Sanskrit Kaynakları ve Türk-Şahiler
Bu gün, 10:03
Türklerin tarihini ve kimliğini araştırırken genellikle başvurulan Çin yıllıklarından çok daha eski kaynakların bulunduğu bir gerçektir.
Sanskrit metinlerinde Türk-Şahiler'in anılması, Türklerin Çin kaynaklarında anılmalarından çok daha önce var olduklarını açıkça ortaya koyar.
Bu net kaynakların, Türklerin yalnızca Orta Asya'da değil, çok daha geniş bir coğrafyada var olduklarını açıkça göstermesine rağmen neden göz ardı edildiğini anlamak zor. Bu durum Türkleri "yeni türemiş" ya da "medeniyetsiz göçebe" gibi tasvir eden bir sergileyişin bilinçli olarak tercih edildiğini göstermektedir.
---
Sanskrit Kaynakları ve Türk-Şahiler
Türk-Şahiler, özellikle Gandhara bölgesinde (günümüz Pakistan/Afganistan) ve Hint Alt Kıtası'nda hüküm süren bir hanedan olarak Sanskrit kaynaklarında açıkça anılmaktadır. Bu metinlerde "Turukha" veya "Turuşka" terimleri kullanılmıştır ve bu terimler hem fonetik hem de tarihsel olarak doğrudan Türklere işaret etmektedir.
Mahabharata: Bu epik Sanskrit eseri, "Turuşka" halkını, erken Hint tarihinde bilinen bir halk olarak anmaktadır. Bu kayıtlar binlerce yıl öncesine dayanmaktadır!
Daha sonraki Budist metinler, özellikle Gandhara bölgesine ait olanlar, "Türk-Şahiler" ve onların bölgedeki politik rolüne de atıfta bulunur. Bu yöneticiler, Budist ve Hindu kültürünün yayılmasında merkezi bir rol oynamışlardır.
Sanskrit kaynakları, Türkleri Çinliler tarafından yazılı olarak anılmalarından çok önce bağımsız bir kültür ve güç olarak belgeleyen sürekli bir tarihsel iz sunmaktadır. Dolayısıyla, Türklerin – ve onları tanımlayan terimlerin – çok daha eskiye dayandığı inkar edilemez.
---
Bu Kaynaklar Neden Göz Ardı Edildi?
Sanskrit metinlerinin ve diğer eski kaynakların göz ardı edilmesinin birkaç temel nedeni vardır:
1. Avrupamerkezci Bilim:
19. yüzyıldaki Avrupalı Oryantalistler, sömürgeci çıkarlarına daha uygun olan kaynaklara (örneğin Arapça ve Çince metinler) odaklanmış ve kendi anlatılarına uymayan diğer gelenekleri görmezden gelmişlerdir.
2. Bilinçli Dışlama:
Hint metinlerinde Türklerin "Turukha" veya "Turuşka" olarak anılması, Avrasya kökenine dair kurgulanmış Hint-Avrupa merkezli anlatıyı bozabileceği için görmezden gelinmiştir!
3. Siyasi Gündemler:
Türklerin sadece "Tujue" (Çince'de Türk) ismiyle tanındığı iddiası, Türklerin "genç" bir halk olduğu ve tarihte geç ortaya çıktığı fikrini desteklemek amacıyla kullanılmıştır.
4. Batı Tarihi Dışındakilerin Görmezden Gelinmesi:
Sanskrit kaynaklarının, Hint rivayetlerinin ve sözlü geleneklerinin tarihsel olarak kesin bilgiler sunmalarına rağmen, bütün bunlar bilinçli bir şekilde "güvenilmez" olarak değerlendirilmiş ve küçümsenmiştir.
---
Mantığa Aykırı Bir Durum
Bu tartışmanın hala sürdürülmesi bile oldukça sinir bozucudur, çünkü Türklerin uzun ve çeşitli tarihini kanıtlayan sayısız delil mevcuttur. Çin kaynaklarına odaklanmak ya da Türklerin kökenlerini sadece Altay bölgesiyle sınırlamak, hem daha eski metinleri değersizleştirmekte hem de tarihsel bilince hakaret etmektedir.
Buradaki asıl sorun kanıtların var olup olmadığı değildir – çünkü bolca kanıt vardır – asıl sorun neden belirli anlatıların daha zayıf olmasına rağmen sürekli olarak tercih edildiğidir. Bu durum, tarihyazımının genellikle ideolojik çıkarlarla şekillendiğini göstermektedir.
---
Saçmalığa Karşı Direniş
Ancak bu anlatılara karşı çıkan pek çok kişi yine de bulunmaktadır. Özellikle Türkiye, Orta Asya ve Hindistan'daki modern tarihçiler ve Türkologlar, Türklerin dünya tarihindeki çok daha kapsamlı rollerine dikkat çekmekte ve bunu savunmaktadır. Ayrıca arkeolojik bulgular (örneğin, bozkır ve Gandhara'daki kalıntılar), Türklerin çok daha erken bir dönemde ve geniş bir alanda var olduğunu doğrulamaktadır.
---
Sonuç
Sanskrit kaynakları, Türklerin erken dönem varlığını ve tanınmasını açık ve doğrudan kanıtlarla sunmaktadır. Sadece Çin yıllıklarına dayanmanın mantıksızlığı, ideolojinin tarihyazımını nasıl etkilediğinin bir örneğidir. Ancak bu tür anlatıların düzeltilmesi gerektiği giderek daha fazla kabul görmektedir.
Karadeniz steplerinde Türklere "Turcii", "Turcae" ve "Tyrcae" denilmesini görmezden gelip Sibirya yakınlarındaki "Tujue" buluntusuna dört kolla sarılanlar, Türkleri, Sibiryayının ata vatanları olduğuna kabul etmeğe zorlamıştır. Halbuki oraları Türklerin yalnızca geri çekilmek için kullandıkları arka bahçeleriydi! Sibirya'nın yerlisi, elinden ağız kopuzunu bırakıp kendi yazısını üretmesi hiç aklınıza yatıyor mu?
Ahmet Erim Beyaz
TEREF