Kara Salih Çavuş'un hikayesi

Bu gün, 08:04           
Kara Salih Çavuş'un hikayesi
Mustafa Kemal'in emriyle Anadolu'ya silah kaçırmak için İstanbul'daki gizli cemiyete katıldı. Yakalanınca:
Tüm dişleri çekildi.
Tüm tırnakları söküldü.
Ayak tabanına çivi çakıldı.
22 gün darp edildi.
Buz dolu havuzda çıplak bekletildi.
İdama mahkum edildi.
Ama asla konuşmadı. Kara Salih Çavuş'un hikayesi Siirt'te başlıyor. Hiperaktif, hareketi, kabına sığmayan zeki bir çocuk olmasına rağmen, kendi deyimiyle "sakalı uzun aklı kısa" hocasından arkadaşları önünde dayak yeyince onuru kırılıyor. Okulu bırakıyor. Bir daha da gitmiyor.
İlerleyen yıllarda Balkan Savaşları'na gönüllü olarak katılıyor. Dünya Savaşı çıkınca er olarak Çanakkale'de görevlendiriliyor. Mustafa Kemal'le yolları ilk defa orada kesişiyor. Onun emrinde Arıburnu'nda süngü hücumu yapıyor.
Onu o kadar sevmişti ki, "Öl dese ölürdüm" diyor.
Kara Salih Çavuş'un kaderi 1916'da gönderildiği Sina cephesinde değişiyor. Çanakkale'den beri yanından ayırmadığı silahının kabzası bir gün bozuluyor ve tamire veriliyor.
Atış talimi sırasında yeni silahından şikayet ediyor.Komutanı sebebini sorunca "Kurşunu hedefe vurmak için nefsime güvenim var amma buna yok" diyor ve meseleyi anlatıyor:
Çanakkale'den beri kullandığım, huyunu suyunu bildiğim silahımda bir bozukluk olmuştu. Müsaade ederseniz gidip alayım.
Bozuk mozuk ona güvenim vardır.
Silahına bağlılığı komutanın dikkatini çekince Kara Salih anlatmaya devam ediyor:
Arıburnu hücumunda ayaklarımdan yaralandığım vakit elimden bırakmadım.
Benim dostumdur. Yüzümü kara çıkarmaz. Yiğidin kendine olduğu kadar silahına da güveni olmalıdır. Ben ona güvenirim.
Bu iddialı laflar üzerine komutan, her attığını vurması gerektiğini söylüyor. Kara Salih tamam diyor. Silah geliyor.Komutan 12 diyor. Salih vuruyor.
Bir daha 12 diyor. Salih yine vuruyor.
Dokuzun sağından vur diyor. Salih vuruyor.
Onbirin solundan vur diyor. Salih vuruyor.
Komutan, nişancılığına hayran olduğu Salih'i başçavuş yapmak istiyor. Meseleyi tabur komutanına açıyor. Yüzbaşı bir de kendisi görmek istiyor. Salih'i çağırıp epey ilerdeki bir ağacın tepesindeki dalı vurmasını istiyor.
Kara Salih dalı da vurunca başçavuş oluyor.
Salih, başçavuşluk görevini içten benimsiyor. Tüm askerlerin görevleriyle layığıyla ilgileniyor. Fakat onun asıl hedefi başkaydı. Gözünü alçaktan uçan İngiliz uçaklarına dikmişti.
"Bölük komutanı emir verse birer birer aşağı alırım onları" diyor.İlerleyen günlerde Salih'in birliği çölün ilerisinde denize yakın kurak ve kimsesiz bir bölgeye gönderiliyor. Bu bölgede çok sayıda düşman keşif kolu ve bedevi casusu bulunuyor.
Bedevilerden biri birkaç gün sonra birliğin yakınında görülüyor.
Komutan Şükrü Bey, Salih'i çağırıp emir veriyor:
Çabuk silahını al. Benim ata bin. Çöl sıcağına bakmadan, kan ter içinde kalsan bile o herife görünmeden süratle gidip bedevi casuslarını yakala.
Şükrü Bey birkaç saat sonra uzaktan "Paralo, paralo" seslerini duyuyor. Ardından Salih Çavuş görünüyor. Atı yedeğine almış, ayaklarından vurduğu iki bedeviyi peşine takmış geliyor.
Şükrü Bey "Neler oldu" diye soruyor.Kara Salih anlatıyor:
Çölün kurdu olan bu iki bedevi çölde pire gibi kaçıp kayboluyor. Kum tepeleri gerilerine saklana saklana üzerime belki yirmi kurşun attılar. Her ne yaptımsa yakalamak mümkün olmadı. Sıcaktan beynim karıncalanmaya başladı. Ayaklarından vurdum.
Bedevilerin üzerinden zarf çıkıyor.
Bedevilerin birliklerin haritalarını İngilizlere sızdırdığı anlaşılıyor. Tabi, Salih Çavuş ödüllendiriliyor.
Şükrü Bey, bu defa onu çöle sızarak keşif kollarını vurması için görevlendirmeyi düşünüyor.
Tabi, Salih Çavuş'un canına minnet.
Yerinde duramayan bu adam için çölde koşturup düşman avlamak o an için dünyanın en keyifli şeyi. Şükrü Bey emri veriyor:
Çölde 4-5 saat gidip bir kum tepesi gerisine saklanarak keşif kollarını avlayamaz mısın?
Salih Çavuş "Allah'ın izniyle, öteye bile geçerim" diyor:
Gözüme ilişenler geriye dönemezler.
Onların dönmediğini görenler de korkudan keşfe çıkamazlar.
Kara Salih, emri alır almaz yola çıkmak istiyor. Malum, çöl sıcağına dayanmak mümkün değil. Serinde gitmek istiyor.
Şükrü Bey atını vermek isteyince reddediyor:
Müsaade edin atı almayayım. Başıma dert olur. Hayvan bu. Durduğu yerde kımıldanır. Kişner. Düşmanın haberi olur.
Salih Çavuş yanına kırk kurşun, on parça peksimet ve iki matara su alıp çöle karışıyor. Hurma da veriyorlar. İstemiyor. "İçimi yakar" diyor.Akşama doğru Salih Çavuş ufukta beliriyor. Hayli yorgun. Ama yanında iki at, iki yaralı İngilizle geliyor.
Şükrü Bey ertesi gün Kara Salih'i tekrar çöle göndermek istiyor. Hemen kabul ediyor:
Dünküleri bugün ararlar. Onları da bizim tarafa buyur ederim. Aynı yerlerden gideceğim. Güneş bana kılavuzluk eder. Çölde kaybolmam. Güneş, Mısır tarafında batıyor değil mi?
Şükrü Bey bakıyor, Kara Salih silahı koltuğunun altına almış gidiyor. Güneşin ona kılavuzluk edeceğine inanıyor. Bir yandan da endişe ediyor. Ya başına iş gelirse. Dua üstüne dua okuyor.
Bir zaman sonra çölün derinlerinden makineli tüfek sesi işitiyor.Aradan saatler geçiyor. Kara Salih yok. Gece oluyor. Kara Salih yok. Şükrü Bey korkmaya başlıyor. Ertesi sabah olmasına rağmen ortada hala kimse görünmüyor.
Şükrü Bey, artık umudu kesmeye başlıyor. Ya düşmanın eline geçti, ya bedeviler yakalayıp esir etti diye düşünüyor.
Derken, öğleden sonra Kara Salih çıkıp geliyor. Şükrü Bey merak içerisinde "neler oldu" diye sorarken, Kara Salih cebinden çıkardığı tabancayı uzatıp "Buyrun" diyor:
Baktım. İçinde dokuz kurşun duruyor. Belinizdekinden daha iyi. Mavzer gibi. Nişangahı var.
Şükrü Bey "merak ettim" diye üsteleyince Kara Salih "Amma yaptın komutanım. Ölüm er geç insana gelecek. Yeter ki şerefli öleyim" diyor. Başlıyor anlatmaya:Buradan çıktıktan sonra yavaş yavaş yürüdüm. Gün ağardı. En sonunda karşıma çölde hiç görmediğim düzlük çıktı. Mezar taşları olmayan büyük bir yer. Şurasında burasında kel başın kılları gibi tek tük ota benzeyen şeyler olsa da ne bir ağaç ne bir yudum su... Şaşırdım. Kerbela'dan daha beter yere geldim galiba diye düşünceye daldım. Sıcak beynime vurmaya başladı. Güneşe siper olacak bir kum tepesi nerede var diye bakarken çok alçaktan uçan bir tayyare sessiz sedasız karşıma çıkmaz mı? Şükrü Bey şaşkın. "Çabuk anlat, ne yaptın" diye soruyor. Kara Salih cevaplıyor:
Ne yapacağım. Hemen ölü gibi sırt üstü yere yattım. Çok yavaş uçuyordu. Beni görmüş olacaklar ki makineli tüfek işlerden solumda sağımda kurşunlar vızıldamaya başladı. İki katlı bir evin dam boyu kadar yakından uçan tayyareye bakınca bana merhaba diyecek kadar yakın bir insan başı görmeyeyim mi? Durur muyum artık?
Silahı göze aldım. Uçtuğu istikamette burnunun ötesine beş kurşun salladım. Sen misin sallayan. O ana kadar dosdoğru uçan tayyare kendini bilemez rezil sarhoş gibi sağa sola yapla vurmaya, öcünden oralarını makineli tüfek sesine boğmaya başladı. Bir iki dakika geçtikten sonra hırıltı gürültü içinde yukarı dikildi. Nihayet yana yana benim sağıma doğru düştü. Şükrü Bey'in şaşkınlığı daha da arttı. Sonra ne oldu diye sordu. Kara Salih, sonrasını da şöyle anlattı:
Güneş beni kavurmuştu. Hemen oralara gitsem, buraya ölüm bile gelmezdi. En yakın kum tepesinin güneş görmeyen yamaçlarında ikindiye kadar zar zor vakit geçirdim. Aklım fikrim tayyarenin düştüğü taraftaydı.
Şükrü Bey sordu: Gittin mi oraya?
Kara Salih cevapladı:
Tabii. Gitmesem size verdiğim tabancayı kum çölünde bulacak değilim ya. Bir sürü bedevi beni görünce hepsi acayip sesler çıkararak kaçtılar. Silahsız oldukları için silah kullanmaya tenezzül etmedim. Yalnız kaçmayı beceremeyen bu aptalı yakaladım. O da çölde canım sıkılmasın diye para falan verilirse belki faydası da dokunur bize. Baksanıza efendim. Hazreti Adem zamanından kalmış anadan doğma çepiş gibi bir şey. Üzerinde pis entariden başka ne var ki? Meteliğe divan vurur bunun böylesi.İşte, Kara Salih Çavuş bu yiğitliğiyle birlikte nam saldı. Keşif kollarını geçirmez oldu. Çölde yakaladığı bedeviyle daha çok kez düşman avlamaya gitti.
İlerleyen dönemde Filistin Cephesi'nde görev aldı. Gözetleme balonunu vurup düşürerek Almanların takdirname aldı.Ateşkes döneminde Atatürk tarafından Şişli'ye davet edilip gizli cemiyette görevlendirildi. Çok defa silah kaçırılmasını sağlayan operasyonlara katıldı. Sonuncusunda yakalanıp işkence gördü. Hapisten kurtarılıp Anadolu'da görevlendirildi.İnönü ve Sakarya savaşlarına katıldı. Arada geçen zamanda cephe önlerinde Yunanlara akın yapması için teşkilat kurdu. Onu yönetti. Öyle başarılı oldu ki genelkurmay tarafından davet edildi. Atatürk onu alnından öptü.Mim Mim Grubu lideri Topkapılı Cambaz Mehmet, ki yaman adamdır, Kara Salih için düzenlediği vesikada Kara Salih Çavuş'un operasyonları anlatılır.
Kara Salih Çavuş büyük kahramandı. Nur içinde yatsın.Con Sinov. Görsel:İstiklal kahramanı Çanakkale Suriye'de cephede savaşmış Salih Çavuş ıslak imzalı müzayede fotoğraf.
Bulent Dundar
ЕУКУА












Teref.info © 2015
E-mail: n_alp@mail.ru            Telefon: 051 933 93 21            Baş redaktor: Nurəddin (Xoca) İsmayılov
Məlumat internet səhifələrində istifadə edildikdə müvafiq keçidin qoyulması mütləqdir.