UĞUR MUMCU’NUN 41 YILDIR GÜNCELLİĞİNİ KORUYAN UYARISI!
Bu gün, 15:54
“Bağımsızlık mali, siyasal, askeri olduğu kadar ‘ideolojik bağımsızlığı’ da içermektedir. Bunlardan birini yok saymak, bağımsızlıktan, bağımsızlığı oluşturan duygu ve bilinçten de uzaklaşmayı göstermez mi?”
Bu soruyu 41 yıl önce Cumhuriyet’teki köşesinde soran aydınımız, 32 yıl önce karlı bir kış günü katledilen Uğur Mumcu’ydu. Uğur Mumcu’yu kendi ifadelerini kullanarak pek çok şekilde anabiliriz: Atatürkçüydü, laikti, antiemperyalistti, insan hakları savunucusuydu, terörün karşısındaydı; yobazların, hırsızların, vurguncuların, çıkarcıların düşmanıydı diyebiliriz.
Ancak bunların hepsinin yanında bir özelliğini söylemezsek, onu tam olarak anlatmış olamayız: Uğur Mumcu, katıksız bir tam bağımsızlıkçıydı!
Milli Mücadele ruhunun kesinlikle tam bağımsızlık ilkesine dayandığını, ülke sorunlarının tartışılacağı yerlerin Batı ülkelerinin oluşturduğu çokuluslu forumlar olmadığını, başvurulacak tek kaynağın halkın kendisi olduğunu savunuyordu.
Bir insanın, kendi ülkesi için hangi siyasal çözümleri benimserse benimsesin, “Amerikancı” ya da “Sovyetçi” olduğu anda Kurtuluş Savaşı’ndaki mandacılara benzediğini söylüyor, “Mandacılığın Amerikancılığı ya da Sovyetçiliği arasında hiçbir fark yoktur” diyordu.
MUMCU BUGÜN YAŞIYOR OLSAYDI...
Cumhuriyet Devrimi’nin yarattığı tüm kamusal birikimin yerli ve yabancı sermayeye, çokuluslu şirketlere peşkeş çekilişi karşısında kimlerin mandacı olduğunu açık açık yazardı.
Kuşkusuz...
İki gün önce yeniden ABD başkanlığı koltuğuna oturan Trump’ın Erdoğan’a 2019’da Türk ekonomisini mahvetme tehdidiyle, “Sert adamı oynama. Aptallık etme! Seni sonra arayacağım” diyerek mektup göndermesi...
Trump’ın Suriye’de PKK’nin silahlı gücü olan PYD/YPG’yi kastederek “Erdoğan’ın Suriye’de Kürtlerin peşinden gitmemesini istedim, o da bu ricayı yerine getirdi” demesi...
Ve devletin resmi haber ajansı Anadolu Ajansı’nın bu sözleri vermeyip Trump’ın “Erdoğan çok akıllı bir adam ve çok güçlü” dediğini haber olarak duyurması gibi alçaltıcı olaylar karşısında da sözünü hiç esirgemezdi.
Suriye’de cihatçıların iktidarı ele geçirmesiyle birlikte Türkiye’yi etkileyecek emperyalist tezgâhı ve yeni Osmanlıcılık hayallerini de ifşa ederdi.
ÇÜNKÜ UĞUR MUMCU, KATIKSIZ BİR YURTSEVERDİ!
Öyle olduğu için Türkiye söz konusu olduğunda üzerinde birleşilmesi gereken değerler hakkındaki görüşleri çok netti.
“Siyasal görüşlerimiz değişik olabilir. Ülke sorunlarına, çok değişik açılardan bakıyor olabiliriz. Bütün bunlar, ülkenin ‘bağımsızlığı, saygınlığı ve bütünlüğü’ konularında bir araya gelmemizi ve birbirimize hoşgörü ile bakmamızı engellememelidir. Bu ülke hepimizindir ve ‘her yiğidin bir yoğurt yiyişi’ bulunduğu gibi, değişik görüşteki insanların da kendilerine özgü yurt sevgileri bulunmaktadır.
Yurtseverlik üzerine tekel kurulamayacağına göre birbirimizi anlamak zorundayız. Ülkenin bağımsızlığında, ülkenin saygınlığında, ülkenin bütünlüğünde birleşemezsek, başka nerede birleşeceğiz?” (“Ayıp Olan...”, Cumhuriyet gazetesi, 17 Mayıs 1984).
Mumcu’nun 1984’te sorduğu bu soru, 41 yıl sonra hâlâ güncelliğini koruyor ve tüm yurtseverler için bir uyarı niteliğini taşıyor!
Zülal KALKANDELEN
TEREF