li ırmakları bölgelerinde yaşayan Türgişler, Göktürklerin aldığı önlemlere rağmen dış etkenlerle de güçleniyordu. Çinliler Tufan Krallığı isimli bir krallığa bu dönemde saldırmıştı. Milyö Krallığına nüfusu sürmeye başlayan Çin’in etkisi ile, Issık Batısındaki halk da saldırıya maruz kalabileceği düşüncesi ile Maveraünnehir böglesine göç başlattı. Bu olayla Türgiş Boyları, bu toplulukların boşalttığı bölgelere göç ederek, ticaret yollarını denetlemeye ve kontrol etmeye başladı, böylece boşalan nüfusun yarattığı denetimsizliği kendileri dolduruyordu. Çin’in Batı Göktürk Devletini yıkmak için başlattığı 3 Ordu ile Taaruzu da Türgişlerin ve bölge halklarının göçünü hızlandırmıştı. Batı Göktürklerin son Kağanı Aşina Ho-lu da yenilince, Türgişler de Göktürklerle beraber Çin idaresine girmişti. Yıl henüz 657 iken, Çin, bölgede 4 ayrı mahalli yönetim biçimi oluşturmuştu, bu dört bölgeden ikisi, Türgiş bölgesineydi, Boyların isyan etmemesi ve örgütlenememesi için, yerel soylulara makam ve mevki verilirken, çeşitli valiler bölgelere yerleştiriliyordu, yazılı geleneği sürdüren Çin, düşmanlarını tanımak için çeşitli kitapçıklar tutmayı da ihmal etmiyordu. (Bkz: Çin’in Resmi Hanedanlık Kayıtlarında Türk Kavimlerine Ait Monografiler / Prof. Dr. Sema Orsoy)

Türk Arap Savaşı Tablosu

665 Yılına kadar, katı Çin yönetimi varlığını sürdürse de Tibet Krallıklarının güçlenmesi ile Çin Devletleri, Batıdan gelen bir tehlikeyle yüzleşmek zorunda kaldı, bu durumda, Tibetliler Bozkır Türklerini, Çin Coğrafyasındaki çeşitli Türk Devletleri ile Mandarinlere ve Hanlara ait Devletlere karşı müttefik olarak gördü. On-Ok Boylarının bütün Başbuğları yeni isyana destek oldu, Batı Göktürk Devletinin kalıntıları üstünde, yeni bir isyan yükseliyordu, Aşina Tuçe komutasındaki birlikler Çin güçlerini belirli bölgelerden sürmüştü ancak 679 yılında hile ile esir edilerek öldürülünce yerine Aşina Kiu-Puçur geçti. Bu dönemdeki bağımsızlık savaşlarına Türgişler ile Göktürklerin birlikte giriştiğini, Çin sarayına getirilen Türk Esirlerinin içinde On-Ok Boylarından soyluların olmasından anlamaktayız.

Göktürk Devleti, Türgişlerin Bağımsızlığına Yardım Ediyor

Göktürk Devleti, Kutluk Kağan‘ın önderliğinde 682 yılında yeniden kuruldu. Kurulduğunda Doğu Göktürk topraklarını kapsasa da Türgişlerin bulunduğu Batı Göktürk toprakları hala Çin işgali altında ve perişandı. Aşina soyunun ne kadar geniş ve önemli bir soy olduğunu, Çin’in Aşina kökenli olan bazı kişileri kendi valisi yapmasından da anlamaktayız. Sevilen bir soyun fertlerini kullanarak onları denetim altında tutmayı amaçladığı için Aşina Huşelo’yu vali olarak atadı. Çin tarafından atanan bu kağanın sert tutumu halk tarafından nefretle karşılandığı gibi, Doğu Göktürk Devletinin akınlarına dayanamayarak Çin’e kaçmak zorunda kaldı. Aşina Huşelo’nun kaçısını Uçele Kağan çok iyi bir şekilde değerlendirerek, Türgiş Devletini kurmuş oldu, pek çok fırsatı iyi değerlendirmeyi bilen yüksek bir teşkilatçıydı. Uçele’nin bağlı olduğu boy, Türgişlerin en kalabalık boyu bile değildi, Tou-Lou grubunun 4. boyu idi. ekonomik yönden de parlak değillerdi ancak boyları coğrafi olarak diğer On-Ok boylarının tam ortasında bulunuyordu. Bu yüzden Göktürklerin bağımsızlıklarını kazanmaları için gönderdikleri yardımları ve çeşitli haberleri diğer boylara da ulaştıran onlardı, Uçele’nin boyunun önder boy olarak On-Okları birleştirmesinin en büyük nedeni gene Uçele’nin kendi teşkilatçı güven veren yapısına dayanmaktaydı dememiz yanlış olmayacaktır.

16 Yıllık İktidarında Uçele Kağan Neler Yaptı?

Uçele Kağanın 16 yıllık iktidarını iki ayrı bölümde incelemek gerekir. 690-698 yılları arasında merkezi yapıyı güçlendiren, refahı arttıran ve teşkilatlanmasını sürdüren bir iç politika izliyordu. Tahta çıktığında, halkı ona Bögü Tarkan ya da Baka Tarkan adını verdi. 690-698 yılları arasında, 7.000 kişilik 20 ayrı ordu kurarak, 20 Başbuğ atadı. Devletinin ilk baştaki ordu sayısı 140.000’di. Sınırları, doğuda, Göktürk Devletinden, Batı’da Çinlilerin Hu(Ok) Halkları dediği Arap-Fars topraklarına, kuzeyde Balkaş gölünden güneyde Tanrı dağlarına uzanıyordu. Devletini daha iyi idare edebilmek için Nou-Che-Pi diye çağrılan boylar kümesine yakın olabilmek adına Çu nehrinin ve vadisinin kuzeybatısına ortayını (merkezini) kurdu. Daha sonraları değişen koşullara göre bu ortayı, Çu Vadisinin kuzeybatısına taşıdı. Böylece Tokmak vadisini de daha iyi denetleme şansını yakaladı. Doğudaki Tou-lou boylar kümesinin kendisinden uzaklaşmasından endişe ettiği için bu bölgeye de küçük bir ortay kurdu. Issık Gölü ile İ-li nehri arasındaki Kuşnar şehrine bir ortay kurarak, bu bölgeyi de kendisine daha sağlam şekilde bağladı. Bahsettiğimiz teşkilatçılık özelliklerini göstererek, sadece 8 yılda, önemli bir kalkınma ve adalet sağladı.

Türk Ordularının Karşılıklı Savaşı

Türgişlerin İlk İsyanı Başlıyor

698 ve 706 yılları arasındaki yöneticiliği ise daha farklıydı. Belki de en başında kağan olmasını sağlayan sadece teşkilatçı yapısı değil aynı zamanda da hırsıydı. Çin İmparatorları ve Krallıkları bu dönemde büyük ölçüde Kapgan Kağan‘ın saldırıları ile bunalmıştı. Göktürkleri batıdan sıkıştırabilecek bir güç onları rahatlatabilirdi. Bu yüzden, topladıkları altınları belirli rotalardan casusları ve diplomatları ile Uçele Kağan‘a ulaştırdılar. Ayaklandırmak istedikleri tek kitle Türgişler de değildi, bununla beraber Kırgızları da ayaklandırdılar. 698 yılında, Bolcu’da Tonyukuk Yazıtlarında en ince ayrıntısına kadar anlatılan dramatik bir savaş yaşandı. Bazı Kağanların hırsları ve bazı dış unsurların etkileri ile ki bu dış unsurların da bir kısmı “Coğrafyaya Dair” dipnotunda belirttiğimiz üzere Türk’tür, Avrasyanın Bozkırlarında, Türk atlı orduları karşı karşıya geldi. Türgişler ve Kırgızlar, Göktürklere karşı ağır bir yenilgi aldılar. Tonyukuk yazıtlarında belirtildiği üzere, Bögü Tarkan savaş sonunda esir düştü, 50 kadar Türgiş soylusu da onunla beraberdi. Savaşın etkileri Türk dünyasında ve Bozkırda yankılandı, isyan etmeyi düşünen pek çok boy önderi, heyetler ve hediyeler ile Kapgan Kağan’a gelerek diz çöktü, Türgişlerin kuruluşu sırasında, büyük destek sağlamış Göktürklere karşı böyle bir isyan da Türgişlerin güvenilirliği üstüne gölge düşürmüştü, bu yüzden Türgiş Boyları bundan sonrasında sıkı şekilde denetim altına alınmıştı.

Bolcu Savaşı Sonrası Türgişler

Bolcu savaşı sonrası, Türgiş Kağanı Uçele öldürülmedi ancak yetkileri elinden alındı, eski itibarı da kalmadı, öldürülmemiş olmasından da anlaşılabilir ki, On-Ok boyları ona sevgi besliyordu, belki de ikinci bir isyan çıkartmak istenmedi belki de sadece On-Oklar değil, her Türk Boyu ona saygı besliyordu. Bozkırdaki tüm Türkleri birleştirme arzusu, Türk Kağanlarının tamamında bu dönemde görülen bir arzuydu, bu yüzden de birlik sağlama amacı ile sürekli olarak ayrılığa götüren bu biçimdeki savaşlar yaşanıyordu. Kapgan Kağan, Kağanlar Kağanı olmak istiyordu, Uçele de muhtemelen buna karşı çıkıyordu, bir Kurultayda çözülebilecek mesele, Çin’e güçlenme fırsatı vererek Türklerin ölümü ile sonuçlanıyordu. Türgiş Devleti olduğu gibi Kapkan Kağan’ın oğlu Fu-Kiu‘ya bırakıldı. Fu-Kiu yaşça çok küçüktü, belki de bu bölgeye hiç gelmedi dahi ancak yaşının verdiği imkan ile Kapgan Kağan bu bölgeyi onun yerine idare ediyordu. Bir süre sonra bölgeye çeşitli şadlar (valiler) atandı, Uçele Kağan’a yetkileri, Göktürk Şadlarına bağlı olarak geri verildi, Göktürkler için kendi topraklarını idare etmeyi sürdürdü.

698 ile öldüğü tarih 706 yılı arasında, Uçele Kağan hakkında Orhun Yazıtlarında bir bilgi geçmemektedir. Buradan da bir sorun ya da isyan teşkil etmediği anlaışmaktadır ancak öldüğü tarihte, Çin yazıtlarında çeşitli bilgiler geçmektedir. Görünen o ki, Uçele Kağan, amacından vazgeçmemiş ve çeşitli müttefiklik arayışlarını sürdürmüştür. Çinli Diplomat Kuo-Yuençen (Kuo Yuen-tchen) Uçele Kağan ile 706 yılında bir görüşme sağlamıştır, görüşmenin amacı Çin Kaynaklarına göre yeniden bir müttefiklik sağlamaktır fakat ilginç bir şekilde, görüşme sonrasında, Uçele Kağan soğuk algınlığı ile ölmüştür. Yerine Sou-Ko Kağan geçmiş ve diplomatı öldürmeyi düşünmüştür, kaynaklara göre Kuo-Yuençen ölmekten çok korkmaktadır, soğuk algınlığına neden olamayacağı düşünülünce de Çinli diplomat masum görünerek, ülkesine dönmesine izin verilmiştir.


Çinlilerin Çizimi ile bir Türk Askeri.

Türkeş Devleti ve Göktürklere Olan İsyanları

Soko Kağan dönemi sadece 4 yıl sürdü, 706 ve 710 yılları arasındaydı, bu dönemde Uçele Kağanın ikinci egemenliğindeki gibi bir sessizlik yoktu, Çinliler ile olan temaslar sürdürüldü, karşılıklı hediyeler ve heyetler, Göktürklerin ne düşündüğü umursanmaksızın gönderildi ancak tek sorun bu değildi, arazi paylaşımı konusunda bazı sıkıntılar çıkmıştı ancak bardağı taşıran asıl damla Orhun Kitabeleri oldu. Göktürkler, Kapgan Kağan zamanında kitabeler dikiyordu, anıtlardan birisine de Türkeş Devleti egemenlik altına alındı yazınca, bu durum On-Okların onurunu incitmişti. Chavannes Edouard, Documents Sur Les Tou-kiue Occidentaux adlı eserinde, So-Ko Kağanın 300.000 kişilik bir bozkır ordusu olduğunu belirtmektedir. Çinliler aynı zamanda bu dönemde, 4 Prenses göndererek, So-Ko Kağanın da sarayına sokmuştur.

Soko Kağan döneminde üç önemli olay olmuştur;

Bunlardan ilki; Türgişleri, Göktürklere karşı isyan ettirmeye çalışan Çinliler aynı zamanda, Türgişler arasında da isyanlar hazırlamaktaydı. Bu politikayı sadece Türgişlere değil aynı zamanda da Göktürkler için de uygulamaktaydılar, tabii ki bu politikayı sadece Çinli bir devlet değil, bölgedeki Türk Hanedanlıklar, melez yapılar ve diğerleri de eş zamanları olarak uygulamaktaydı. Türgiş Kumandanlarından Külçor-Tchong, Kağan ile bazı anlaşmazlıklara sahipti. Türgiş Kağanlığına el koyarak, Bozkırı birleştirecek Haneyi kurma yarışına bir başka meraklı kişi daha katılıyordu. Çinlilerin, 1000 altın rüşvet ile yanına çektiği Külçor-Tchong, Çinlilerden aldığı silahlı destek ile isyan etti. Kuça şehri yakınlarında, Soko Kağan‘ın takibi sırasında Çinli Kumandan Fong-Kia-Pin ile yakalanarak öldürüldü.

Soko Kağan‘ın uğraştığı ikinci bir mesele de kardeşiyle ilgiliydi. Kardeşi Çe-Nu da, meşhur Kağanlar diyarına gözünü dikmiş görünüyordu. Türk geleneklerine bağlı kalınarak, devletin doğusu ile batısı arasında yönetim paylaştırılmıştı ancak Çe-Nu kendisine bırakılan boy sayısından hiç memnun değildi. On-Ok Boylarının bir kısmı sarı süslemeler diğerleri ise siyah süslemeler giyerdi, bu boylar, akrabalıklarına göre çeşitli gruplara ayrılmış birbirine yakın boylardı, güçlü olan boy gruplarını ise tamamen Soko Kağan idare ediyordu, en azından kardeşinin iddiası böyleydi. Kendisinin güç azlığından ötürü başarı sağlayamayacağını anlayan isyancı Kardeş, Soko Kağan’a karşı Kapgan Kağan’a sığındı, zaten Soko Kağan‘ın Göktürklerden hiç çekinmeden Çinliler ile yaptığı temaslardan da rahatsızdı. 20.000 kişilik bir ordu hazırlayarak, Soko Kağan‘ın üstüne ani bir sefer düzenledi, 2. Bolcu Savaşında, bir kez daha onu yendi, esir etti. Kapkapn Kağan’ın bu seferinde Kül Tigin ve Bilge ise iki Başbuğ olarak komutanlık yapmıştı. Kağanlığa giden süreçlerinde bu şekildeki savaşlarda tecrübe ediniyorlardı. Bilge ve Kül Tigin, Soko Kağan‘ı yenerek, Kapgan Kağan‘a getirdi. “Birbirine hayrı olmayan iki kardeşin, ülkeye ne faydası olabilir.” sözlerini iki kardeşin yüzüne söyledikten sonra ikisini de öldürttü, Türkeş Devletini doğruca kendisine bağladı.
Türkeş Boylarının bağımsızlık hayali bir kez daha son bulmuştu ancak talih bu sefer, Türkeşlerden yana esebilir miydi?
Türk Boylarının asi ve bağımsız olma aşkı, Türgiş Devletinde araıksız görülüyordu, 698, 710 derken Sulu Çor döneminde bir kez daha isyan çıktı, ara dönemlerdeki küçük isyanların yanı sıra daha büyük olan bu isyan ile bağımsızlıklarını tekrar ilan ettiler, Kapagan Kağan ölmüştü ve Kağanlar artık Bilge Kağan ve kardeşi Kültigin‘di. Türgiş isyanını destekleyen ise her zamanki gibi Çin olmuştu.

Türgiş Askerleri

Pars Kağan ve Türkeş Devleti

Türkeş Devletini On-Ok Boylarının oluşturduğunu bu boyları da Sarı ve Siyah olmak üzere farklı süslemeler kullanan iki farklı grubun oluşturduğunu söylemiştik. Asi yapısı gereği Türkeşler, pek çok kez isyan etmekte ve birbirleri ile de makale boyunca aktardığımız gibi sürtüşmekteydi. Pars Kağan 710-715 yılları arasında, Sarı Türkeşler Önderliğindeki son Kağandı ancak Türkeşlerin asıl mücadelesi Kara Türkeşler olarak süregelecekti. Pars Kağan döneminde ne Çinli ne de Göktürk kaynaklarında önemli bir olay geçmemesinden anlaşılıyor ki kısmen uysal geçen bir dönem. Pars Kağan, Bilge ve Kül Tigin’in kız kardeşleriyle evlendirilerek, Göktürk Ailesine olan müttefikliği sağlamlaştırıldı. Kağanlığının başlarında, Göktürk yazıtlarında bir bilgi geçmese de, hükümdarlığının sonlarına doğru bazı bilgiler yer yer geçmektedir. Buna göre, Pars Kağan’ın tek görevi sadık kalmaktı ancak belli oluyor ki bu pek mümkün olmamış, 712 ve 713 yıllarında yeniden Tabgaç Devletlerinin kışkırtmaları ile ayaklanan Türgişlere Kül Tigin Önderliğinde sefer düzenlenir. Bu seferlerin özellikle yoğunlaştıkları bölgeler Maveraünnehir yani Amu Derya ve Sir Derya arasıdır. Daha sonrasında ise 715 ve 716 yılları arasında Kapgan Kağan, Kara Türgiş boylarından Hou-Lou ve Şu-Ni-Şe Boylarının Çin ile temas kurmasına öfkelenerek bir cezalandırma seferi düzenler. Bütün bu seferler ile Talas civarında yaşayan Kara Türgişler ve 715 seferleri ile de Tou-Lou grubu daha batıya doğru bir göç başlattı. Başlangıçta bu durum, Göktürkler için olumlu görünse de, Türgiş boylarının Çu ve Talas Vadilerinin arasındaki sıkışık coğrafyaya itilmesi ile bir araya getirilmesi, birbirlerine yakınlaşmalarını ve örgütlenmelerini kolaylaştırdı. Nou-Che-Pi Boylarının önderliğinde ise yeni isyanları ateşleyerek Türgiş Devletini nihayet bağımsızca kurabilecekleri konuma getirdi.

ardı var
teref.az












Teref.info © 2015
E-mail: [email protected]            Telefon: 051 933 93 21            Baş redaktor: Nurəddin (Xoca) İsmayılov
Məlumat internet səhifələrində istifadə edildikdə müvafiq keçidin qoyulması mütləqdir.