Sadece iki aylıktı. Ve tam beş günden fazla bir süre boyunca enkaz altında mahsur kaldı.
Bu gün, 09:04

Yer: Türkiye.
Tarihin en yıkıcı depremlerinden biri.
Her şey çöktü. Aileler yok oldu.
Ve onların arasında bir bebek…
Minicik. Kırılgan. Sessiz.
Sanki dünya onu unutmuştu.
Ama hayır.
Beş gün sekiz saat sonra bir kurtarma görevlisi hafif bir ses duydu.
Neredeyse fark edilmeyecek kadar zayıf bir inilti.
Kazdılar, aradılar… ve sonunda onu buldular.
Hayattaydı.
Tozun, taşın ve ölümün ortasında…
Sessizce ağlıyordu.
Nefes alıyordu.
Direniyordu.
Nazikçe sardılar.
Yüzünü temizlediler.
Ve hızla hastaneye götürdüler.
Adını Gizem koydular.
Çünkü bu kadar uzun süre nasıl hayatta kaldığını kimse anlayamadı.
Ve sanki mucizeler bununla da bitmedi:
54 gün sonra, hayat ona bir mucize daha sundu:
Annesi de yaşıyordu.
Ve kavuşmaları…
İnancın yeniden doğuşuydu.
Bugün Gizem gülümsüyor.
Henüz yaşadıklarını anlayamasa da,
onun hikâyesi artık bir direnişin, umudun ve yaşamın sembolü.
Çünkü bazen,
hayat bir yolunu bulur…
Kimsenin artık beklemediği yerlerde bile.
Ve bize şunu hatırlatır:
Her şey yıkılmış gibi görünse de,
içinde bir şey nefes almaya devam ediyorsa…
henüz her şey bitmiş değildir.
Susana Rangel
TEREF