BİLİMİN ÇÜRÜTTÜĞÜ AYETLER

Dünən, 11:54           
BİLİMİN ÇÜRÜTTÜĞÜ AYETLER
Kuran’da bazı ayetler vardır ki, bunlar o zamanın bilgisiyle ya belirsizdi, ya da döneminin yanlış bilgilerine atıfta bulunuyordu. Bu ayetler neymiş kısaca göz atacağız
1) beş bilinmeyen
Haris bin Amr isimli bir bedevi Muhammed’in yanına gelmiş. Ona sorar: – topraklarımız kurudu, kuraklaştı, ne zaman yağmur yağacak? Hanımımı hamile olarak bırakıp geldim, ne(kız mı erkek mi anlamında) doğuracak? Nerede doğduğumu biliyorum, peki nerede öleceğim?[1]
Bunun üzerine Muhammed, Lokman suresi 34. ayeti söyler:
Kıyametin ne zaman kopacağı bilgisi şüphesiz yalnızca Allah katındadır. O, yağmuru indirir, rahimlerdekini bilir. Hiç kimse ne zaman ne kazanacağını bilemez. Hiç kimse nerede öleceğini de bilemez. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, (her şeyden) hakkıyla haberdar olandır.
Şimdi hadisde ve ayette 2 tane konu var ki bilim bu soruların cevabını bilecek seviyede.
a) yağmur yağması – modern yöntemlerle hava tahminlerinin yapılması 1835’ten başlıyor.[2] Günümüzde ise hava tahminleri haftalık, hatta aylık yapılmakla birlikte, iklimlerle ilgili araştırmalar da oldukça gelişti. Yani Kur’an iddiasının aksine yağmuru insanlar aylar öncesinden öngörebilmekte.
b) “rahimlerdekini bilir” – oysa ki, ultrason sayesinde artık onyıllardır bebeğin cinsiyeti anlaşılmakta
2) kalbin işlevi
araf 179: andolsun biz, cinler ve insanlardan kalpleri olup ta bunlarla anlamayan…
Kur’an’ın yazıldığı çağda beynin işlevi bilinmiyordu. Onun yerine duygular, hafıza, düşünce merkezi olarak kalp zannediliyordu. Heyecanlanınca, korkunca, sevinince kalp hızlı atmaya başlar. Beyinin işlevi çözülmeden önce insanlar bu gibi tepkileri düşünerek duygu ve düşüncelerin kalpte oluştuğunu zann etmişlerdi. Oysa ki, kalbin kan pompalamaktan başka işlevi yoktur. Beyinin işlevinin tam olarak öğrenilmesi ise 18. yüzyıla tesadüf eder. Galvani adındaki bilim adamı insan hareketlerinin elektrik akımı sonucunda oluştuğunu gösterdi. 19. yüzyılda kişilik gelişiminin ve hareketlerinin beynin fiziksel yapısına bağlı olduğu anlaşıldı. Sigmund Freudsa bilinçaltı kavramını bilime kazandırdı.[3]
3) her şey çiftli?
zariyat 49: Düşünüp ibret alasınız diye her şeyden (dişili erkekli) iki eş yarattık
Oysa ki, doğada eşeye ihtiyacı olmayan, bölünerek ve ya tomurcuklanarak çoğalan hayvanlar vardır. (Örn.: amipler, mantarlar; hidra, medüz, bira mayası)[4]
4) iki kalpli insan
ahzab 4: Allah hiç bir adamın içine iki kalp koymamıştır…
1844 yılında Almanya’da doğan, 1906 yılında tüberkülozdan ölen George Lippert’in 3 bacağı ve 2 kalbi vardı.[5]
5) kız mı olsun oğlan mı?
şura 49: göklerin ve yerin mülkü Allahın’dır. Dilediğini yaratır. Dilediğine kız çocukları, dilediğine erkek çocukları verir.
Ayetten anlıyoruz ki, çocuğun kız mı erkek mi olmasına Allah karar veriyor. Oysa ki, 1997’den beri geliştirilen teknikler ve yapılan araştırmalarla bebeğin cinsiyeti %80 oranında isabetle belirlenebiliyor. Bilim adamları daha da ileriye gidip tıbbi müdahale yaparak bebeğin cinsiyetini direk olarak seçmeyi başarmışlardır.[6] Ama bu yöntem etik sayılmadığından bazı ülkelerde yasaklanmıştır. Bu konuda en bilinen 4 yöntem vardır.[7]
6) spermin geldiği yer
tarık 7: bu su, bel ile kaburga kemikleri arasından çıkar
o su bel ile kaburga kemikleri arasından değil, testislerde üretilir ve oradan çıkar. Tabii ki bu 7. yüzyıl Arap çoğrafyasında bilinmiyordu.
7) alak ne alaka?
alak 2: …o, insanı “alak”tan yarattı
“alak” kelimesinin o zamanki en bilindik anlamı kan pıhtısıdır. Kadınlar hamile kaldıklarında adetten kesilirler. Bu atılmayan kanın spermle karışıp rahimde birikerek çocuğu oluşturulduğu sanrısı Mısır’da, Orta Doğu’da yaygındı. Bilimin gelişmesiyle rahimde “kan pıhtısı” bir aşamanın olmadığı öğrenildi.
😎 kemik ve etin oluşumu
muminun 14: …bu “mudga”yı da kemiklere dönüştürdük ve bu kemiklere de et giydirdik…
Oysa ki kaslar kemiklerden sonra değil kemiklerle birlikte oluşmaya başlar.[8]
Bu yanlış bilgilendirmeyse Kur’an yazarının embriyoloji konusunda çokça alıntı yaptığı Bergamalı Galen’in yazılarında geçer[9]
9) 3 karanlık
zümer 6: …sizi annelerinizin karnında bir yaratılıştan öbürüne geçirerek 3 (kat) karanlık içinde oluşturuyor…
tefsirciler bu 3 katmanı plasenta, rahim ve göbek olarak yorumlamıştır. Ama insan vücudunda endometriyum, miyometriyum, perimetriyum, periton, serviks uteri, korpus uteri, abdomen, plasenta gibi pek çok katman vardır.[10]
10) süt saf mı?
nahl 66: …onların karınlarındaki fışkı ile kan arasından (süzülen) içenlere halis ve içimi kolay süt içiriyoruz.
a) birincisi sütün oluştuğu meme bezlerinin kanla ve bağırsaklarla ilgisi yoktur.
b) ikincisi, süt saf değildir. Süt paterize edilmeden tüketilirse ciddi sorunlara yol açabiliyor. Bunun sebebi sütün mikroorganizmalar tarafından enfekte edilmesi. Çiğ süt tüketimi laktoz entolarasyonu, ishal, şişkinlik, kramp, mide bulantısı gibi sonuçlara sebep olur.[11]
11) dağlar depremden korur mu?
nahl 15: sizi sarsmaması için yeryüzünde sağlam dağlar…yerleştirdi.
dağlar tektonik plakaların bir birini izlemesi ve ya çarpışması sonucu oluşur. Ama bu doğa olayı anlık değil yüzbinlerce yıllık süreçte meydana gelir. Bu zaman oluşan enerji kendini dışa vurur ve depremler meydana gelir. Bu yüzden dağlık ülkeler deprem bölgeleridir(Şili, Japonya, Nepal, İran). Kur’an’ın iddiasının aksine dağların insanları korumak gibi bir fonksiyonu yoktur. Bu yanılgı insanı evrenin merkezine koymanın ve dünyayı düz zannetmenin getirdiği cehalettir.
12) denizlerin karışmaması
furkan 53: O, birinin suyu lezzetli ve tatlı, diğerinki tuzlu ve acı olan iki denizi salıverip, aralarına da görünmez bir perde ve karışmalarını önleyici bir engel koyandır.
a) öncelikle, dünyada içmeli suyu olan deniz yoktur. İçmeli su havzaları da tuzlu denizlerin yanında değildir. Dünyada Kur’an’ın tarif ettiği şekilde iki deniz yoktur, yani içmeli suyu olup tuzlu suyla birlikte olan bir deniz yoktur.
b) denizlerin tuzluluk oranları ve içeriği farklı olabiliyor. Ama bu onların karışmayacağı anlamına gelmez. Birlikte olan her su havzası karışmak zorundadır. İçerik farkından dolayı aynı özelliklere sahip su kütlelerine oranla daha geç karışırlar sadece.
Nehirlerin getirdiği tatlı suların minarel içeriğinden dolayı tuzlu sulu denizlere dökülürken kısa süreliğine “karışmıyormuş” gibi gözükmektedir. Oysa ki kısa süre sonra renk farkından dolayı gözüken illüzyon kaybolur.[12]
13) tatlı suda inci yetişmesi
rahman 19-22: (suları acı ve tatlı olan) iki denizi salıvermiştir; bir birine kavuşuyorlar. (Fakat) aralarında bir engel vardır, bir birine geçip karışmıyorlar… ikisinden de inci ve mercan çıkar.
ikisinden de inci ve mercan çıkmaz. İnci ve mercan tuzlu sularda bulunur. Tatlı suda suni olarak inci yetiştirilse bile mercan yetiştirilemez.[13]
14) rüzgarsız gemi gidemez
şura 32-33: denizde dağlar gibi yüzen gemiler, O’nun varlığının delillerindendir. O dilerse rüzgarı durdurur da, onlar denizin üstünde durakalırlar…
bu ayette tuhaf nokta var. İlk gemiler yelkensizdir. Geminin, teknelerin denizde ilerlemesi için esas kuvvet kürek çekmekti. Yelkenler daha sonra rüzgar gücünden yararlanmak için tasarlanmıştır.[14] Yelkenli gemilerde bile yelkenlerle birlikte kürekler de kullanılmıştır. Yani, rüzgar olmasa bile gemiler kürek gücüyle denizde hareket edebiliyorlardı.
Muhammed bu ayeti söylerken bu noktayı gözden kaçırmış olmalı. Ve ya gemiler hakkında yetersiz bilgiye sahipti.
Buharlı gemilerin geliştirilmesi ve yaygınlaşması ise 18. yüzyıldadır.[15] Daha sonra ise motorlu gemiler icad edildi. Kur’an bu konuda da yanıldı. Gemiler rüzgara ihtiyaç duymadan da gidebiliyorlar. Hem de yüzyıllardır. Bu atarı da tutmadı Allah’ın.
Not: ayetlerde Diyanet İşleri meali kullanılmıştır.
Referanslar
1. Vahidi, Esbabû’n Nüzûl, s. 245
2. David Hetchfolder, “Joseph Henry: İnventor of the Telegraph?”
3. Bilim Teknik Dergisi, Beynin Tarihi
Merih Tan
TEREF












Teref.info © 2015
E-mail: n_alp@mail.ru            Telefon: 051 933 93 21            Baş redaktor: Nurəddin (Xoca) İsmayılov
Məlumat internet səhifələrində istifadə edildikdə müvafiq keçidin qoyulması mütləqdir.