31 EKİM 1919 DA, DÜŞMANA İLK KURŞUNU ATAN SÜTÇÜ İMAM... ÇAKMAKÇI SAİT VE SÜTÇÜ İMAM OLAYI...
Bu gün, 09:38
Mondros Mütarekesi taksim projesine göre; Antep, Maraş ve Çukurova bölgesi Fransız işgal bölgesi olarak taksim edilmişti. 2 Şubat 1919'da çoğunluğu Hintli askerlerden oluşan İngiliz askerleri Maraş'ı işgal etmişler ve şimdiki Ticaret Lisesinin yanındaki kışlaya yerleşmişlerdir. 29 Ekim 1919 tarihine kadar bu bölgede kalan İngiliz askerleri, Ermenilerin sürekli başvuruları ve bu yöndeki girişimleri sonucu Fransız askerleri ile yer değiştirmişlerdir. Maraş halkının, bu yer değiştirmeye mani olmak için yaptığı başvurular ise, o sırada Osmanlı hükümetinin zayıf oluşu ve yöneticilerin ilgisizliği nedeni ile başarılı olamamıştır. 29 Ekim 1919 akşam vakti Yüzbaşı Jülie komutasındaki öncü birlikler, Ermenilerin taşkınlıkları ve tezahüratları arasında Şeyh Adil mevkisinden şehre girmişlerdir.
Öncü kuvvetlerden bir gün sonra, 2000 kişilik gönüllü Fransız lejyoneri Ermeniler, Fransız ve Cezayirli askerlerden oluşan birlikler yine Ermeni tezahüratları, Ermeni kadınların muhabbetli alkışları arasında şehre girdiler. Şimdiki Ticaret Lisesi civarına yerleştiler.
29 Ekim 1919 günü Maraş'ın işgalini İngilizlerden devralmak için Antep'ten Maraş'a sevkedilen Fransız Kuvveti, Yüzbaşı Fouquet'in komutasında 412. Piyade Alayının 5. Bölüğü (100 kişi, yarım bölük) ile Ermeni Lejyonunun 1. Ermeni Taburu (400 Kişilik 2 Bölük) ve Cezayir Süvari Müfrezesi' (50 süvari)nden oluşmaktaydı.
31 Ekim 1919 cuma günü akşamına kadar, Fransızlarla beraber gruplar halinde şehri dolaşan Ermeniler Türk halkına ağır hakaretler ve küfürlerle mütecaviz davranışlarda bulundular. Gelişmelerden coşkuya kapılan, "rakıcı" adı ile bilinen bir Ermeni meyhanecisi Ermeni askerlerini davet ederek kendi imal ettiği içkileri ikrama başlamıştır.Bu meyhanede epeyce demlenen Ermeni askerlerinden birkaçı sarhoş bir vaziyette kışlalarına dönerken, Uzunoluk hamamından yeni çıkan üç çarşaflı kadından birine saldırarak peçesini yırtıp eline almış ve;
" Artık burası Türklerin değildir. Fransız memleketinde peçe ile gezilmez" diyerek tecavüzünü sürdürmüştür. Peçesi yırtılan orta yaşlı kadın bayılmıştır.
Diğer kadınlar ise bağırıp, feryat ederek olay yerinin hemen yakınındaki Kel Hacı'nın kahvesinden yardım isterler
Olay yerine ilk müdahale eden Çakmakçı Sait;
“Gâvur oğulları! Dokunmayın bacılarıma!” diyerek Fransız Ermeni Lejyonerlerinin üzerine yürür. (Bir kaynakta, yanında Gaffar Kabuloğlu Osman, olduğu söyleniyor..) Çakmakçı Said ve Gaffar Kabuloğlu Osman, hanımları işgalcilerin elinden almak isterken dipçik ve kurşunlarla ağır yaralanırlar. Çakmakçı Sait şehit düşer.
Bu sırada adı İmam olan ve geçimini temin etmek için süt sattığı için Sütçü İmam olarak tanınan İmam,
"Durun bre densizler, bre melunlar. Yaptıklarınız yetti artık. Bugün namus günüdür" deyip babasından kalma yanında bulunan silahını (Bu ilk kurşunu atan, sedef kakmalı tabanca, uzun bir süre kendi ailesi tarafından muhafaza edildikten sonra, Kahramanmaraş Müzesine bağışlanmış ve halen Kahramanmaraş Müzesinde sergilenmektedir) ateşleyerek bir Fransız-Ermeni Lejyoner askerini öldürür, bir diğerini de yaralar.
Bu olayda Çakmakçı Said şehit düşmüş yaralanan Ermeni ise ölmüştü 1 Kasım 1919 tarihinde ölen Ermeni için büyük bir cenaze töreni düzenlendi. Şehri terk etmeyen İngiliz ve Fransız askerleri olay yerine yetişti. Sütçü İmam ise Nalbant Bekir'den aldığı bir atla Bertiz'in Ağabeyli köyünde bulunan Beyazıt oğlu Muharrem Bey'in yanına gitti. (Ahırdağı'nı aşarken Süleymanlı'dan Maraş'a gelmekte olan bir Fransız müfrezesine "incebel" mevkiinde tesadüf eder. Hadiseden haberi olmayan Fransızlar, Sütçü İmam'ın silahını müsadere ettikten sonra kendini serbest bırakır.) Ermenilerin ve Fransızların bütün çabalarına rağmen Sütçü İmam bulunamadı. (12 Şubat 1920 günü Maraş 22 gün ve 22 gece devam eden muhteşem bir savaştan sonra işgalden kurtuluncaya kadar 102 gün burada kalmıştır.) Ancak olayın intikamını almak isteyen Ermeniler sağa sola ateş ederek Zülfikar Çavuş oğlu Hüseyin'i şehit ettiler. Bu arada Türkleri öldürüp kadınlarını alacaklarını, camilerine çan takacaklarını söylemeye başladılar. Fransızlar da misilleme hareketlerine girişerek Sütçü İmam'ın dayısının oğlu Tiyekli oğlu Kadir'in ellerini ve ayaklarını arkasından bağlayarak burun ve kulaklarını kestikten sonra boğazlayarak şehit ettiler.
Peşi peşine gelen bu hadiseler şehrin ileri gelenleri ve memurlarından 11 kişinin imzasını taşıyan bir protesto telgrafı ile Antep'teki Fransız Komutanlığına bildirildi (2 Kasım 1919). Bu protestoya karşılık İngiliz ve Fransız kumandanlarının müşterek imzası ile bundan sonra güvenlik ve asayişin sağlanacağına dair söz veriliyordu. Bundan bir kaç gün sonra Osmaniye Bölgesi Governörü (Sivil Valisi) Andre, asayişi temin için Maraş'a tayin oldu. Bu durum Maraş ileri gelenlerine birer telgraflaAdana'daki Fransız Valisi Albay Bremond tararından bildirildi. Governör, Maraş'a gelişinde piyadelerini hükümete, süvari ve jandarma birliklerini Kaleye yerleştirdi. Akşam yemeğini Abdülkadir Paşa'nın konağında yedikten sonra, geceyi Maraş'ın eski mebuslarından Agop Hırlakyan'ın evinde geçirdi.
27 Kasım 1919 gecesi Ermenilerin ileri gelenlerinden Hırlakyan’ın evinde işgal komutanının şerefine bir balo tertiplenir. Baloda komutanın dansa davet ettiği genç Ermeni kızı;
"Sizinle dans etmekten mazurum. Çünkü kendimi esarette hissediyorum Kalede Türk Bayrağı dalgalandığı sürece, sizinle dans edemem!” diyerek teklifini reddeder.
Bunun üzerine askerlerine derhal emir veren komutan, Kaledeki Türk Bayrağını indirtir.
28 Kasım 1919 Cuma günü Maraş’ın kara sabahıdır…
Yatağından kalkan Maraş’lılar, asırlardan beri kale burcunda dalgalanan şanlı bayraklarını göremezler.
Bir Milletin İstiklaline son verilmesi anlamına gelen bayrağının indirilmesi karşısında Maraşlılar sessiz kalmazlar tabii.
Cuma namazı vakti, halk Ulu Cami’ye toplanır. Ezan okunduktan sonra, camide toplanan halk hep bir ağızdan “Bayraksız namaz kılınmaz” diye bağırır.
O esnada cami imamı Rıdvan Hoca: “Aziz Cemaat, Kalesinde düşman bayrağı dalgalanan bir Millet hürriyet’ini kaybetmiş sayılır. Hürriyet olmayan bir yerde cuma namazı kılmak caiz değildir.”
İşte bu söz, Maraş halkını Fransızlar’a karşı harekete geçirdi. Kaleye saldıran Maraş halkı, içerideki Fransız askerlerini etkisiz hâle getirip yeniden Türk bayrağını diktiler. ve cuma namazını orada eda ederler.
Türk Bayrağı’nın Kahramanmaraş Kalesi’ne çekilmesinden sonra gerginlik iyice arttı. şehir adım adım savaşa sürüklenir.
Savaşın patlak vermesi an meselesidir. Fransızlar, hazırlık yaparken, Aslan Bey başkanlığında kurulan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, her mahallede teşkilatlanarak faaliyete geçer. 21 Ocak 1920 günü şehir harbi başlar. Maraşlılar 7 den 70’e silaha sarılarak tek yürek tek bilek halinde bütün mevcudiyetini ortaya koyarlar.
Fransızlar’da Kahramanmaraşlılar’ın bu büyük dirençleri ve karşı koymaları karşısında iyice ümitsizliğe düşerler. Çaresizlik içerisinde şehri terk etmeyi düşününürler. Aynı gün Doktor Mustafa, yanında emir eri olduğu halde, Amerikan Koleji’ne gelerek General Kueratte ile görüşür. Görüşmeden sonra geri dönüşünde emir eri ile birlikte Ermeniler tarafından Alman Hastanesi yakınında pusuya düşürülerek şehit edilir. Doktor Mustafa’nın da Ermeniler tarafından katledilmesi, bardağı taşıran son damla olur. 11 Şubat 1920 gecesi Fransızlar ve Ermeniler, Kahramanmaraşlılar’ın savaşmak için kararlı tutumlarını bildikleri için ateş keserek kaçma hazırlığına başlarlar. Aynı gece kim tarafından ateşe verildiği henüz kesin olarak bilinmemekle birlikte, Fransız askeri kışlası yanmaya başlar. İçindeki cephaneler de ateş alarak yanmaya ve patlamaya başlayınca Fransızlar gece yarısı apar topar kaçmaya başlarlar. Bunun üzerine bıçağını, baltasını, tabancasını, kazma ve küreğini kapan Kahramanmaraşlılar bunların peşlerini bırakmaz. 12 Şubat 1920 günü sabaha karşı, şehir Fransızlar’dan ve Ermeniler’den tamamen temizlenir.
Geceli gündüzlü 22 gün süren bir mücadelenin sonunda, kendilerini yok etmek isteyen düşmanı ve yerli işbirlikçileri mağlup ederek büyük bir zaferi tarihe altın harflerle yazdırmış olurlar.
Çakmakçı Sait, Sütçü İmam, Abdal Halil Ağa, Rıdvan Hoca, Aslan Bey, Ali Sezai Efendi, Mıllış Nurive daha nice yiğitlerin Maraş’ın “Kahramanmaraş” olmasına büyük emekleri vardır.
Türk’ün bağımsızlığına ne kadar düşkün olduğunu dosta düşmana gösteren ve canlarını hiçe sayarak şanlı Maraş Savunması’nı dünyaya duyuran yiğit kahramanları rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz…
Yıldızlar yoldaşları olsun…
NOT:
Sütçü İmam 1878 yılında doğmuştur.(1871 ve 1872 diyen kaynaklar da bulunmaktadır) (Maraş'ın Fevzipaşa (Bektutiye) Mahallesi Hane 112, Cilt 9/1 Sahile 177 de kayıtlıdır, Babası Kireçcioğullarından Ömer Efendi, Annesi Tiyeklioğullarından Emine Hanımdır.) Kendi halinde Uzunoluk Camii'nin imamlığını "Allah rızası" için yapan imam, geçimini de caminin biraz altındaki küçük dükkanında süt satarak temin ettiği için İmam olan asıl adı "Sütçü İmam olarak bilinirdi. Üç kız bir erkek çocuğu vardır. 31 Ekim 1919 da, düşmana ilk kurşunu atan Sütçü İmam, düşmanın Maraş'tan kovulmasından sonra, harpteki fedakarlıklarına mükafat olarak Belediyeye odacı alınmış, bu vazifesi yanında kaledeki topun idaresi kendisine verilmişti. Abdülmecit halife ilan edildiğinde Bir top atımı sırasında barutun ısınan namludan erken ateş alması neticesi yandı. Alman Eytamhanesinde tedavi altına alındıysa da iki gün sonra 25 Kasım 1922 tarihinde vefat etti. Çınarlı Cami mezarlığına defnedildi.
Bugün çoğu kaynakta adı İmam olan ve Maraş Savunması’nın sembol ismi olarak bilinen Sütçü İmam hakkında birçok bilgi "hakkı olarak” mevcutken ve hemen hemen herkes bu yiğidin ismini biliyorken, üstünde tırnak çakısı bile yokken düşman üstüne "öleceğini bile bile” saldıran ve şehid olan Çakmakçı Sait hakkında neredeyse hiç bilgi bulunmaması ve birçokları tarafından isminin bilinmemesi de zannediyorum bizim ayıbımızdır.
Merih Tan
TEREF