SANCILAR ARTIYOR AMA DOĞUM DA YAKLAŞIYOR
29-05-2025, 12:04

Saray yönetimi İstanbul Belediyesine adeta el koydu.
Lakin muhalefet susmadığı gibi daha da bütünleşti ve böylesi bir sonuç beklenmiyordu.
Üstelik, Chp’nin başındaki kişi bocalamak yerine kimsenin beklemediği bir peformans sergilemeye başladı.
Yumruk yedi, ailece tehdit edildi ama susmadı, köşesine çekilmedi.
Günden güne halkı harekete geçirme noktasında daha da güçlü bir irade ile ortaya çıkıyor.
Saray yönetimi açısından geriye tek bir çare kaldı: CHP’ye kayyım atamak.
Türk Demokrasisinin TRAVMA’sıydı CHP.
Onun iktidar olamayacak bir ana muhalefet olması, sağ partilere inanılmaz büyük bir alan oluşturuyor ve inanılmaz büyük bir rahatlık veriyordu. Sağ partiler adeta kendi içlerinden rakiplerle yarışıyorlardı. CHP ayrı dünyaların siyasetini yapıyor, iktidar olmamanın adeta garantisini veriyordu ki, işte bu sistem Türk Demokrasisinin en büyük travması idi: Ülke sağ partilerin çiftliğine dönmüştü.
İşte bu travmadan Türkiye kurtulmak üzere…
Şayet Chp’nin mevcut Parti Yönetimi devam ederse, İmamoğlu adına bunu başaracak yani iktidar olacak görünüyor.
Bu arada Mansur Yavaş da aday olsa, artık bu saatten sonra seçim propagandasını İmamoğlu adıyla hatta onun adına yapmak zorundadır. Doğrusu da budur. Böyle olmalıdır. Kitleleri celbedecek olan GİZEM buradadır. Muhalefet seçimleri İmamoğlu adıyla kazanacaktır. Olayların gelişimi, Türk seçmen profili ve Türkiye’deki siyasi yapı dinamikleri bunu adeta bir KADER yapmıştır. (2002 seçimlerinde AKP’ye oy veren yüzde 34’ün yüzde 90’ının Erdoğan’ın Başbakan olamayacağını bilmediğini, kısmen bilse de önemsemediğini hatırlayınız). Çok zaman GİZEM, kitleler için AÇIKLIK ve BERRAKLIKTAN daha sürükleyicidir ve Seçimler kitlelerin oylarıyla kazanılır.
Dolayısıyla Özgür Özel Yönetimindeki CHP gün be gün iktidara doğru ilerliyor. Yönetimde kalırsa bunu kesinlikle başaracaktır.
Yok şayet CHP’ye kayyım atanırsa işte o zaman, yapılması gereken başka bir parti kurmak değildir. Bu parti kurulsa da yapılması gereken asıl iş bu değildir. Bu durumda yapılması gereken TARİHİ BİR GÖREV oluşacaktır. Böylesi bir durumda CHP’nin geriye kalan büyük çoğunluğundan, İYİ Partiden, Zafere ve Anahtar Partiye kadar bütün samimi ve vatansever muhalefet partilerine düşen tarihi görev, tabir yerindeyse VOLTRANI OLUŞTURMAK ve İKİNCİ KUVVA-İ MİLLİYE’yi kurmaktır. Daha sonra herkes kendi yoluna ayrı da devam edebilir. Ama geçici bir süre için bu İLKELERDE BİRLİK sağlanmak zorundadır. Zira vatanın birlik ve selameti tehlike altındadır. Bu anlamda durum, 1919’dan daha iyi bir halde değildir.
Bu tarihi bir sorumluluktur ve kişisel tercihlerle gizlenemez, parti politikalarıyla örtülemez.
Şayet bu tarihi görevi yerine getirmezlerse, halk onlarla da gereken hesaplaşmayı yapar.
Bu tarihi görevi kim üslenirse, kimler üzerine alırsa gelecek onunladır.
Kim bu görevden kaçarsa, millete HESAP VERECEKLER arasına onlar da girmiş olur.
Bunun vebalini kimse ödeyemez, bunun sorumluluğunu kimse alamaz.
Son olarak Saray yönetimi de büyük bir ikilem arasında sıkışıp kalmıştır:
CHP’ye kayyım atayıp, bir müddet daha yoluna pürüzsüz devam etmek mi?
Yoksa CHP’nin kendi kısır döngüsünden çıkmasına sebep olmak ve iktidar olabilecek bir parti haline gelmesini sağlamak mı?
Elbette pragmatizm gereği ilki yapılacak ve muhtemelen CHP’ye kayyım atanacaktır.
Her iktidar siyasetçisi için bugün yarından çok çok daha önemlidir.
Dolayısıyla gerek İBB’ye ve gerek CHP’ye kayyım atanması kuvvetle muhtemeldir.
Lakin bu atama bugünlük iktidarın işini kolaylaştırsa da, yarını bütünüyle kaybetmesine sebep olacaktır.
Çok daha önemlisi, plansız bir şekilde ve niyetsiz olarak Türk Demokrasisi travmasından kurtarılmış olacaktır.
Bana sorarsanız asıl İkinci Cumhuriyet CHP’ye kayyım atanmasını takip eden süreçte ortaya çıkacaktır…
Ne var ki, bu İkinci Cumhuriyet birilerinin sandığı gibi bir ucube değil,
Yeniden Doğuş anlamında bir İKİNCİ CUMHURİYET olacaktır.
Saray hangisini seçse, sadece gününü kurtarabilecektir.
Oysa gelecek, AYDINLIK ve Demokratik Türkiye’nindir…
Musa Yavuz Alptekin
TEREF