Günümüz açısından bakıldığında, Türk adının Moğolistan kökenli olduğu tezi savunulabilir bir şey değildir.

Bu gün, 00:08           
Günümüz açısından bakıldığında, Türk adının Moğolistan kökenli olduğu tezi savunulabilir bir şey değildir.
Erken Türkçenin—Altay dilleri arasında bağımsız bir kol olarak Orta Asya bozkırlarında geliştiği doğru olsa da, „Türk“ ya da „Türük“ etnonimi çok daha eski bir kökene sahiptir ve Doğu Asya ile ilişkili değildir.
Etnonime dair en erken izler, Altaylar’da değil, günümüz Güney Azerbaycanın Urmiye Gölü çevresinde görülür. Milattan önce 3. binyılda Akad çivi yazılı kaynaklarında adı geçen Turukkular—savaşçı bir yüksekova topluluğu—bu bölgede çok erken dönemde yaşamıştır. Bu kaynaklarda Gutiler, Lullubi ve Subarlar gibi yarı göçebe yüksekova kavimleri arasında, Mezopotamya’nın kuzeydoğusundaki dağlık bölgelerin sakinleri olarak betimlenirler. Dillerine dair doğrudan bir belge olmasa da, eklemeli (agglutinatif) yapıya işaret eden izler, onları sonraki İran dilleriyle belirgin şekilde ayırır. Buna karşın, bu kavimleri „Türkçe konuşan toplum“ olarak sınıflandırmak da kolay değildir; ancak yapısal bir benzerliğin söz konusu olduğu inkar edilemez.
„Turuk“ etnoniminin ortaya çıkışı, atlı savaşçıların ilk kez göründüğü dönem ve coğrafyayla örtüşmesi bakımından dikkat çekicidir. İlk atlı savaşçılar Zagros Dağları’nda değil, Karadeniz’in kuzeyindeki bozkırda, Sintaşta ve daha sonra Srubna kültürleriyle bağlantılı olarak sahneye çıkar. M.Ö. ikinci binyıldan itibaren buradan başlayarak süvari göçebeciliği güneye ve doğuya doğru yayılmaya başlar. İşte bu geçiş döneminde—Karadeniz bozkırı, Güney Kafkasya ve Zagros dağları arasındaki etkileşim alanında—„Turuk“ ya da „Türük“ etnonimi belirir.
Bu bağlamda, bu adın kökeninin, ilk atlı savaşçıları bünyesinde barındıran gruplara verilen etnososyolojik bir etiket olduğu düşünülebilir. „Türük“ adı, muhtemelen bir askerî-sosyal nitelikli terim olarak doğmuştur. Böylece Urmiye çevresi, Türk dilinin mutlak beşiği olmasa da „Türk“ etnoniminin yazılı olarak ilk kez saptandığı tarihî ve somut coğrafi noktadır. Bu adı taşıyan topluluklar aslen Kafkasya kuzeyindeki bozkırlardan gelmiş ve bölgeye süvariliği taşımışlardır—bölgedeki toplumsal yapıyı kökten sarsan bir askerî teknoloji devrimi.
Dolayısıyla „Türk“ etnonimi, o dönemdeki yerleşik yüksekova kavimlerinden farklı bir köken, yaşam tarzı ve savaş tekniğine sahip bu yeni atlı sınıfa verilen bir addır. Bu bakış açısıyla, „Türk“ adının tarihi yalnızca dilbilimsel değil, aynı zamanda kültürel ve güç siyaseti bağlamında da ele alınmalıdır:
Mezopotamya’nın eski yüksekova kültürleriyle Karadeniz bozkırının yükselen süvari göçebeleri arasında doğan, iki dünya arasındaki sınır bölgesinde filizlenen bir olgu olarak.
Tamgha
TEREF












Teref.info © 2015
E-mail: n_alp@mail.ru            Telefon: 051 933 93 21            Baş redaktor: Nurəddin (Xoca) İsmayılov
Məlumat internet səhifələrində istifadə edildikdə müvafiq keçidin qoyulması mütləqdir.