BU GÜNLERDE ARAMIZDA O KADAR ÇOĞALDILAR Kİ.. İŞTE ONLARDAN BİRİSİ..

9-05-2024, 12:08           
BU GÜNLERDE ARAMIZDA O KADAR ÇOĞALDILAR Kİ.. İŞTE ONLARDAN BİRİSİ..
BİR HAİNİN PORTRESİ
ALİ KEMAL (ARTİN KEMAL)
Ali Kemal, İttihat ve Terakki karşıtlığından Milli Mücadele düşmanlığına savruldu. Yazılarında Kuvayı Milliye'ye ve Atatürk'e saldırdı. Koyu İngilizciydi. Ayrıca Artin Kemal diye anıldı.
İngiltere'de Muhafazakar Parti'nin yeni lideri Boris Johnson, İngiltere'nin yeni başbakanı oldu. İlginçtir! Boris Johnson, Osmanlı'nın son İçişleri Bakanlarından Ali Kemal'in torunu Stanley Johnson'un oğlu…
“Osmanlı torunu İngiltere başbakanı oldu” diye sevinenlerimiz, Boris'in dedesi Ali Kemal'i öve öve bitiremediler: Ali Kemal'in Abdülhamit istibadına karşı mücadele eden bir “özgürlük savaşçısı”, “iyi bir gazeteci” ve “çok vicdanlı bir siyasetçi” olduğunu yazdılar. Hain olmadığı halde “hain olarak yaftalandığını” iddia ettiler.
İddialar böyle! Peki ya gerçekler nasıl?
ALİ KEMAL'İN HÜRRİYETÇİLİĞİ
Ali Kemal, Abdülhamit döneminde, 1895'te Paris'e kaçtı. Burada hem İkdam Gazetesi'nin muhabirliğini yaptı hem de Siyasal Bilgiler Okulu'nu bitirdi. Paris'te Jön Türklere katıldı. Ancak daha sonra onlardan ayrıldı. Hatta Jön Türklerin faaliyetlerini saraya jurnalledi. Celal Bayar aynen şöyle diyor: “Ali Kemal istibdat devrinde hürriyet mücahitlerini, Abdülhamit'in hafiyelerine jurnal ederdi. Mısır'da bulunduğu sırada Prens Sabahattin ve babası Mahmut Paşa ile Jön Türklerden Hüseyin Daniş Bey'i, Abdülhamit'in baş hafiyesi Ahmet Celalettin Paşa'ya gammazlamıştı.” 1919'da İleri Gazetesi'nde Celal Nuri ve Yenigün'de Yunus Nadi, Ali Kemal'in Abdülhamit'e ihbarlar yazan bir jurnalci olduğunu yazacaklardı. Ali Kemal'in saraya bu hizmeti karşılıksız kalmadı. 1897'de Brüksel Elçiliği İkinci Kâtipliği'nde görevlendirildi. 1900'da Kahire'ye geçti. 1908'de İstanbul'a döndü.
Ali Kemal, Meşrutiyet yıllarında hem İkdam Gazetesi'nde başyazarlık hem de Mektebi Mülkiye'de hocalık yaptı. Yine Celal Bayar'ın ifadeleriyle, Ali Kemal, “Yeni rejimin modasına uymuş, herkesten ileri Meşrutiyetçi olmuştu.”
Meşrutiyet yıllarında Hüseyin Cahit Yalçın, Tanin Gazetesi'nde Ali Kemal'e, Abdülhamit'ten aldığı paraları ne yaptığını soran yazılar yazdı.
Ali Kemal çok geçmeden İttihat ve Terakki karşıtı olup çıktı.
Mustafa Kemal-Ali Kemal Savaşı
Atatürk, Milli Mücadele'de sadece işgalci emperyalizmle değil, yerli işbirlikçilerle de mücadele etti. İşte o yerli işbirlikçilerden biri de Ali Kemal'di.
Ali Kemal, İttihat ve Terakki karşıtı ve İngiliz yanlısı Hürriyet ve İtilaf Partisi'ne mensup bir gazeteciydi.
1919'da kurulan Birinci Damat Ferit Hükümeti'nde Maarif (Eğitim) Bakanı ve İkinci Damat Ferit Hükümeti'nde Dahiliye (İçişleri) Bakanı oldu.
İçişleri Bakanı Ali Kemal, 18 Haziran 1919'da illere bir genelge göndererek halkı “işgallere karşı sessiz kalmaya” çağırdı. Müdafaai Hukuk Cemiyetleri kurulmasını ve telgraflarının çekilmesini yasakladı. Milli kuvvetlerin bastırılıp dağıtılmasını istedi.
Atatürk, 21/22 Haziran 1919 gecesi arkadaşlarıyla birlikte Amasya Genelgesi'ni yayımladı.İçişleri Bakanı Ali Kemal, 23 Haziran 1919'da valilere gönderdiği gizli emirde, Atatürk'ün görevden alındığını, bu nedenle emirlerinin dinlenmemesini istedi.
Atatürk, 24 Haziran 1919'da Ali Kemal'i padişaha şikayet ederek zaman kazanmaya çalıştı. Ali Kemal, 26 Haziran 1919'da bir genelge yayımlayarak “Milli ordu kurmanın ve milli savunma hazırlamanın felaket olduğunu” bildirdi. Halkı, orduya karşı koymaya çağırdı. “Askerlerin emirlerini yerine getirmeyiniz” dedi.
Baskılara dayanamayan Ali Kemal, 26 Haziran 1919'da İçişleri Bakanlığı'ndan istifa etti.
Ali Fuat Paşa, 27 Haziran 1919 gecesi bir karşı genelge yayımlayarak Ali Kemal'in düşmanla iş birliği yaparak Türk Milleti'nin direniş gücünü kırmaya çalıştığını belirtti. Ali Kemal'e Kazım Karabekir Paşa da tepki gösterdi. Atatürk ise ordu müfettişliği görevinin sürdüğünü bildirdi.
Ali Kemal, önce Sabah, sonra Peyam, sonra da Peyamı Sabah gazetelerinde Atatürk'e ve Milli Mücadele'ye adeta savaş açtı.
ARTİN KEMAL
Ali Kemal, 9 Kasım 1918'de Sabah'ta, “İngiliz milleti kainatın en azimli milletidir. Osmanlı için (…) dışarıda İngiliz dostluğu…”diye yazdı.
15 Kasım 1918'de Sabah'ta “İki vatanımız var; biri vatanımız, diğeri Fransa” diye yazdı.
18 Kasım 1918'de yine Sabah'ta “Kurtuluşumuzu İtilaf siyasetinde görüyoruz” diye yazdı.
Ali Kemal, 20 Mayıs 1919'da Fransız Yüksek Komiserliği'ne giderek Fransızlar kabul ederse hükümetin “Fransız mandasını” kabul edeceğini bildirdi.
Önceleri Fransız dostu olan Ali Kemal, İngiliz Yüksek Komiser Vekili Amiral Webb'in değişiyle “bir dönme hareketiyle İngiliz dostu oldu.”
10 Ağustos 1920'de Osmanlı, Sevr Antlaşması'nı imzaladı. 13 Ağustos 1920'de Ali Kemal, Peyamı Sabah'ta, Sevr'i savunarak “İtilaf devletlerinin teveccühünü kazanmalıyız” dedi. 3 Mayıs 1921'de Peyamı Sabah'ta “Daima Avrupa'ya bağlıyız” diye yazdı. 2 Ağustos 1921'de Peyamı Sabah'ta, “Bolşeviklik çukuruna yuvarlanan Ankara'nın arkasından ayrılmalıyız. Büyük devletlerle, özellikle İngiltere ile uzlaşmalıyız” diye yazdı.
Ali Kemal, İngiliz istihbaratıyla birlikte hareket ediyordu. İngiliz Yüksek Komiserliği Ataşemiliteri Tuğgeneral Wyndham H. Deeds ve Baş Tercüman Andrew Ryan'la sürekli görüşüyordu.
1918'de İstanbul'da kurulan İngiliz Muhipleri Cemiyeti'nin ve Wilson Prensipleri Cemiyeti'nin yönetim kurulu üyesiydi. İngiliz Muhipler Cemiyeti'nin başındaki Sait Molla'nın Rahip Frew'e yazdığı gizli mektuplar, Ali Kemal'in İngilizlere çalıştığını gösterdi. Örneğin, 5 Kasım 1919 tarihli 12. mektupta molla, papaza aynen şöyle diyordu: “Ali Kemal Bey'in listeye alınması zaruridir. Bu kadar sırrımızı taşıyan bu zatı gücendirirsek planlarımız olduğu gibi düşmanlarımızın eline geçer. Bu zatı sıkça kollayınız.” Başka bir mektupta ise “Ali Kemal'le iş birliği halindeyiz” cümlesi vardı.
Ali Kemal ve Sait Molla, gayrimüslimleri Kuvayı Milliye aleyhine kışkırtıyorlardı. Bu amaçla sürekli Rum ve Ermeni patrikleriyle görüşüyorlardı.
Ali Kemal, bağımsız bir Kürt devleti kurmak isteyen Kürt Şerif Paşa'yla da birlikte hareket etti.
Ali Kemal, ayrıca İngilizlere yaranmak için “Sözde Ermeni Kırımı”nı savundu. İttihatçıların bu nedenle tutuklanıp yargılanmalarını istedi.
Koyu İngilizci Ali Kemal'e, Ermenilere yakınlığı nedeniyle “Artin Kemal” denildi.
Ali Kemal'in Milli Mücadele ve Atatürk düşmanlığı
İçişleri Bakanı Ali Kemal, İzmir'in işgali karşısında düşmana direnmemeyi öğütledi. 22 Mayıs 1919'da “İzmir'de sükun var, işgal geçicidir” dedi. (İkdam)
1 Haziran 1919'da Bergama Kaymakamlığı'na gönderdiği bir yazıda “Yunanlarla savaş halinde olunmadığını, işgallere fiilen karşı koymanın Barış Konferansı'nda elimizi zayıflatacağını” söyledi.
13 Ağustos 1919'da Peyam'da şöyle yazdı: “Mustafa Kemal Paşa askerlikten atıldı. Anadolu'da milli hareket perdesi altında tahriklerde bulunan… Mustafa Kemal Paşa müstahak olduğu cezaya uğradı.”
28 Eylül 1919'da Peyam'da şöyle yazdı: “Başta Mustafa Kemal olduğu halde Anadolu'nun yeni Celalileri kimi aldatıyorlar? Güya milli hareket millete hizmet imiş! Kimi aldatıyorlar?”
14 Kasım 1919'da Peyam'da şöyle yazdı: “Milli hareketin iç yüzü çirkindir. Mustafa Kemal ve Rauf Bey ikbal hırsı içindedir. Milli kuvvetler ateş olsalar cürümleri kadar yer yakarlar.”
14 Aralık 1919'da Peyam'da şöyle yazdı: “Hâlâ kırmakla, dökmekle, vurmakla bu devleti kurtaracağını sanan yontulmamış kafalar var. Bu zırtapozların kafasına hakikati sokmak mümkün değil.”
Ali Kemal 1 Ocak 1920'den itibaren Peyamı Sabah'ta yazmaya başladı.
8 Ocak 1920'de şöyle yazdı: “Anadolu'da ne yaptığını bilmeyen Mustafa Kemal ve arkadaşlarının hareketine son verilmelidir.”
19 Ocak 1920'de şöyle yazdı: “Damat Ferit Paşa'nın izinden gitseydik İstanbul tehlikesi olmayacaktı. Kurtarıcı Ferit Paşa yerine Mustafa Kemal'in ardından gidiliyor. Müttefikler bize nasıl inanabilirler?”
11 Şubat 1920'de şöyle yazdı: “Kuvayı Milliye nedeniyle Anadolu felaketlere, zararlara uğradı.”
30 Mart 1920'de şöyle yazdı: “Anadolu'daki zorbalar, İttihat ve Terakki'nin birer aletidir.”
9 Nisan 1920'de şöyle yazdı: “Ciddi bir hükümet Kuvayı Milliye denen o serserilerin hakkından gelir.”
11 Nisan 1920'de şöyle yazdı: “Yalancı milliyet davası şeriata aykırıdır.”
13 Nisan 1920'de şöyle yazdı: “Anadolu Türkleri, şeriat hükmüne, padişah fermanına dayanarak bu şaklabanlara hadlerini yakında bildirmelidirler.” Bu ifadeleriyle Dürrizade Abdullah'ın ihanet fetvasını savundu.
13 Nisan 1920'de şöyle yazdı: “Mustafa Kemal'in, hırsından, ihtirasından, zevkinden başka bir düşünce bilmez Selanik yadigarı olduğunu öğrenmeyen kalmadı.”
20 Nisan 1920'de şöyle yazdı: “Kuyucu Murat Paşa Celalilere nasıl muamele etmişse, Kuvayı Milliye'ye de öyle muamele edilmelidir… Saltanata bağlı halim selim Anadolu halkı da Mustafa Kemal şakisine (eşkıyasına) haddini bildirecek.”
23 Nisan 1920'de şöyle yazdı: “Teşkilatı Milliye sergerdeleri! Bu mahluklar kadar başları ezilmek ister yılanlar tasavvur edilemez.”
25 Nisan 1920'de şöyle yazdı: “İdam! İdam! İdam! Mustafa Kemal haydudu, Kazım Karabekir, Ali Fuat Beyler, Sami gibi çete reisleri… Bu haydutlar, İttihatçılardan daha adi, daha kötü oldukları için cezalarını da daha evvel bulacaklar.”
27 Nisan 1920 şöyle yazdı: “Anadolu'nun Kuvayı Milliye'den temizlenmesi başarıyla ilerliyor. Hükümet 1550 esir aldı!”
7 Mayıs 1920'de “Mustafa Kemal'in Maskaralıkları” başlıklı bir yazı yazdı.
28 Mayıs 1920'de “BMM küçük heriflerin eseridir” diye yazdı.
5 Ağustos 1920'de şöyle yazdı: “Hükümet önce Anadolu'nun henüz istilaya uğramayan yerlerini Mustafa Kemallerden, Ali Fuatlardan; o ipsiz sapsız, akılsız, fikirsiz zorbalardan, canilerden temizlemelidir.”
7 Ağustos 1920'de “Yunan ordusuna karşı çıkılmamasını” istedi.
11 Kasım 1920'de şöyle yazdı: “Harp! Harp! Bolşeviklerle el ele vererek Ermenistan'a yürüdüler. Kars'ı, Gümrü'yü aldılar…
Bu maceralarla felaketlerimizi artıracağımıza şüphe olmasın!”
Böylece Türk zaferinden rahatsız olduğunu gösterdi.
Kütahya Eskişehir Savaşları sonrası o zor günlerde olabildiğince çirkin bir üslupla Atatürk'e saldırmaktan çekinmedi.
19 Ağustos 1921'de şöyle yazdı: “Mustafa Kemal; bu türedi, zamanı uygun bulup hükümeti ele aldı, gaddar bir idare kurdu. Astı, kesti, ahaliyi kasıp kavurdu, haraca kesti. İlk hamlede muvaffak oldu gibi göründü… Şimdi Yunanlar Ankara kapılarına dayandılar. Konya isyan içindedir. Kastamonu ve Kocaeli de düşmüş sayılır. Düşman Karadeniz sahiline asker çıkarırsa Mustafa Kemal'e barınacak yer kalmayacak… Hesap sormak zamanı geldi.”
Ali Kemal, Büyük Taarruz öncesinde bile Peyamı Sabah'ta milli harekete saldırmaya devam etti.
21 Mayıs 1922'de “Ankara'nın Yunan'ı denize dökeceği bir kuru vaattir” diye yazdı.
9 Ağustos 1922'de “Yunanları denize dökmek bir rüya idi, hülya oldu. Vaatlere rağmen Eskişehir bile kurtarılamadı” diye yazdı.
18 Ağustos 1922'de “Milli hakimiyeti TBMM değil, ancak hilafet ve saltanat temsil eder” diye yazdı.
2 Eylül 1922'de “Üç seneden beri Anadolu'yu al kanlara boyayan bu mücadeleden hiçbir zaman bir fayda göreceğimizden emin değiliz” diye yazdı.
Ali Kemal'in “kazanılmaz” dediği Büyük Zafer kazanıldı. 9 Eylül 1922'de Türk orduları İzmir'e girdi.
Ali Kemal 10 Eylül 1922'de pes etti: “Gayeler bir idi ve birdir!” başlıklı bir yazı yazarak zaferi alkışladı. Bu onun son yazısı oldu. Gazeteden gönderildi.
Milli Mücadele karşıtı tutumu nedeniyle öğrenci boykotu sonrasında diğer bazı hocalarla birlikte İstanbul Darülfünunu'ndan da uzaklaştırılmıştı.
Ali Kemal son yazısıyla her ne kadar hataları için özür ve af dilediyse de geçmişteki yazıları unutulmamıştı.
Bu yazısından bir ay kadar sonra, Beyoğlu'nda tıraş olduğu berberden Ankara'ya götürülmek üzere kaçırıldı. Fakat İzmit'te Sakallı Nureddin Paşa tarafından sorgulandıktan sonra askerler ve ahali tarafından linç edilerek öldürüldü. Tanınmayacak hale gelmiş cesedi tren istasyonuna asılarak Lozan'a giden heyete sergilenmek istendi.
Cesedi gören İsmet Paşa da Rıza Nur da bozuldular. Tutuklanması emredilen birinin bu şekilde öldürülmesine kızmışlardı. Falih Rıfkı Atay da hatıralarında, Atatürk'ün bu olayı iğrenerek anlattığını ve Nurettin Paşa'yı onaylamadığını bildirmektedir
Ali Kemal'in linç edildiğinin duyulması üzerine Mustafa Sabri, Rıza Tevfik, Mehmet Ali, Süleyman Şefik, Artin Cemal (Konya Valisi) gibi Milli Mücadele karşıtları, İngiliz Elçiliği'ne sığındı. 17 Kasım 1922'de Padişah Vahdettin de İngilizlere sığınıp ülkeden kaçtı.
İşte Boris'in dedesi meşhur Ali Kemal, nam-ı değer Artin Kemal bu!
Kaynaklar
1. Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, I-II-III, Ankara 1993-1995.
2. Şerafettin Turan, Mustafa Kemal Atatürk; Kendine Özgü Bir Yaşam ve Kişilik, 2. Bas, Ankara, 2008.
3. Salahi R. Sonyel, Mustafa Kemal Atatürk ve Kurtuluş Savaşı, C. I-II-III, Ankara, 2008.
4. Falih Rıfkı Atay, Çankaya, Pozitif Yayınları, ty.
5. Turgut Özakman, 1881-1938 Atatürk, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Kronolojisi, 3. Bas, Ankara, 2009.
6. Cengiz Dönmez, Milli Mücadeleye Karşı Bir Cemiyet; İngiliz Muhipleri Cemiyeti, Ankara, 2008.
7. Celâl Bayar, Ben de Yazdım; Milli Mücadeleye Gidiş, C.I-7-8, İstanbul, 1997.
8. Osman Akandere, Hasan Ali Polat, Damat Ferit Paşa Hükümetlerinin Milli Mücadele Karşıtı Politikaları, Ankara, 2011.
9.Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı’nda İkili İktidar, İstanbul, 2000.
10. Turgut Özakman, Vahdettin, Mustafa Kemal ve Milli Mücadele, 6. Bas, Ankara, 2007.
11. Mustafa Uzun, “Ali Kemal”, TDV İslam Ansiklopedisi, C.2, 1989,s. 405-408
12. Sabah, Peyam ve Peyami Sabah Gazeteleri koleksiyonları.
Merih Tan
TEREF












Teref.info © 2015
E-mail: n_alp@mail.ru            Telefon: 051 933 93 21            Baş redaktor: Nurəddin (Xoca) İsmayılov
Məlumat internet səhifələrində istifadə edildikdə müvafiq keçidin qoyulması mütləqdir.