Dünya hukuk tarihinde öyle yasaklar vardır ki, neye hizmet ettiğini dahi anlamakta zorlanırsınız..

Bu gün, 16:04           
Dünya hukuk tarihinde öyle yasaklar vardır ki, neye hizmet ettiğini dahi anlamakta zorlanırsınız..
Dünya hukuk tarihinde öyle yasaklar vardır ki, neye hizmet ettiğini dahi anlamakta zorlanırsınız..
Osmanlı'dan başlayalım..
- Gayrimüslimlere cariye satma yasağı
- Geceleri ezanla yatsı arasında sokağa çıkma ve evlerde ışık yakma yasağı
- Kadınların Eyüp'te kaymakçı dükkanına girme yasağı
- Kadınların açık saçık gezme yasağı
- Kadınlara mesire yasağı
- İstanbul'a bekar uşağı girme yasağı
- Hamama giren gayrimüslimlere nalın giyme yasağı
- Çingenelere ata binme ve kısrak besleme yasağı
- Saçak, şahnişin ve çardak yasağı
- Arnavutlara hamam tellağı olma yasağı
- Umumi yerlerde, bilhassa kahvehanelerde devlet sohbeti yasağı
- Kiliselerde çan çalma yasağı
- Şehirdeki konaklardan yalılara, yalılardan da konaklara taşınma yasağı
- Evlerde yemek çeşidi yasağı
Yasak veya tuhaf adetler deyince, sırf Osmanlı mı akla gelir? Daha neler var neler; bunları muhtelif kaynaklardan aynen aktarıyorum:
1. Yunan kültüründe eşlerin asıl işlevi fizikseldi. Bu nedenle onları eğitmek ve sosyal hayata karışmalarına izin vermek anlamsızdı. Bunun yerine, etrafı duvarlarla çevrili evlerin havasız iç odalarında, sadece köleler ve aile fertleriyle geçiyordu hayatları. Eşler kocalarının "sempozyum" adındaki ziyafetlerine asla katılmadıkları gibi, günlük hayatta kocalarıyla fazla etkileşime de geçemezlerdi. Yaş ve yetişme açısından kocayla eşi arasındaki farklılıklara, erkeklerin evin dışında seks yapma olanakları eklenince, eşlerin birbirine yabancı kalmaları kaçınılmaz oluyordu. Bunu bilen ilk Atinalı yasa koyuculardan Solon, erkeklerden eşleriyle ayda üç kez ilişkiye girmelerini istiyordu. Böylece kocaların eşleriyle seks yapması yasal bir görev haline geliyordu. (ERIC BERKOWITZ, "Seks ve Ceza: Arzuyu Yargılamanın Dört Bin Yıllık Tarihi", Kolektif Kitap, 2013, sf. 69)
2. Ortaçağ'da kadın kadına seks konusunda fazla şey bilmiyoruz ama yaygın olmasa da bastırıldığı muhtemel. Lezbiyenlik, ceza kılavuzlarında şiddetle kınanıyordu ama daha sonraki kilise bildirileri konuya pek ilgi göstermemişti. 1270'te Fransa'da çıkarılan ilk lezbiyenlik karşıtı yasa çözümden çok sorun teşkil etmiştir. "Oğlancı olduğu kanıtlanan bir erkek testislerini kaybeder. Ve eğer aynı şeyi ikinci kez yaparsa, bu sefer organını kaybeder. Üçüncü kez yaparsa yakılır." Bu yasayı hazırlayanların aklında, erkeklerin olduğu gibi kadınlara da hadım cezası vermek vardı ama sözünü ettikleri kadın "organı" hangisiydi? Eğer birinci suç klitorisin kesilmesini icap ettiriyorsa, o zaman kadın ikinci seferde hangi "organını" kaybedecekti? Bilemiyoruz. Daha sonraki lezbiyenlik karşıtı yasalar daha ayrıntılı ve olabildiğince acımasızdı. İtalya'nın Treviso şehrinde yürürlüğe sokulan bir yasa, birbirleriyle seks yaparken yakalanan 12 yaşındaki kızlar için, bunu ilk kez yapıyor olsalar bile, "Locustus Caddesi'ndeki bir kazığa çıplak bağlanırlar, sonra da kazıkta yakılırlar" diyordu. (ERIC BERKOWITZ, "Seks ve Ceza: Arzuyu Yargılamanın Dört Bin Yıllık Tarihi", Kolektif Kitap, 2013, sf. 171)
Arz edeceğim bu husus yasak değil, bir gelenek ama aktarmaya fazlasıyla değer.
3. Sibiryalı Chukchiler karılarını -adetleri gereği- erkek misafirlerine ikram ederlerdi. Ancak konuğun buna layık olup olmadığının anlaşılabilmesi için, küçük bir sınavdan geçmesi gerekirdi. Konuğa bir içecek sunulur, kadının idrarı olan bu içkiyi içmesi halinde misafirin liyakati kanıtlanmış olurdu.. (AYHAN KORKMAZ, "Tabular ve Tuhaf Adetler", Aykırı Yayıncılık, 2004, sf. 95)
4. Romantizmin şerefli bir delili de, suçluların bakireler tarafından kocalığa kabul edildikleri taktirde serbest bırakılmaları adetidir. 1505 yılında Lyon'da çıkmış bir kitapta şöyle yazılıdır:
"Birçok yerlerde evlenme çağında bir kadın, bilhassa bir bakire, darağacına götürülmekte olan bir idam mahkumunu kendine koca yapmak isterse mahkumu bu kadına vermek adettir." Papalık arazisinde bu adet, ihtimal, 19. yüzyılın başlarına kadar devam etti. 1812'de asılan haydut Stefano Spadolino'yu, giydiği kürek cezasından Hristiyan olmuş bir Türk kadını kurtarmış, kadın onunla evlenmişti. Prens Johann Georg I. (1606) zamanında yargıçlar idama mahkum Peter Mebuss'u bir hizmetçi kız kendisiyle evlenmeye talip olduğu için serbest bıraktılar. 1725 yılında, bu şekilde, bir erkek bir kadını evlenmek suretiyle ölümden kurtardı. Schwaben'de bir tabak kalfası, yargıçların huzuruna çıkarak, idam mahkumu Anna Maria'nın hayatı bağışlandığı, cellat elinden masun kaldığı taktirde onunla evlenmek istediğini bildirdi. Kadını ne görmüş ne de onunla konuşmuş olduğunu, kararını sırf dini merhamet hisleriyle verdiğini, dedesinin de evlenme suretiyle böyle bir kadını ölümden kurtarıp mesut bahtiyar yaşadıklarını sözlerine ilave etti. Mahkeme heyeti düşünüp taşınarak şu karara vardı:
"Her ikisi mahkeme huzuruna getirilsinler, rızamız dolayısı ile Anna Maria'nın cezası affedilsin!" (MAX KEMMERICH, "Tarihte Garip Vakalar", Varlık Yayınları, 1952, sf. 64-65)
(Avukat AHMET KURUTLUOĞLU, "Kendine Bir Avukat Tut", Doğan Kitap, 2016, sf 201-202 ve 204-205)
Not Defterimden
TEREF












Teref.info © 2015
E-mail: n_alp@mail.ru            Telefon: 051 933 93 21            Baş redaktor: Nurəddin (Xoca) İsmayılov
Məlumat internet səhifələrində istifadə edildikdə müvafiq keçidin qoyulması mütləqdir.