11 EKİM 1922 MUDANYA ATEŞKES ANTLAŞMASI VE TARİHİ ZAFER

Bu gün, 00:10           
11 EKİM 1922 MUDANYA ATEŞKES ANTLAŞMASI VE TARİHİ ZAFER
Son dönemde adı siyasi tartışmalarda kullanılan İsmet İnönü, bundan tam 96 yıl önce adını Cumhuriyet tarihine altın harflerle yazdırıyordu. İsmet Paşa, Kurtuluş Savaşı'nın sonunda; İstanbul, Boğazlar ve Doğu Trakya'nın savaşsız kurtarılmasını sağlayan, TBMM Hükümeti'nin ilk siyasi zaferi Mudanya Mütarekesi'ni 11 Ekim 1922'de imzaladı.
Büyük Taarruz’un zaferle sona ermesinin ardından İtilaf Devletleri, TBMM’ye mütareke çağrısında bulundu ve görüşmeler, 3 Ekim 1922 tarihinde Mudanya’da başladı. Görüşmelere, TBMM Hükümeti adına İsmet İnönü, İngilizleri temsilen General Harrington, Fransa adına General Charpy, İtalya adına General Mombelli katıldı. Görüşmeler, Doğu Trakya’nın ve Boğazlar’ın boşaltılması, Türkiye’ye geri verilmesi konularındaki görüş ayrılıkları nedeniyle sık sık kesildi. Zaman zaman gergin anların yaşandığı, hatta Türk ordusunun yeniden harekât hazırlıklarına giriştiği mütareke görüşmeleri, 11 Ekim 1922’de uzlaşmayla sonuçlandı. Mudanya Mütarekesi, 11 Ekim sabah saat 06.00’da Türkiye ile 3 İtilaf Devleti İngiltere, Fransa ve İtalya arasında imzalandı. Mütareke, imzalandıktan 3 gün sonra yürürlüğe girdi.
Antlaşmayla Ankara Hükümeti istediğini elde ederek ve tek kurşun atmadan İstanbul, Boğazlar ve Doğu Trakya’yı işgalden kurtardı. Tarihi antlaşmayla, Milli Mücadele’nin askeri safhası sona erdi. Askeri zaferin ardından TBMM siyasi bir zafer de kazanmış oldu.
İşte tarihimizin en önemli dönüm noktalarından olan 8 günlük o süreç;
Mudanya Ateşkes Antlaşması (3-11 Ekim 1922)
Mustafa Kemal Paşa, itilaf devletlerine ateşkes için görüşmelerin Mudanya’da başlanılmasını önermişti. Bu arada başkomutanlık namına olağanüstü yetkilere sahip olmak üzere Garp cephesi orduları Komutanı İsmet Paşa’yı temsilci olarak seçtiğini de bildirmişti. Mütarekenin amacı askeri hareketin durdurulması ve özellikle işgal kuvvetleri ile Türk birlikleri arasında olası bir çatışmanın önüne geçilmesiydi. Türkiye için ise esas dâva, Yunanlıların en kısa zamanda Türk topraklarını boşaltarak, Meriç’e kadar bütün Trakya’nın bize teslim edilmesiydi. Bundan sonra asıl barışa gidecek yol açılabilirdi. İsmet Paşa başkanlığındaki Türk Heyeti Batı Cephesi Kurmaybaşkanı Asım Gündüz, Yrb. Tevfik Bıyıklıoğlu, Bnb. Seyfi Düzgören ve Kızılay ikinci başkanı Hamit Bey’le iki yazmandan oluşuyordu. Genelkurmay başkanı Fevzi Paşa ile Refet Bele’nin de Mudanya’da kalmaları uygun görülmüştü. İngilizleri General Harrington, Fransa’yı General Charpy, İtalya’yı da General Monbelli temsil ediyordu. Yunanistan General Mazarakis ile Sarıyanis’i delege olarak atamıştı. Fakat bunlar Mudanya’ya kadar gelmiş olmakla birlikte görüşmelere katılmamışlardı.
Görüşmelere 3 Ekim 1922 Salı günü saat 15:15’te başlandı. Ayrı ayrı gelen müttefik generalleri ev sahibi olarak İsmet Paşa teker teker karşılamış ve toplantının yöneticisi gibi bir tavır takınmıştı. Franklin Bouillon da gözlemci olarak salonun bir köşesine alınmıştı. İlk konuşmayı da İsmet Paşa’nın kendisi yapmıştı. Fakat ateşkesin sağlanması sanıldığı kadar kolay olmadı. Öyle ki Şevket Süreyya Aydemir, “Mudanya Konferansına Mudanya Savaşı demek hatalı olmasa gerektir” diyerek görüşmelerin çok gergin bir hava içinde geçtiğini vurgulamıştır. Özellikle müttefiklerin Trakya’nın teslimine yanaşmamaları bu gerginliğin temel nedeni olarak görülmektedir.
İnönü, anılarında Konferansın havasını şöyle açıklamaktadır:
“Mudanya Konferansının ilk üç günü Trakya meselesinin müzakeresi ile geçmiştir. İlk müzakere açılır açılmaz benim ortaya koyduğunu, dikkatlerini çektiğim mesele budur. Biz muharebe halindeydik, karşımızda düşman vardı. Düşmanı yendik ve takip ettik. Anadolu’dan çıkardık. Mudanya Konferansının toplanması ile askeri hareket durmuştur. Bu hal uzun müddet devam edemez. Böyle bekleyerek, karşımızdaki hasım kuvvetlerin yeniden zaman ve hazırlık kazanmasına fırsat veremeyiz. Onun için bir an evvel bütün memleketin tahliyesi işini halletmek lazımdır. Ben, tezimi bu şekilde izah ettim. Münakaşalar oluyor: Diğer meseleler hallolunduktan sonra bu da hallolunur. Diğer meselelerle beraber hallolunur…”
YENİ BİR SAVAŞ TEHLİKESİ
Oldukça tartışmalı geçen görüşmeler zaman zaman tıkanır gibi oluyordu. Hatta 5 Ekim’den 9 Ekim’e geçen süre içinde yeniden bir savaş tehlikesi bile belirdi. Çünkü 5 Ekim’de Fransızlar, Trakya’nın Türklere teslimini kabul ettikleri halde İngiliz ve İtalyan temsilcileri yetkileri olmadığını ileri sürerek, hükümetlerinden yönerge almak için toplantıyı ertesi güne bıraktırdılar. Onların bu tutumu Mustafa Kemal Paşa’yı derhal harekete geçirdi. Görüşmelerin çıkmaza girmesi üzerine 6 Ekim’de Mustafa Kemal Paşa, İsmet Paşa’ya da şu telgrafı çekti:
“Ekimin 6.günü için kararlaştırılan içtimaınızda Trakya’nın İzmir’de kararlaştırılan esaslar dahilinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetine iadesini kabul etmedikleri takdirde tasavvur buyrulduğu gibi 6-7 Ekim’de derhal İstanbul üzerine harekete geçiniz.”
Türkiye yeni bir savaşın eşiğinde gibi görünüyordu. Şevket Süreyya’nın belirttiği gibi, “İsmet Paşa’nın Mudanya’da ve 6 Ekim’de olduğu kadar, belki hiç kimse, harple sulhun kıskaç arasında böylesine sıkışıp kalmamıştır.” Durum, Türkiye Büyük millet Meclisinde de dikkatle yakından izleniyordu. Mustafa Kemal Paşa cepheye gitme olasılığından söz etmiş ve Bakanlar Kurulunun meclisi aydınlatmasını istemişti. Milletvekilleri düşüncelerini ve eleştirilerini özgürce dile getirmişlerdir. Durak Bey, hükümetin uyumlu politikasını sürdürerek savaşa yol açacak girişimlerden kaçınmasını, savaş yeniden başlasa İngilizlerle savaşmanın kaçınılmaz olacağını, İngilizlerin Trakya’ya kaçan Yunan askerlerini örgütleyebileceğini dile getirmiş, savaşın en son çare olduğunu vurgulamıştır. Emin Bey, konferansın uzamasının Türkiye’nin lehine olmadığını, bu bakımdan konferansın kısa sürede bitirilmesinin zorunlu olduğu üzerinde durmuştu. Kimi milletvekilleri Misak-ı Milliden ayrılmaması gerektiğini özellikle dile getirmişlerdir.
İsmet Paşa’nın telgrafı mecliste görüşülürken Mustafa Kemal Paşa da İsmet Paşa’ya gizli bir emir göndererek şunların sağlanmasını istiyordu:
Yunan kuvvetlerinin 15 gün içinde Trakya’dan çekilmeleri.
Boşaltılan yerlerin TBMM hükümeti temsilcilerine teslim edilmesi.
Trakya’da kalacak itilaf devlet ve komisyonlarının TBMM yönetimini denetleme ya da işgalci bir amaç taşımaması.
Trakya’nın Türkiye’ye verildiğinin açıkça belirtilmesi.
Karaağaç’ın Edirne’nin sınırları içinde olduğunun kabul ettirilmediği takdirde burasının itilaf devletlerinin işgali altına sokulması.
Trakya’ya gönderilecek jandarma sayısının sınırlandırılmaması…
Bunun dışında Boğazlarda itilaf devletleri askerlerinin sayısının arttırılmaması, işgal bölgelerinin genişletilmemesi gibi konular da yer alıyordu. İtilaf devletleri özellikle İstanbul’un boşaltılmasına yanaşmıyordu. Çünkü bu onların “yenilgilerini itiraf” anlamına gelecekti.
Bu yazıda İsmet Paşa, 7 Ekim akşamı bir bildiri yayınlayarak durumu halka açıkladı. Ertesi günü yani 8 Ekim’de toplantı olmadı. İsmet Paşa bunalıma bir çözüm bulmak için uğraşıyordu.
9 Ekim akşamı yapılan toplantıda hava yumuşadı. General Harrington’a göre İsmet Paşa daha munis idi. Müttefiklerin hazırladığı proje okunduğu zaman İsmet Paşa J’accepte! (Kabul ediyorum) dedi ve bunu hükümetine bildireceğini ekledi ve Konferansın 10 Ekim öğleden sonraya ertelenmesini istedi. Onun bu önerisi kabul edildi. Hükümetin onayı alındı. Ancak 10 Ekim’de Konferans toplanamadı. Buna Yunan delegesi ile yapılan görüşmelerin uzaması neden olmuştu. Sonunda 11 Ekim sabahı saat 6’da Mudanya Askeri Sözleşmesi imzalanmış, 14-15 Ekim 1922’den başlamak üzere yürürlüğe girmesi kabul edilmişti.
Mudanya Askeri Sözleşmesi (Convention Militaire) 14 maddeden oluşuyordu. Bu sözleşme ile Türk-Yunan kuvvetleri arasındaki çatışma son buluyordu. Yunanlılar, Trakya’yı 15 gün içinde boşaltacaklardı. 8.000 Türk jandarması, mülki memurlarla birlikte Trakya’ya el koyacaktı. Yönetimin Türklere devri 30 günde tamamlanacaktı. Boşaltma ve devir işlerini denetlemek üzere 7 taburluk bir müttefik birliği görevlendirilecekti. Teslim işlemi bittikten 30 gün sonra bunlar bölgeden ayrılacaktı. Meriç’in sağ kıyısı ve Karaağaç, antlaşma yapılıncaya kadar itilaf devletlerinin işgali altında kalacaktı. İstanbul ve Boğazlar da mülki idaremize teslim olacaktı, ancak İstanbul’da ve Boğazlarda bulunan itilaf kuvvetleri, barışa kadar arttırılmaksızın kalabileceklerdi. Barışın yapılmasına kadar Türk kuvvetleri Çanakkale Boğazı ile İzmir yöresinde belirlenen çizgiyi geçemeyecek, Trakya’ya da silahlı kuvvet geçirmeyecekti. Yunan temsilcisi de sözleşmeye katılmayı zorunlu görmüştü. Mütarekenin imzalanması üzerine Mustafa Kemal Paşa, General Harrington’a teşekkür; Müdafaa-i Hukuk örgütlerine ve belediyelere kutlama telgrafları çekti.
Prof. Şerafettin Turan’ın vurguladığı gibi Mudanya Ateşkes Anlaşması 1911’den bu yana süregelen savaş haline son vermiş, ülkeyi istiladan kurtarmış ve işgal altındaki İstanbul’un da barış antlaşması ile birlikte Türk yönetimine geri verilmesini sağlamıştı. Kabul etmek gerekir ki Mudanya yalnızca basit bir ateşkes anlaşması olarak görülmemelidir. Siyasal nitelikte bir takım öğeleri de taşıdığı için uluslararası bir önem taşımaktadır.
Merih Tan












Teref.info © 2015
E-mail: n_alp@mail.ru            Telefon: 051 933 93 21            Baş redaktor: Nurəddin (Xoca) İsmayılov
Məlumat internet səhifələrində istifadə edildikdə müvafiq keçidin qoyulması mütləqdir.