KURAN’DAKİ AKIL VE BİLİM DIŞILIKLAR
9-11-2024, 09:04
Kur’an’daki “akıl ve bilim” dışılıkların önemli bir kesimini, “mucize”ler oluşturur. Kur’an’da “mucize”ye kimi yerde “âyet” denir (bkz. Kasas 36; Kamer 2). Bu, “tefsir”lerin belirttiğine göre, Kur’an’daki “âyet” sözcüğünün 6 anlamından biridir. (Bkz. Abdurahman İbnü’l-Cevzî, Nüzhetül-A’yüni’n-Nevâzır, Beyrut, 1985, s.155.)
“Mucize” için “el hânku li’l-âde (hâriku’l-âde)” denir, “âdet”i, yani “süregelen durum”u ya da “doğa yasası”nı “yırtan”, yani “bozan”, bir başka deyişle “doğa yasasına aykırı olan” anlamında. Bu nitelikteki “olağanüstü bir durum”dur.
Ancak, böyle “olağanüstü bir durumun, İslam “kelâm”ına göre “MUCİZE” olabilmesi için “6 koşul” vardır.
– “Tanrı’nın işi” olmalı. Bir şeyi “Tanrı yaptırmalı ya da yaptırmamalı.”
– Aynısını başka hiç kimse yapmaya güç yetirememeli.
– Bir “meydan okuma” (tehaddî) ile birlikte olmalı. Yani, “ben peygamberim” diyerek ortaya çıkan kimse, “ortaya koyduğum mucizenin aynını hiç kimse ortaya koyamaz” diyerek “meydan okumalı”.
– “Peygamberlik” savında olan kimsenin bu savına “uygun” nitelikte olmalı.
– O kişinin kendisini yalanlar nitelikte olmamalı.
– Daha önceki bir zamanda değil, tam “peygamberlik” savının olduğu sırada ya da kısa bir süre sonra gerçekleşmeli. (Bkz. İsmail Gelenbevî, Alel-Celâl, istanbul. 1316, 2/276-277; Muhammedi Ali Tehânevî, Keşşâfu Istılahâti’l-Fünûn, 2/976.)
Bunlara, “ölüyü diriltme”, “bir dağı yok etme”… gibi örnekler de verilir “mucize” için. (Yukarıda gösterilen kaynaklara ve öteki “akâid” kitaplarına bkz.)
Mesela “ölünün diriltilmesi”. İmana bağlı aklın bunu kabul edebileceği söylenebilir. Ya özgür insan aklı ve bilim? Böyle bir durumun olabileceğini kesinlikle kabul etmeyeceği açık değil mi?
Öyle şeyler var ki, “iman” ya da “imana bağlı akıl” için “mümkün”dür (“mümkin”). Örneğin “göğe çıkmak” (burada amaçlanan “uçmak” değildir) gibi, “herhangi bir taşı, altın’a dönüştürmek” gibi… Bu konularda “ant içilmiş” olsa geçerli olur. (bkz. Fıkıh kitapları, “Eyman” bölümü, örneğin Dürer, Kitabu’l-Eymân, ist., 1316, 2/52.) Hele “peygamber mucizesi” ya da “veli kerameti” söz konusu olduğunda, “iman”ın ve “imana bağlı akl”ın “saçma” ya da “olamaz (muhal)” diyeceği bir şey yoktur. Örneğin “gökteki AY’ın bölünüp parçalanarak yere düşmesi, sonra birleşip yerine gitmesi ve eski durumunu alması” olamayacak türden değil; olabilecek türdendir. Gerekçesi de şudur:
-”AY Tanrı’nın bir yaratığıdır, Tanrı nasıl dilerse öyle yapar.” (Bkz. Kamer Suresinin 2. ayetinin yorumları ve bu ayete ilişkin hadislerin açıklamaları, örneğin: Nevevî, Şerhu Müslim, Hamiş, Irşadu’s-Sâlî Li Şerhi Sahihi’-Buhari, Mısır, 1307 10/276.) Herhangi bir “ölüyü diriltmek” de öyle. “Mucize” olunca, “iman” ve “imana bağlı akıl” kolaylıkla “olur” diyor. Ne var ki bunlar, “özgür insan aklının ve bilimin” olur diyebileceği şeyler değildir. Çünkü insan aklının ve bilimin “ölçü”sü başkadır: “Gerçek”ler, “gözlem”ler, “deney”ler, “olgu”lar ve bunlar üstüne yapılan “değerlendirme”lerdir.
Bununla birlikte, “çağdaş” olma ve İslâm’ı “çağdaşlaştırma” çabasında olan, “Kur’an’ın Tanrısallığı”nı kanıtlamaya çabalayan kimi İslam propagandacıları, “mucizeleri “akla ve bilime uydurma” yolunu seçmişlerdir. “Mucize”nin “tanım”ına ve “koşul”larına aldırmadan… örneğin: Diyanet işleri Başkan Yardımcılığı da yapmış olan Sadeddin Evrin (Paşa), bu yolu seçmiş olanlardandır. (Bkz. Evrin, Çağımızın Kur’an Bilgisi, Ankara 1970, 1/232-233, 2/633-646) Sırası geldikçe bunlar üzerinde durulacak, gerekli karşılıklar verilecektir.
Tanımı ve koşullan göz önünde tutularak unutulmaması gereken önemli bir nokta var. “Mucize” konusunda en “temel” olan, “doğa yasalarına aykırılık”tır. Bu olmadığı zaman “kelâm”, herhangi bir şeyi “mucize” saymaz.
“Mucize”, “Peygamberlik kurumu”nun temel dayanağıdır. Dahası: Tek dayanağı. “Mucize”yi görmeyen insanın “inanmak zorunda olmadığı” kabul edilir. (Bkz. “Kelâm” kitapları, örneğin: Nureddin e’s-Sâbûnî, Mâturîdiyye Akaidi, çev. Bekir Topaloğlu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yay., s. 111.)
– Öyleyse, “Peygamber”e ve “mucize”sine tanık olmayan bugünün insanından “din”e, “İslam”a inanması nasıl isteniyor?
Böyle denmesin diye, her zaman ileri sürülen şu:
– “Kur’an, en büyük mucizedir. Kıyamete kadar da kalacaktır.”
“Kur’an’ın benzeri”ni hiç kimsenin yapamadığı, “Kur’an meydan okuduğu halde” kimsenin buna güç yetiremediği ve güç yetiremeyeceği savunulagelmiştir. Herkes de bunun böyle olduğuna inanmıştır. “Gerçek” mi, değil mi; inceleme, araştırma gereği pek duyulmamıştır. Bu konuya da sıra gelecek. Kur’an’da, Tevrat ve açıklamalarında yer alan “Yahudi peygamberi”nin “mucize”leri, İncil’lerde yer alan “İsa’nın mucizeleri” anlatılır. Bu arada da Muhammed”inkiler… Ne var ki, Muhammed’in “Mucize”leri, Kur’an’dakinden çok, “hadis”lerde yer alır. Tüm “peygamberler”inkinden var “Muhammed’in mucizeleri” arasında. Bu dizide bunlardan birtakım örnekler sunulacak. “Mucizeler” ve “Muhammed’in Mucizeleri” dizisi ayrıca gelecek. İslam dünyasında en sağlam kabul edilen kaynaklarıyla birlikte… Her zaman olduğu gibi… Ve “tabu”ların yaşam kaynağı olan karanlığın yenilmesi için…
(2000′e Doğru, 7 Ocak 1990, Yıl 4, Sayı 2)
(Turan Dursun, Din Bu 1, Sayfa 195-197)
Merih Tan