SİBİRYA’DAN GÖBEKLİTEPE’YE : Binlerce yıllık teknoloji bağlantısı!
Bu gün, 12:14
Prof. Dr. Semih Güneri
Göbeklitepe'nin sırları, dünyanın dört bir yanındaki tarihçileri ve arkeologları büyülemeye devam ediyor. Binlerce yıldır keşfedilmeyi bekleyen bu eşsiz kültürel mirasımızı artık tüm dünya tanıyor. Prof. Dr. Semih Güneri, Sibirya’dan Göbeklitepe’ye aktarılan arkeolojik belgelere ulaştıklarını belirterek, teknolojinin kanıtı niteliğinde, taş aletlerin bulunduğunu söylüyor. Peki Sibirya kökenli bu özel taş aletlerin Göbeklitepe kültüründe ne işi var? İki nokta arasındaki uzaklık 7 bin kilometreden fazla!
Arkeolojik kazı çalışmalarında unutulmaz anlar yaşadıklarını söyleyen Prof. Dr. Semih Güneri, “Dile kolay 30 yıllık bir macera! Ölümlerden kaç kez döndük. Kazakistan’da hırsızlık, Moğolistan’da ölümcül trafik kazaları, cana kasıtlar, hırsızlıklar… En unutulmazı da Altay dağlarında yaşadıklarım. Altay dağları insanı vurur. Buna Altay vurgunu denir. Bu manzarayı başka bir yerde görme şansınız yok. Türk taş anıtlarını görür, hayranlıkla seyredersiniz. İçinizden ağlamak gelir!” diyerek arkeolojik kazıların zorluklarını ve eşsiz güzelliklerini posta.com.tr'ye anlattı.
“SİZ YERDE YATARSINIZ 3-4 METRE AŞAĞIDA ATANIZ”
Güneş dağın ardında kaybolduğunda 2500 metrelerde vadi kenarına, lacivert kayalıklara yakın Pazırık kurganı kıyısına çadırınızı kurarsınız. Ekmeğinizi yer yemez gözünüz uyku tulumuna düşer. Yatar uyursunuz. Siz yerde yatarsınız. 3-4 metre aşağıda atanız. Aranızda 2500 yıl uzanır. Koyun koyuna uyursunuz. Atanız rüyanızda size görünür. “Ana yurdunuzu terk ettiniz, yazlık eve göçtünüz” diye sitem eder. Mahcup olur, söyleyecek söz bulmakta zorlanırsınız. Utanırsınız. Zifiri karanlık geceye uyanırsınız, oturup ağlarsınız.
Bu sözler 30 yılını arkeolojiye adayan Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Kafkasya Orta Asya Arkeoloji Araştırmaları Merkezi'nden emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Semih Güneri’ye ait.
“SIRADAN KAZI YERLERİ DEĞİL”
Prof. Dr. Güneri, Sibirya’dan çıkan ve bütün Asya’ya daha sonra Doğu ve Kuzey Avrupa’ya yayılan göçlere dikkat çekerek, bu göçleri arkeolojik belgeler üzerinden izlediklerini birbirinden ilgi çekici, tarihin izlerini hala üzerinde taşıyan fotoğraflarla anlattı.
Alman arkeolog Klaus Schmidt yaklaşık 30 yıl önce Urfa'da bir tepede kazıya başladığında, burada ortaya çıkan yapıların olağanüstü olduğuna inanıyordu. Oysa Göbeklitepe’nin bize anlattığı çok şey vardı.
Prof. Dr. Semih Güneri, “Göbeklitepe gibi tarihi alanlar sıradan kazı yerleri değildir. Göbeklitepe dünyanın en erken, en ilginç, en çarpıcı yüksek sanat anlayışı yansıtan tasvirli özel taş mimari anıtlara sahip kült merkezlerini kuran halk kümelerinin yaşadığı benzersiz bir Seramik Öncesi yerleşme yeridir” dedi.
GÖBEKLİTEPE KAZILARININ GELECEĞİ
Göbeklitepe kazılarının geleceği hakkında konuşan Prof. Dr. Güneri, kazıların stratejik bir öneme sahip olduğunu ve bu kazıların bilimsel açıdan derinleştirilmesi gerektiğini vurguladı.
Göbeklitepe'de çalışmalar yürütmek istediklerini belirten Prof. Dr. Güneri, “Türk-Rus ortak bilim takımı olarak Göbeklitepe’de söz sahibi olmak istiyoruz. Bu misyon bize verilirse yapacağımız ilk şey Göbeklitepe’ye “Hint-Avrupacı” pencereden bakmaya bir son vermek olur. Göbeklitepe’ye ‘yerli ve milli’ açıdan bakılmalıdır” diye konuştu.
“GÖBEKLİTEPE BUGÜN KAZILMALIDIR”
“Göbeklitepe kültürünün Sibiryalı baskı mikro dilgi taş alet teknolojisinin taşıyıcıları ile olan ilişkileri artık bir sır değil!" diyen Güneri, sözlerine şöyle devam etti:
“Kazıların gelecek nesillere bırakılması anlamsızdır. Hangi nesillere bırakılacakmış? Türkler için son derece stratejik olan Göbeklitepe misyonu gelecek nesillere bırakılamaz. Ertelenemez. Göbeklitepe bugün kazılmalıdır. Geleceğe bırakılamaz. Sibirya-Göbeklitepe bağlantıları konusu en sağlam kanıtlarla güçlendirilmiş en güvendiğim keşiflerimin başında geliyor. Çalışmalara başlarsak, baskı mikro dilgi malzemeyi en kısa sürede yayımlarız. Zaman kaybetmeden Sibirya-Anadolu arasında Paleolitik araştırmalar köprüsü kurarız. Göbeklitepe’de kazıları yeniden başlatırız.”
SİBİRYA'DAN GÖBEKLİTEPE'YE TAŞINAN TEKNOLOJİ
Prof. Dr. Güneri, son 6 yıldır Baykal gölü bölgesinde yürüttükleri arazi ve laboratuvar çalışmalarında, Sibirya kökenli taş alet teknolojilerinin Göbeklitepe'de izlerine rastladıklarını söyledi.
Prof. Dr. Güneri, “Zagroslar Paleolitik kültürler ile Sibiryalı avcı-toplayıcılar arasında hem arkeolojik hem genetik bağlantıların ayrıntılarına doktora öğrencim Barış Berkant ve bir dizi araştırmacı tarafından dikkat çekilmişti. Sorun şuydu: Sibirya kökenli bu özel taş aletlerin Göbeklitepe kültüründe ne işi vardı? Son buzul çağı bitiminde Sibirya’dan dünyaya yayılan ‘baskı mikro dilgi’ taş alet endüstrilerinin Göbeklitepe kültürüne iletilmesi Sibiryalı avcı-toplayıcıların göçleri üzerinden gerçekleşti. Göçler büyük ölçüde İpek Yolu hattından yürüdü. Paleolitik’te o hat üzerinde henüz yerleşmeler oluşmuş değildi. Dolayısıyla baskı mikro dilgi taş alet teknolojisi Göbeklitepe’ye doğrudan Güney Sibiryalı sahipleri tarafından iletilmiş olmalıdır” dedi
“ASIL ŞİMDİ YAZACAKLARIMIZ VAR!”
Prof. Dr. Güneri, bu çalışmaları sürdürmek için desteğe ihtiyaç duyduklarını belirterek "Sibirya Erken Türk tarihi çalışmalarını kaynak yok diye bir kenara bırakacak değiliz. Asıl şimdi yazacaklarımız var! Ama bu yıl örneğin asistanımı kazılara götürecek yol parası bulamadık. Çalışmalarımızı devam ettirebilmek için daha çok işçi çalıştırmamız, daha çok öğrenci yetiştirmemiz ve laboratuvar analizleri yapmamız gerekiyor. Bu çalışmaların dünya çapında önemini duyurmak için maddi kaynağa ihtiyacımız var. Destek resmi kurumlardan. Sibirya Türklerinin erken tarihinin gerçek öyküsünü yazmak bizden!” diye konuştu.
“SİBİRYA KEŞİFLERİNE DESTEK”
Prof. Dr. Güneri, sözlerini şöyle devam etti:
Benim aynı zamanda akademik düzeyde müzik geçmişim var. Diyorum ki, evimdeki son model müzik aletlerini kurayım. İyi de bir rock gitarcısıyım aynı zamanda. Kurayım diyorum amfileri üst-üste, alayım gitarımı, Santana’dan Europa’dan girip Black Magic Woman’dan çıkayım. Ve “Still Got the Blues”. Bas-bas bağırttırayım gitarımı. Arkaya da “Sibirya Keşiflerine Destek” yazılı kocaman bir pankart. İşte o zaman beni duyarlar diye düşünüyorum.
TÜRK TARİHİNE IŞIK TUTACAK ARAŞTIRMALAR
Sibirya'daki Türk tarihine ışık tutacak araştırmalardan bahseden Prof. Dr. Güneri, “Erken Türk tarihinin kaynağı Sibirya’dır. Türkçe konuşan halkların anayurdu Güney Sibirya’nın doğu kanadıdır. Dar anlamda Angara-Baykal coğrafyası Türkçe’nin en arkaik biçiminin konuşulduğu topraklardır. Angara-Baykal dünyanın cennetidir. Paleolitik avcı-toplayıcıların ekonomik modelinin temelini oluşturan av hayvanları ve balıkçılığın bitmez tükenmez kaynağıdır. Arkaik Türkçe konuşan en eski halk toplulukları bölgede Son Üst Paleolitik-Neolitik arasında yaşadılar. Neolitik-Eneolitik dönemde Sayan-Altay bölgesine göç ettiler ve Türk-Altay kültürü bu bozkır alanlarda gelişti” dedi.
17 Temmuz 2024 , Çarşamba 07:13 Güncelleme: 17.07.2024 09:53
Elif Bayram
TEREF