1980 darbesinin bir hafta öncesinde...
Dünən, 11:54

1980 darbesinin bir hafta öncesinde, ABD'nin Ankara Büyükelçisi de (Paul Henze) devrilecek olan Başbakan Süleyman Demirel'i ziyaret ederek bir çeşit ihtilalin haberini vermiş ve üzüntülerini ifade etmişti.
Bu konuşmayı özel bir sohbette bizzat Demirel'in ağzından dinledim...
Demirel, "Ülkenin sanayileşmesi ve kalkınması için çok mücadele verdik.
Bu hamlenin meyvelerini toplamak için az bir yolumuz kalmıştı," deyince ABD Büyükelçisi Demirel'e döner, "Ama sizin de sanayileşme hamleniz fazla ihtiraslı değil mi ?" der.
Demirel gülümser, "Anladım Ekselans, anladım" diyerek aynen şu yanıtı verir:
"Ben bu ülkenin insanına aş ve iş bulmak zorundayım.
Bu insanlara ülkenin yeraltı ve yerüstü zenginliklerine uyumlu bir yaşam standardı sağlamak için halktan oy almışım.
Bugün dünyada en stratejik hammaddelerden biri alüminyum. Dünyanın en nitelikli bor yatakları bizde. Bir yılda dışarıya sattığımız alüminanın girdisi ile ithal ettiğimiz alüminyumun bedelini ödeyemiyoruz.
Ben, siz dostlarımdan rica ettim, adeta yalvardım, gelin şu Seydişehir tesislerini kurun diye.
Kimse hayır demedi, ama harekete de geçmedi.
Sovyetler Birliği, kendileri teklif ettiler, 'Seydişehir Alüminyum Fabrikasını kuralım, bedelini bize domates ve narenciye ile ödeyin' dediler.
Aynı olayı İskenderun Demir-Çelik tesislerinin kuruluşunda da yaşadık.
Bunları Sovyetler'e yaptırmasaydım da ne yapsaydım ?"
Ve büyükelçi, bu söyleme şöyle bir yanıt verir :
"Ama Sovyetler'in teknolojileri hem demode, hem de çok elektrik tüketiyor..."
"Ekselans, bu ülkede elektriği de ben satıyorum.
Yani sağ cebimden sol cebime para aktarıyorum..."
O sırada İhsan Sabri Çağlayangil, Senato Başkanı olarak Cumhurbaşkanı Vekili idi.
Bu olayı hem ondan, hem de Demirel'den dinledim...
Demirel, ayrıca şunları anlattı bana :
"Yapmak istedikleri, beni ihtilal öncesi yurtdışına kaçırtmak.
Böylece omuz verdikleri darbecilerin işini kolaylaştırmak.
Ve bize inananların, oy verenlerin de yüzünü yere indirmek.
Ben siyasete girerken, bu işe varım derken, beni nelerin beklediğinin Mendereslerin fotoğraflarına bakarak 'evet' dedim..."
Nitekim 1980 Darbesi sonrası Türkiye'de iktidara gelen Özal, Seydişehir işçilerinin toplu sözleşme taleplerini yokuşa sürerek fabrikayı greve soktu.
O tür sanayi tesislerinde fırınlar hiç söndürülmeden yanmalıdır.
Metal cevherlerinin işlendiği bu gibi "yüksek fırınlar" bir kez söndürüldü mü, devreden çıkarlar...
Seydişehir işçileri hem greve çıktılar, hem de fırınları söndürmeden, ülkelerine ihanet etmeden ABD tröstlerinin emellerine ulaşmalarını engellediler.
TANJU CILIZOĞLU "Güzel Yaşadım" #Yazarın kitabından alıntıdır.
TEREF