İÇİNDEKİ IŞIĞI BUL

8-12-2024, 08:53           
İÇİNDEKİ IŞIĞI BUL
Roma İmparatorluğu’nun altın çağında, Marcus adında bir patrici(*), zenginlik ve ihtişamın ortasında yaşamaktaydı.
Onun hayatı, bir şiir gibi ahenkli, bir masal gibi ışıltılıydı. Altın tabaklarda yemek yer, fildişi tahtında oturur, halkın alkışları arasında gladyatör oyunlarına katılırdı.
Ancak bu parlak yüzeyin altında, ruhunda karanlık bir gölge büyüyordu. "Ya bu saltanat bir gün sona ererse?" diye mırıldanırdı kendi kendine. "Ya bedenim zayıflar, gözlerim görmez olur ve her şey bir anda silinip giderse?"
Kader, onun korkularını sınamaya kararlıydı. Bir akşam, Marcus’un arabası gladyatör oyunlarından dönerken devrildi. Uyandığında, dünya karanlığa gömülmüştü. Artık ışık onun için yalnızca bir hatıradan ibaretti. Kör olmuştu.
İlk günler, Marcus’un zihni öfke ve çaresizlikle sarsıldı. Servetini, arkadaşlarını, hatta kendi değerini kaybetmiş gibi hissediyordu. Zamanla insanlar da ondan uzaklaştı; dost bildikleri, altın tabakların ışığında toplananlardı. Malikânesinde yalnız kalan Marcus, karanlık bir kuyunun dibinde hissediyordu kendini.
Bir gün, sessizliğin ortasında kapısı çalındı. Gelen kişi, bilgelik ve dinginlik yayan bir filozof, Seneca’ydı. Yaşlı adam, Marcus’a bir süre baktıktan sonra yumuşak bir sesle konuştu:
"Marcus, eğer yalnızca gözlerinle gördüklerini gerçek sanıyorsan, çoktan ölmüş olmalısın. Oysa sen hâlâ duyabiliyor, hissediyor, düşünebiliyorsun. Bunlar yaşamaya fazlasıyla yeterlidir. En büyük engel insanın kendisidir."
Marcus, alaycı bir gülüşle cevap verdi:
"Bunlar siz filozofların o süslü sözleri... Söyle bana, karanlığın içinden ne görebilirim ki?"
Seneca, dudaklarında ince bir tebessümle karşılık verdi:
"Karanlığa bakmayı bırak, içindeki ışığı bul. Bu karanlık seni yok etmek için değil, seni daha güçlü kılmak için burada."
O andan sonra Marcus’un hayatı yavaş ama kararlı adımlarla değişmeye başladı.
Seneca’nın teşvikiyle önce basit şeyler yaptı. Her sabah bahçesine çıkıyor, çiçeklerin kokusunu alıyor, rüzgârın yüzüne değdiğini hissediyordu. Zamanla, diğer duyuları keskinleşti. Gözleriyle görmese bile, ruhunun derinliklerinde bir netlik hissetmeye başladı.
Sonra sokaklara çıkıp diğer görmeyenlerle konuşmaya başladı. Çoğunun yoksulluk ve dışlanmışlık içinde yaşadığını gördü. Bunun üzerine servetini kullanarak, engelliler için bir okul açtı. Burada yalnızca beceriler öğretilmiyor, hayata dair umut da aşılanıyordu.
Bir gün, Marcus halk arasında yürürken bir çocuk onun yolunu kesti ve sordu: "Kör olduğun için üzgün değil misin?"
Marcus, çocuğa gülümseyerek şu yanıtı verdi.
"Bir zamanlar kördüm, ama bu karanlık bana gerçek görmeyi öğretti. Artık yalnızca gözlerimle değil, kalbimle görüyorum."
(*)-Patrici: Antik Roma'da seçkin ailelerden oluşan gruba verilen ad.
Görsel: Yapay zeka












Teref.info © 2015
E-mail: n_alp@mail.ru            Telefon: 051 933 93 21            Baş redaktor: Nurəddin (Xoca) İsmayılov
Məlumat internet səhifələrində istifadə edildikdə müvafiq keçidin qoyulması mütləqdir.