Bir Stanford universiteti hekayəsi...
Bu gün, 09:54

19. yüzyılın sonlarında bir sabah, mütevazı görünümlü bir çift Boston’da trenden indi. Sessiz, neredeyse utangaç bir şekilde Harvard Üniversitesi’nin ofislerine doğru yürüdüler.
Kadının üzerinde sade bir pamuklu elbise vardı.
Adam ise sıradan bir takım elbise giymişti.
Randevuları yoktu. Sadece bir dileklerini iletmek istiyorlardı.
— Rektörle görüşmek istiyoruz, dedi adam nazikçe.
Sekreter, bu beklenmedik ziyaret karşısında sinirlenmişti ve saatlerce onları görmezden geldi.
Ancak çiftin sabırlı ısrarından yorulunca, biraz da küçümseyerek rektöre haber verdi:
— Belki birkaç dakikanızı ayırırsanız, giderler.
Rektör, isteksizce kabul etti.
Onlara bir bakışı, önyargılarını doğrulamak için yetti: köylü kılıklı iki kişi. Harvard gibi bir yere yakışmıyorlardı.
Kadın, sakin bir sesle konuşmaya başladı:
— Bir oğlumuz vardı. Bir yıl boyunca burada okudu. Bu üniversiteyi tutkuyla seviyordu. Ama bir kazada hayatını kaybetti. Onun anısına bir bağış yapmak istiyoruz… belki bir bina inşa edebiliriz?
Rektör, alaycı bir tebessümü zor tuttu.
— Bir bina mı? Hanımefendi, bir binanın ne kadara mal olduğunu biliyor musunuz? Tesislerimizin değeri 7,5 milyon dolardan fazla.
Sessizlik oldu.
Kadın gözlerini yere indirdi. Ardından büyük bir nezaketle eşine döndü ve fısıldadı:
— Eğer bir üniversite kurmak bu kadar kolaysa… neden biz kendi üniversitemizi kurmayalım?
Ve gerçekten de öyle yaptılar.
Adları Leland ve Jane Stanford idi.
1891 yılında, vefat eden oğulları anısına, Kaliforniya’nın Palo Alto şehrinde bir üniversite kurdular:
Leland Stanford Junior Üniversitesi, bugün dünyanın en prestijli okullarından biri olarak bilinen Stanford Üniversitesi.
Harvard’ın dış görünüşleri yüzünden küçümsediği şey, zamanla bir mirasa dönüştü.
Bugün Stanford, dünyanın en seçkin kurumlarından biri.
Güçlü bir hatırlatma:
Büyüklük her zaman takım elbise giymez.