“Sadece otomobiller üretmek istemedim… Bir ülkeyi tekerlekler üstünde ayağa kaldırmak istedim.”
Dünən, 17:54

Yıl 1937. Japonya zor zamanlardan geçiyordu. Sokaklar dardı, umutlar daha da dar. Ve ben, Kiichiro Toyoda — bir dokuma tezgahı ustasının oğlu — herkes hayatta kalmaya çalışırken motorları hayal ediyordum.
Herkes bana deli diyordu. Japonya’nın bir otomobil markasına ihtiyacı olmadığını, Amerikalı devlerle asla rekabet edemeyeceğimizi söylüyorlardı. Ama ben otomobil görmüyordum; ben ilerlemeyi görüyordum. Hareket özgürlüğünü. Bir annenin çocuğunu okula götürdüğünü, bir çiftçinin mahsulünü taşıdığını, bir ülkenin yeniden yol aldığını hayal ediyordum… sadece bir anahtarla.
İlk kamyonetimiz Japonya yollarında ilerlediğinde, hissettiğim sadece gurur değildi — bir görevdi bu. Mesele hız değildi; mesele sorumluluktu. Geleceği dört teker üzerinde taşımak gibi bir sorumluluk.
Hatalar yaptık. Motorlar bozuldu. Tasarımlar başarısız oldu. Ama her hata, bizi ileriye taşıyan bir yakıt oldu. Öğrendik. Geliştik. Yenilik yaptık. Böyle doğdu “kaizen” — yani sürekli gelişim. Bugün DNA’mızın ta kendisi.
Bugün Toyota sadece bir marka değil. Azmin, tevazunun ve ekip çalışmasının dünyayı nasıl değiştirebileceğinin bir simgesi. Bir dokuma tezgahı atölyesinden, dünyanın en büyük otomobil üreticisine dönüşen bir hikâye.
“Biz bir motorla değil… bir amaçla çalıştırdık bu yolculuğu.”
“Biz sadece otomobil üretmiyoruz… insanları hayallerine ulaştırıyoruz.”
– Kiichiro Toyoda