GERTRUDE BELL(ÇÖL KRALİÇESİ-QUEEN OF THE DESERT) KİMDİR ?

Dünən, 17:04           
GERTRUDE BELL(ÇÖL KRALİÇESİ-QUEEN OF THE DESERT) KİMDİR ?
İngiltere’nin güneyindeki Durham kasabasında 1868 yılında doğduğunda en fazla dedesi İsaac Lowtian Bell heyecanlandı.Aile yeni “soylu ve kahraman bir üye” daha kazanmıştı. İsaac, İngiltere’nin önde gelen sanayicilerinden idi. Sanayi devriminden sonra hızla gelişen İngiliz ekonomisine yön veriyordu. Kömür, Demir ve çelik üretimi yaparak İngiliz ağır sanayi ürünlerinin temel ham maddesini sağlıyor… Ürünlerini de dünyaya pazarlıyordu. 19. yüzyıl ortalarında Bell ailesinin sahip olduğu demir çelik fabrikası ve yan iş kollarında 40 bini aşkın insan çalışıyordu. Dünyanın önde gelen sanayicileri arasında gösteriliyorlardı.
İsaac dede,torununun soylu aileye yakışır bir kişiliğe kavuşması için ona en iyi eğitim imkanlarını sundu. . Küçük Gertude, kısa sürede serpildi boy attı. Alımlı bakışları kısa kesilmiş saçları ve etrafına süzerek bakışları, insanları yakından tanıması ile akıllı ve zeki bir insan olduğu ortaya çıktı. . İnsanlara, doğaya ve “geride kalanlara” merakı giderek arttı. İngiltere’nin önde gelen yüksek eğitim kurumlarından Oksford Ünriversitesi’nin tarih bölümüne girmesi sebepsiz değildi. Yakınlarda bulunan NEWCASTLE şehrindeki tarihi kaleyi gezerken eski eserlere olan hayranlığının ne kadar fazla olduğunun farkına vardı
Aradan geçen yıllar sonra 1905 yılı İlkbahar aylarında içindeki “çöl ateşinin” yanıp tutuştuğu Ortadoğu’ya geldi. Suriye’nin tarihi yerlerini dolaştı.Halep’ten Antakya’ya… Nisan ayı başında da Çukurova’ya geldi. Anavarza kalesinde bol miktarda fotoğraf çekti. Kitabelerin ölçümlerini aldı. Sonra Adana’ya ve oradan da antik Kilikya’nın kalbi sayılan Mersin-Silifke yöresinde dolaştı. Ve Karaman üzerinden Konya’ya geldi. Konya’da iken İngiltere Konsolosu Doughty Wylie ile tanıştı.
Şark’ın büyülü havası,insanların doğası Bell’in rüyalarını süsledi. Aradan geçen yıllar sonra yeniden 1909 Ocak ayı başlarında Suriye’ye geldi. Halep’in kuzeyindeki Karkamış ören yerine uğradı. İngiliz arkeologlar, bu tarihi Hitit kentinde kazılarını sürdürüyordu. Karkamış’ta iken uzun boylu, sarı saçlı mavi gözlü, alımlı bakışlı genç arkeolog T E Lawrence ile tanıştı. Ona bildiklerini anlattı, Hititler ve tarihi yerler hakkında… Sonra Mezepotomya’ya uzandı. Ukaydir şehrini gördü. İncelemeler ve ölçümler yaptı.
1913 yılı…Bell, hiçbir batılının ayak basmadığı “Arabistan çöllerinin bilinmeyen derinliklerine” (Arabia deserta) ulaşmayı hedef almıştı. Bu sonu belirsiz bir çılgınlık da sayılabilirdi. Sevgilisi Wylie’ye “Olağanüstü bir macera ve heyecanın” müjdesini vermek istiyordu. Diğer yandan da ülkesi İngiltere için “acil ihtiyaç duyulan” sonuç alıcı bilgileri elde etmesi lazımdı. Bölgenin haritasının çıkarılması,aşiretlerin sosyal durumu, ihtiyaçları, yol güzergahları, su kuyuları gibi… 27 Kasım günü, gemiyle Beyrut’a ulaştı. Gümrük’te onun denetimi yapılırken Müdür lafa tutuldu. Sandıklar içindeki malzemeler ile Bell’in elbisesinin içine sakladığı tabanca dahil silah ve belgeler aranmadı. Sonra Şam’a geldi. Ermeni asıllı rehberi Fattuh yanında idi. Şam-Bağdat çöl yolunu avucunun içi gibi biliyordu. Birkaç gün Şam’daki Damascus Otel’de kaldı. Şam’da kaldığı günlerde Şeyh Mumammed Bassam ile buluştu. Onun tavsiyeleri ile Çöl derinliklerinde kimlere misafir olacağı dahil her şey konuşuldu. Develer satın alındı. Bell, aşcısı, korumaları, rehberi Fattuh ile yola çıktı.Öncelikle çöl ortasında yemyeşil bir vaha olan Hail şehrine uğrayacak ve oradan da Binreşit kabilesinin ana karargahına ulaşacak. Orada Şeyh ile görüşecek “isteklerini”
soracaktı. Daha sonra çölü aşarak Suudi topraklarına girecek. Ve orada İngiltere ile Suudilerin arasındaki işbirliğinin esaslarını belirleyecekti. Görünen oydu ki: Yakında bir büyük savaş çıkması ihtimali vardı. Şam’da kaldığı günlerde kızıl sakallı Bahai dostunun yanına uğradı. Birlikte İran çayı içtiler.Almanya ile Osmanlı arasında ittifak ve işbirliği giderek artmıştı. Gertrude, çöl toprağında güvenli seyahat edebilmek ve her türlü ihtiyacının karşılanması için Şam şehrinde yaşayan İbnürreşit’in adamı Abdülaziz ile buluştu. Ona iki yüz sterlin vererek teminat mektubu aldı. Ve 1914 yılı Ocak ayının ilk günlerinde Arabistan çöllerinin derinliklerine olan yolculuğu başladı. Yanında defalarca İbnürreşit’i ziyaret etmiş Muhammed Muravi ve yeğeni Salim ile birlikte 8 koruyucu eşliğinde iki yardımcısı ile birlikte yola çıktı. Uçsuz bucaksız Nüfud çölünde ilerlediler. İbnürreşit’in o sırada Aneze urban aşireti ile savaştığı haberi geldi. Gündüz yakıcı güneş altında uyuma geceleri saatler süren yolculuk sonrası 24 Şubat Salı günü Hail’e ulaştılar. Karşılarında iyi korunmuş bir kale vardı. Ve içinden küçük bir ırmak akıyor, etrafı yeşilliklerle dolu idi. Sanki Arabistan çöllerinin orta yerinde bir yayla yeri idi,Hail…
Arabistan yarım adasına hakim olmak için İbnürreşit’in mensup olduğu Şammar aşireti ile Riyad taraflarında yaşayan Suudiler arasında kanlı savaşlar vardı. İbnürreşit, OSMANLI ordusunun desteği ile bölgede hakim bir güç olmuştu. Arabistan yarımadasının Hicaz bölgesinde nüfuzu bulunan Haşimoğullarından Mekke Emiri Şerif Hüseyin, Suudiler, İngiliz yanlısı idiler. Ama Necid’deki İbnürreşit’in de “Rüşvetle” İngiliz yanlısı olması halinde Osmanlı’nın bölgedeki varlığı kolaylıkla ortadan kalkabilirdi. Bunu güç de olsa sağladı.
Gertrude, Kahire’deki İstihbarat merkezinde çalışan Lawrence yazdığı “şifreli” mektuplar ile Şerif Hüseyin’e 9 Mart 1916 tarihinde ayda 25.000 sterlin maaş bağlanmasını sağlamıştı. Arkasından Lawrence, mart 1916 sonunda Arap isyanının başlaması planlarını almak üzere Basra’ya Gertrude’nin yanına geldi. İstihbarat Merkezinde günler süren özel görüşmeler sonrası Mekke-Medine-Kerak-Şam tren hattının geçtiği coğrafyanın ayrıntılı haritaları üzerinde askeri harekat planlarını yaptı, Lawrence verdi. 5 Haziran 1916 günü Şerif Hüseyin güçleri, Arap isyanını başlattı. Mekke şehri ve civarı kısa sürede isyancıların eline geçti. 26 Kasım 1916 günü Abdülaziz bin Suud, İngiliz ordusu ile görüşmek üzere Basra’ya geldi. Gertrude’nin de bulunduğu toplantıda Suudilere 3.000 tüfek, 4 makinalı tüfek ve ayda 5.000 sterlin ek para sözü verildi. Bağdat harekatı öncesinde Aneze Aşireti şeyhi Fahad bin Haddal ile özel bir görüşme yapıldı. 1917 yılı içinde İngiliz ordusu işbirlikçilerinin de desteği ile kolaylıkla Bağdat’ı ele geçirdi. Aynı yıl içinde Arap isyanı da şiddetlenmişti. Medine- Şam arasındaki tren istasyonlarının geçtiği hat üzerindeki köprüler havaya uçuruldu, karakollar baskına uğradı. David Hogarth, Arap isyanının başarılı olması sonrası İngiltere’ye yolladığı raporunda “ Lawrence, 1917 ve 1918’deki Arap seferberliklerini Bayan Bell’in raporlarına dayanarak örgütledi” yazdı.
1918 yılı Ekim ve kasım ayları geldiğinde I. Dünya Savaşı’nın kaderi belli olmuştu. Almanya ile birlikte Osmanlı Devleti’de yenilmişti. Osmanlı ordusu dağılmış, Arabistan çöllerinde (Yemen, Filistin, Şam, Basra- Bağdat) sayıları yüz binleri bulan Türk askerleri tarihlerinin en ağır yenilgisinin acısını hissetmişti. Savaşlar bittiğinde belleklerde “Arkadan hançerlenen” Türk askerlerinin karınlarının deşilerek para aranması hikayeleri kalmıştı. Sonuçların böyle olmasından Gertrude BELL çok mutlu idi. Çanakkale cephesinde ölen sevgilisi Dick’in acısının intikamını ancak böyle almış oluyordu. 1918’i izleyen yıllarda görev yaptığı Bağdat’taki çalışma ofisinde masasının üzerindeki haritalar üzerinde çizimler yaparak geleceğin Irak, Suriye, Filistin, Küveyt, Hicaz, Yemen, Mısır devletlerinin sınırlarını çizdi.Filistin savaşları sonucunda Siyonist ve Masonların perde arkası lideri İngiltere’nin Yahudi asıllı ünlü Rotschild ailesinin istekleri doğrultusunda Filistin topraklarında Araplar ile birlikte Yahudilerin de anayurt kazanmalarını istemeyerek kabullendi. Yapabileceği fazla bir şey de yoktu. I. Dünya Savaşı sonrasında asıl yönlendiricilerin “Mason ve Siyonistler” olduğu belli olmuştu ama yapılacak bir şeyde yoktu.
Gertrude, 1923 yılından 26 yılına kadar geçen süre içinde “Modern Irak devletinin” çerçeve içine alınmış sınırlarını tespitle uğraştı. Özellikle Lozan antlaşmasında Türkiye- Irak sınırının çiziminde anlaşmaya varılamamıştı. ABD’li Rockfeller ailesine bağlı Standart Petrol şirketinin Irak petrollerinden arslan payı isteme mücadelesi sürmüştü perde arkasında. 1924-25 yıllarında Milletler Cemiyeti’nin ( League of Nations) kurduğu komisyonlar ile Türk hükümetleri arasında sürdürülen görüşmeler ve pazarlıklar sonrası yapılan Ankara ve Brüksel anlaşmaları gereği Musul- Kerkük Irak devleti sınırları içine alındı. Sadece Hakkari Sancağı Türkiye’ye bağlandı. Türkiye’nin Kuzey Irak’taki Musul Kerkük ve Bağdat’a kadar uzanan eli kırılmış oldu. Gertrude, Türk-Irak sınır çizgilerini zikzaklı coğrafyaya uyarlamış “sorunların hiç bitmeyeceği”haritayı hazırlamıştı.
1926 yılı içinde Bağdat’ta çalışmalarını sürdürdüğü Müze ofisinde yorgun düştü. Sıkıntılarını bir türlü aşamamıştı. 12 Temmuz 1926 günü kaldığı binanın yatak odasında ölü olarak bulundu. Aldığı fazla miktarda uyku haplarından dolayı öldüğü açıklanmış olsa da sırları henüz çözümlemeyen bir suikaste kurban gittiği de kulaktan kulağa fısıldandı. Geride çalkantılı bir insan ömrünün eseri 7.000 civarında fotoğraf, hatıra defterleri, haritalar, kitaplar, “şifreli” casus belgeleri bırakarak.
Son söz; Gertrude Bell, Ortadoğu haritasını şekillendiren, Osmanlı’ya bu coğrafyada ölümcül darbeler indirilmesini sağlayan, M.Sykes’dan daha önemli ve bir casustan çok fazlası olan bir İngiliz kadındır ! “Arabistanlı” Lawrence onun ofis boyu mertebesinde idi. Ne yazık ki onu kamuoyumuz yeterince tanımıyor ! Düşmanını tanımamak ise bir zaaftır; tarih bilinci olmayan, tarihten dersler çıkarmayan ulusların geleceği karanlıktır !
İsmail Kaya
TEREF












Teref.info © 2015
E-mail: n_alp@mail.ru            Telefon: 051 933 93 21            Baş redaktor: Nurəddin (Xoca) İsmayılov
Məlumat internet səhifələrində istifadə edildikdə müvafiq keçidin qoyulması mütləqdir.