YOBAZ KULLANIM KILAVUZU
Bu gün, 12:04

Başlık biraz ilginç gelmiş olabilir. Özellikle bu başlığı seçtim, çünkü yobazlar da tıpkı bir bulaşık makinası, çamaşır makinası, cep telefonu, televizyon gibidir. Belli bir kullanma kılavuzları vardır. Eğer bu kılavuzu bilmezseniz, yobazı anlayamazsınız. Yobaz programlanmış bir makinaya benzer. Hangi durumda ne cevap verecekleri önceden bellidir ve çoğu zaman noktasına virgülüne kadar değişmeden cevap verirler. Şimdi bir yobazın kullanma kılavuzunu paylaşmak istiyorum…
• Bir yobazın en önemli özelliği sürekli soru sormaktır. Hiçbir konuda cevap vermezler, daima size soru sorarlar. Bu bir taktiktir. Amaç soru yağmuruna tutup hem sizin soru sormanızı engellemek, bu sayede de kendi cahilliğinin ortaya çıkmasına mani olmak, hem de cevap veremediğiniz bir soru çıkarsa ”noldu cevap veremedin” diyerek sizi susturduğu imajını vermektir. Bu yüzden yapılacak şey yobazın soru yağmuruna engel olup, karşı soru sormak ve cevap vermediği sürece soruda ısrar etmektir.
• Bir konuda önüne belge koyduğunuzda belgeye bakmadan reddederler ve size şu cevabı verirler. ”Bunlara mı inanacağız geç bunları.” Tamamen koyduğunuz belgeyi itibarsızlaştırmaya yönelik bir taktiktir. Bu taktiğin amacı ise belgeyi baştan reddederek, sizin vereceğiniz cevapları boşa çıkarmaktır. Bu tartışmayı başlamadan kapatma çabasıdır. Belgeyi görür görmez yok saymak bir yobazın en tipik özelliklerinden biridir.
• Bugüne kadar karşılaştığım en saçma cevaplardan biri de ”Resmi tarihin yalanlarına karnım tok, ben bunları ilkokuldayken biliyordum” cevabıdır. Bu cevaba bakarsak, ilkokul kitaplarında "Vahdettin’in gizli belgelerinin, İngiliz istihbarat raporlarının" okutulduğunu zannedersiniz. Bir ilkokul çocuğunun bunları bildikten sonra bu kadar cahil olması karşısında ”o vahim kazayı ne zaman geçirdin” diye sormak gerekir. Bu saçma cevabın nedeni de sizi ilkokul bilgisiyle konuşan bir cahil olarak göstermek ve yine koyduğunuz belgeyi itibarsızlaştırmaktır. Yani size ”sen daha bunları yeni mi duydun, uyan da balığa gidelim” diyerek aklınca dalga geçiyorlar.
• Yobazlar Cumhuriyet kurulduğundan beri 90 yıl geçmesine rağmen hala sağlam bir tarihçi çıkaramamışlardır. Çıkardıkları en iyi tarihçi ”üstad” dedikleri Kadir Mısıroğludur. En iyi derken yanlış anlamayın; bilgi açısından iyi demiyorum. En eski ve tanınmış yobaz olduğu için en iyi dedim. Yoksa Kadir Mısıroğlu'nun bilgi düzeyi her hangi bir liselinin tarih bilgisinden bile düşüktür. Bir yobazın can simididir, sıkıştıkları noktada verecekleri cevap şudur: "beynin yıkanmış senin, biraz üstad Kadir Mısıroğlu dinle" (oku demiyor, dinle diyor çünkü onu bile okumuyorlar). Bu da sinsi bir taktiktir. Sizin bu fesli delinin videosuna itibar etmeyeceğinizi bildiği için konuyu ”resmi tarih yalan söylüyor” sloganına kaydırmaktır. Kadir Mısıroğlu’nun çok bilgili bir tarihçi olduğunu, hatta kimsenin onun karşısına çıkamadığını söylerler. Bu da tartışmadan kaçmanın farklı bir yoludur.
• En saçma taktiklerinden birisi de tıkandıkları noktada; ”sana cevap verirdim de, anlatsam da anlamazsın, boşver” diyerek sözde sizi yobaz, kendilerini aydın gösterme taktikleridir. Yani size ”beyni yıkanmış, ne anlatılsa anlamayacak bir yobazsın” demek istiyorlar. Aslında bizim onlara bu cevabı vermemiz gerekmiyor mu? Bugüne kadar üç kitap okumadan, ansiklopedi yazacak kadar konuşmak için ancak bir yobaz olmak lazım. Bu yetenek yobazdan başka kimsede yoktur.
• Hayatı boyunca Kuran'ı bir kez dahi okumayan, Fatiha‘nın anlamını bile bilmeyen bu cahil takımı, sıkıştıklarında Kuran'ı bile kullanmaktan geri durmazlar. (Maide-44 ü kopyalarlar). "Bunu oku, gerisi boş" diye cevap verirler. Bu taktiğin nedeni de, kendi koyduğu belgenin kutsal kitaba dayandığı için, diğer tüm belgelerden üstün olduğunu ve ne dersen de, Kuran'dan daha üstün bir belge koyamazsın diyerek, aklınca tartışmaya set çekme çabasıdır. En çok uyguladıkları taktiklerden biridir.
• Yobazların en çok sevdiği videolardan birisi de "son meclis konuşmasıdır". Allah‘tan Can Dündar bir belgesel yaptı, şimdi hepsi Can Dündarcı oldu. Her yerde bu videoyu görmek mümkün. Size cevap veremedikleri zaman, "Gökten indiği sanılan" videosunu koyarlar. "Bak atan ne diyor, hadi bunu da açıkla" diyerek her zaman olduğu gibi sizden açıklama beklerler. Klasik bir konuyu karambole getirme çabasıdır. Cevap vermezseniz, ”hadi cevap versene noldu? Bak atan ne diyor?” diye üzerinize gelirler. Amaç hiçbir cevap vermeden sadece soruyla sizi çaresiz bıraktığını göstermektir. Diğer silahları da "medeni bilgiler" ile ”Tarih II Orta zamanlar” kitaplarıdır. Bu kitapları da okumadıkları için saçmalamaktan öteye geçemezler.
• Yobaz komplodan beslenir. Komplo yobazın havası, suyu, ekmeğidir. Bu yüzden çoğu zaman komplo ile cevap verirler. En çok kullandıkları komplolardan biri; ”Kurtuluş savaşında savaştığımız devletlerin hukukunu aldık yalan mı? Bırak belgeyi, mantıklı düşün” saçmalığıdır. Burada cümlenin sonuna iyi bakın. ”Bırak belgeyi, mantıklı düşün”. Yine belgeden kaçma, yine karşısındaki aptal beyni yıkanmış yaratık gösterme çabası. Yobaz belgeden korkar. Ona uydurma hikayeler, komplo teorileri lazım. Komployla her şeyi çözebileceklerine inanırlar. Belgeyle konuşana ise ”resmi tarih ezbercisi” gözüyle bakarlar. Oysa tarihin en önemli unsuru belgedir. Belgesiz tarih dedikodudur uydurmadır.
• Yobazın çaresizlikten kıvrandığı, perişan olduğu cevaba geçelim. Bu cevabı ne zaman duysam, gülme krizine giriyorum. Söyleyebileceği her şeyi söyledikten sonra geriye tek bir soru kalır. O soru da "bir şey soracağım, sen Müslüman mısın?" sorusudur. ”Artık kaçacak yerim kalmadı” cümlesinin soru halidir. Eğer bu soruya ”neden sordun?” diye cevap verirseniz, alacağınız karşılık "Müslüman değilsen tartışmaya gerek yok" cümlesidir. Bu aslında "inşallah ateisttir de şu tartışma biter" duasıdır. "Sanane benim inancımdan" derseniz; ”noldu niye inancını gizliyorsun” derler. Sanki köşeye sıkıştırmış gibi… Bu bir yobazın sorabileceği son sorudur. Eğer "ateistim" derseniz, tartışma biter. "Müslümanım" derseniz ”Sen nasıl müslümansın, bu kafire inanıyorsun” diyerek ardından bir sürü hadis paylaşarak, doğru yola girme nasihatları vererek tartışmayı bitirirler.
Yobazların anlamadıkları ve hiç bir zaman anlamayacakları gerçek şudur:
Bu ülkede ve dünyada Atatürk’ü seven milyonlarca ateist ve milyonlarca Müslüman vardır. İkisi için de Atatürk’ün inancı önemli değildir.
Bunca yıl sonra bile milli bayramlarda Anıtkabir’e milyonlarca kişi gidiyorsa, bu sevginin altında yatan nedeni düşünmek lazım. Sizce milyonlarca kişi ”Atatürk Müslümandı” diye mi Anıtkabir’e koştu?
Merih Tan
TEREF