Davinson Sanchez'den Mesut Özil'e ahlak dersi
Bu gün, 12:56

Futbol, sadece spor değil, aynı zamanda bir ahlak testidir. Bu test, bazen henüz maç başlamadan, bazen bir transfer öncesi yapılan telefon görüşmesinde, bazen kurulan bir cümlede, sessizce dökülen bir kelimede yapılır.
Leroy Sane, Türkiye’ye gelmeden önce Mesut Özil’i arıyor.
“Fenerbahçe nasıl?”
Mesut’un cevabı kısa:
“Sakın gitme.”
Jhon Duran, Türkiye’ye gelmeden önce Davinson Sanchez’i arıyor.
“Fenerbahçe nasıl?”
Sanchez’in cevabı net:
“İyi takımdır, Türkiye harika bir ülke. Git.”
İşte bu kadar. İki cümle. Ve koskoca bir fark.
İlk cevap, bir sporcunun değil, hesapçı, kinci bir nefsin sesi.
İkincisi, bir profesyonelin değil, bir insanın olgunluğu.
Futbol, yetenek işi değildir sadece. Birçok oyuncunun ayağı düzgün, pası temizdir ama çok azı, kalbi kirlenmeden yürüyebilir bu meslekte. Çünkü futbol, bazen seni sahada değil, aynada sınar.
Ve o aynada herkes kendi yüzünü görür.
Mesut Özil, kendi gölgesinden kurtulamamış bir adamın örneği. Geçmişte yaşadığı düş kırıklığını, gelecek bir kariyerin üstüne boca edebilecek kadar içe kapalı. Bu, başarısızlığın sporcu üzerindeki çürütücü etkisinin trajik bir yansıması.
Ve asıl tehlike şu. Bu zehir, sadece seni değil, seni izleyeni de zehirler.
Davinson Sanchez ise başka bir şey yapıyor. Rakibi hakkında konuşuyor, ama düşman gibi değil, dost gibi. Çünkü o biliyor, spor bir savaş değil, bir yarışmadır. Karşındakine saygı, kendine saygıdır.
Burası bir spor ahlakı testidir.
Ve bu testin sorusu bellidir:
"Kazanmaktan önce kim olmayı seçtin?"
O yüzden mesele Galatasaray – Fenerbahçe meselesi değil.
Mesele, sporun neyi temsil ettiği.
Sporcu dediğinin nasıl bir insan olmayı seçtiği.
Çünkü sonunda ne kadar gol attığın değil, ne kadar insan kaldığın yazılır tarihe.
Önceki ve Sonraki Yazılar
Sedat Kaya
halk tv