Türk kahvesi dediğimiz de öyle yapılanlardan
Bu gün, 09:54
MS. 800'lü yıllardı, bugün Etiyopya dediğimiz Habeşistan'ın Kaffa şehrinin yüksek yaylalarında keçilerini otlatan bir çobanın birgün dikkatini ilginç bir şey çekti.
Yüksek tepelere çıkarken yorulan keçiler, bir ağacın kırmızı küçük meyvelerini yiyince canlanıyor, yerlerinde duramıyor, hatta uyuyamıyorlardı.
Çoban, "neden" diye sordu kendi kendine, sonra "bu meyveden olmalı" dedi.
O meyvelerden kendisi de yedi.
Kısa sürede güçlendiğini, daha enerji dolu olduğunu fark etti.
İşte o meyve kahveydi.
Kahve adı da bulunduğu şehrin adı Kaffa'dan geliyor.
Ünü kısa sürede bölgeye yayıldı.
Özellikle Arap yarımadasında bir tutku oldu.
Araplar "Qahva" dediler, bu mutluluk hormonuna.
İngilizler, Coffe.
Ünü Yemen'den Osmanlı'ya, Osmanlı'dan Avrupa'ya, oradan da Amerika'ya taşındı.
Osmanlı Sarayında özel "Kahvecibaşı" çalışıyordu.
Adamın tek işi padişaha kahve pişirmekti.
Türkülerimize bile girdi kahve.
"Kahve Yemen'den gelir, suyu çemenden gelir."
Kahveyi Afrika'dan Arap yarımadasına taşıyanlar Müslüman dervişlerdi.
Amerika ve uzak doğuya taşıyanlar ise Hıristiyan keşişler oldu.
Dervişler kahveyi tek tip içtiler, tozunu sıcak su ile kaynattılar.
Keşişler ise kahvenin farklı türlerini buldu.
Mesela Cappucino adı keşişlerin giydiği "kapşon"lu elbiseden geliyordu.
Koyu kavrulmuş kahveden yapılana "Espresso" dediler.
Bazıları Ekspresso dese bile orijinali Espresso.
İspanyolca preslemek, sıcak anlamında.
Süt üzerine espressoyu dökünce ortaya "Macchiato" çıktı.
Macchiato İtalyanca benek demek.
Sütün üzerinde kahve benekleri.
Espresso'nun üzerine sıcak su eklenince oldu sana "Cafe Americano".
Espresso, süt ve kakao karışımına da "Mocha" dediler.
İsmi Yemen'deki El Mocha limanından geldi.
Kaynak:
Sn. Sonad Pelit