KURBAN RİTÜELİ VE TARİHTEKİ YERİ

10-12-2024, 11:04           
KURBAN RİTÜELİ VE TARİHTEKİ YERİ
Eski topluluklarda kurban ve kutsal arasındaki bağın varlığı öncelerden beri bilinmektedir.
Gelenek, görenekler ve inanç konusunda toplumlar arasında farklılıklar bulunmasına rağmen bir
kutsala kurban veya adak sunumunda kültürlerin ortak özelliklere sahip oldukları görülür.
Hemen hemen bütün dinsel geleneklerde kurban ritine rastlanılmaktadır.
Çok sayıda tarifi yapılan kurban, genellikle tanrıların memnuniyetini ve ilgilerini kazanmak, yardımlarını elde etmek ve onların gazabına maruz kalmamak için yerine getirilmiş, tanrıların hoşuna
gittiğine ve onları teskin ettiğine inanılan ve sevilen bir şeyden tanrı adına feragat edilmesi olarak görülmüştür.
Kurbanın amacı bireyin ve toplumun genelinin tanrıyla irtibatını sağlamak, tanrıyla bozulan ilişkileri düzeltmek ve bu ilişkileri devam ettirebilmek, mukaddes olduğu kabul edilen kurbana tanrının da iştirakini sağlayarak tanrı ile sunanın birleşmesini ve tanrıyla bir ahdin gerçekleşmesini temin etmektir. Bir bakıma bu eylem, insan ve tanrı arasında suni bir akrabalık oluşturmak maksadı
taşımaktadır. Ayrıca maksat tanrıyla barıştır ve eski toplumların kurban anlayışında kurbanın sunumu çoğunlukla ‘fayda sağlamak’ üzerine yapılmıştır.,
Bu bağlamda antik çağ kurban ritüellerinin de temelinde yatan düşünce olan ve Eski Yunan’da karşılıklı fayda sağlanan ikili bir anlaşma esasına dayalı “do ut des” (VERİYORUM Kİ VERESİN) prensibinden bahsedilebilir.
İlkel insan, yaptıkları hatalar ve acizliklerinden dolayı tanrının cezalandıracağı endişesiyle, tanrının gazabını yatıştırmak amacıyla ona kurbanlar sunmuştur. Çünkü kurbanın özünde zararı defetme özelliğinin olduğuna inanılmaktadır. Her toplum ve din farklı amaçlarla tanrılara kurban sunumları yapmışlardır. Ayrıca kurban onu sunan kişi ile tanrının birlikte iştirak ettiği yemek ve kurbanın tanrıyla paylaşımı olarak görülmüştür. Kurbanları kanlı ve kansız kurbanlar olarak iki kısımda toplamak mümkündür. Kanlı kurban, kurbanın sunulduğu varlık için kan akıtmak suretiyle yapılan eylemdir. Kansız kurban ise kurbanın sunulduğu varlığa bitki, yiyecek, eşya ve benzeri takdimelerin yapıldığı sunumlardır. Tanrı’nın onuruna yere dökülen pek çok madde kullanılır. Bitkiler, hayvanlar ve içecekler gibi kurban sunumlarıyla, tanrıları metaforik bir anlamda değil kelimenin tam anlamıyla beslemek, onları yatıştırmak ve yardımcı desteklerini uyandırmak amaçlanmıştır. Kanlı kurban sunumunda ise kurbanın tanrı tarafından sevildiğine inanılan belli parçaları tanrı için saklanır, geri kalan parçalar ise sunan ve törene katılan misafirlere ayrılır. Bazen de kurbanın tamamı tanrıya ait olur. Avcı kültürlerde de av sırasında öldürülen hayvanın önemli bir kısmı tanrıya kurban olarak sunulmuştur. Kurban sunumuna su serpme, yağlama, dua gibi kurban edilecek hayvana kutsallık atfeden uygulamalarla başlanır ve hayvan kutsal bir varlığa dönüştürülerek sunumu yapılır.
Sunumu yapılan kurbanın tamamının veya bazı parçalarının özellikle de yağının yakılarak takdiminin yapıldığı benzer usuller bulunmaktadır.
Kurbanın yağını sunma, kurbanın tamamının veya bazı parçalarının yakılması uygulamasını tarihteki ilk yazılı destanlarda ve mitolojik anlatılarda görmek mümkündür. Metinlerde yağın tanrıların hakkı olduğu ve yakılan kurbanların kokusuna sinekler gibi üşüştüklerinden bahsedilmektedir. Yine yağı, Tanrıların hakkı olarak gören eski insanların dinsel kabullerinin izlerini Hıristiyanlık, Yahudilik ve günümüzdeki bazı dinsel uygulamalarda takip etmek mümkündür. Yağ aydınlanma beslenme gibi insanların ihtiyaçları için kullanılmakla birlikte halen birtakım uygulamalarla tanrılara sunulması özelliğini korumaktadır. Bu açıdan Tanrıların yiyeceği olarak görülen ve kutsal bir sembol olarak karşımıza çıkan yağ sunumu ritinin araştırılması kurbanın menşelerini ve izledikleri kültürel ve dinsel süreçleri görmek açısından önem arz etmektedir.
*******************************
Sümerlerde en değerli kurban olarak görülen kuzunun yanı sıra yabani ve evcil domuz dahil olmak üzere diğer hayvanlar da kurban edilirdi. Ancak yabani ve evcil domuz daha çok, bir hastanın iyileşebilmesi maksadıyla kurban edilirdi.
Sümerlerde günümüze benzer bir şekilde kurban kesiminden hemen önce kesilecek hayvanın kulağına doğru yaklaşılıp dua okunurdu. Uruk'taki Anu tapınağında bir tabletteki kayıtlar, Sümerlerde bazı hayvanların bazı tanrıların sofrasında yer almasının yasak olduğunu göstermektedir.
« Şamaş tapınağında Tanrı Şakkan’a koyun eti sunulmayacak;
Tanrı Sin’in tapınağında Tanrı Harru’ya inek eti sunulmayacak;
Tanrıça Belet-şeri’ye kuş eti sunulmayacak;
Tanrıça Ereş-kigal’e inek ve kuş eti sunulmayacak. »

RESİMLERLE İLGİLİ MİTOLOJİK ÖYKÜ:
Tarih MÖ 1184’tü. TruvalıParis, o dönemin en güzel kadını olarak kabul edilen Sparta Kralı Menelaus’ un karısı Helen’ i Anadolu’ya kaçırdı. Yunanlılar bunu onurlarına yediremedi. Truva’ya saldırıp Helen’i geri alabilmek için 130 bin askerli dev bir ordu kurdular. Binden fazla gemiden oluşan donanma Aulis’ te toplandı. Gemilerle Ege denizini geçerek Truva’da taş üstünde baş bırakmayacaklardı. Donanmanın başında Miken kralı Agamemnon vardı. Komutan Agamemnon saldırı emri için rüzgarın artmasını bekliyordu. Ancak, rüzgar bırakın artmayı hiç esmiyordu. Günlerce beklediler. Haftalar, ayları kovaladı. Rüzgardan eser yoktu. Donanmada homurdanmalar başlamıştı. Bazıları tanrıların komutan Agamemnon’ u istemediğini ileri sürüyordu.
Bunun üzerine Agamemnon, kahin Kalkhas’ ı çağırarak, tanrılarla konuşmasını istedi.
Eğer bir hatası varsa, bunun bedelini ödemeye hazır olduğunu bildirdi.
Kalkhas Olimpos’ a Tanrıların huzuruna çıktı. Agamemnon’ un mesajını iletti. Tüm tanrılar susarken, sadece vahşi doğa, avcılık ve okçuluk tanrıçası Artemis konuştu. Artemis, Agamemnon’ a kızgın olduğunu, çünkü bir av sırasında kendisinin kutsal geyiğini vurduğunu, onu cezalandırmak için de rüzgarları durdurduğunu söyledi. Sonra da ekledi. “Eğer Agamemnon rüzgarların esmesini istiyorsa, kutsal geyiğimin bedeli olarak, kızı Iphigenia’ yı bana kurban etsin.”Kahin Kalkhas, Olimpos’tan inip Artemis’in isteğini Agamemnon’a iletti. Agamemnon önce kızını kurban etmeye karşı çıktı. Ancak, rüzgar esmezse Truva’ya saldıramaz, böylece sadece Miken halkında değil, orduda da güvenilirliği kalmazdı. Ayrıca rüzgarların geri gelmesinin tek yolu, kızı Iphigenia ’yı kurban etmesinden geçiyordu. Bir kaç gün bekledi, sonunda pes etti. Bir yol bulup Iphigenia’yı Aulis’e getirtmeliydi. Düşündü, taşındı ve formülü buldu. Iphigenia’yı dönemin en yakışıklı savaşçısı Achilles (Aşil) ile evlendireceğini söyleyerek Aulis’e çağırdı. Iphigenia haberi duyar duymaz soluğu babasının yanında aldı. Ama onu acı bir sürpriz bekliyordu.
Agamemnon’un emriyle kızı yakaladılar.
Hemen sunağa yatırdılar.
Sunağın yanında altın bir çanak vardı.
Phigenia’ nın kanı o çanağa akacaktı.
Agamemnon eline hançeri aldı, kızının yalvarmalarına aldırış etmeden boynuna dayadı.
TamIphigenia’ yı kesecek, bir anda kızının yerine sunakta yatan bir geyik gördü.
Tanrıça Artemis, Iphigenia’ ya kıyamamış, onu yanına almıştı.
Yerine de bir GEYİK göndermişti.
Agamemnon kısa bir şaşkınlıktan sonra, geyiğin boynunu kesti.
Altın çanağa dolan kan Ege sularına bırakıldı.
O anda havada amansız bir rüzgar belirdi.
Ve hemen yelkenleri açan Yunan DonanmasıTruva’ya saldırıya geçti.
*. *. *
Yunan Mitolojisi’ nde böyle anlatılır Truva Savaşı öncesi.
YOKSA TANIDIK MI GELDİ...
Merih Tan
TEREF












Teref.info © 2015
E-mail: n_alp@mail.ru            Telefon: 051 933 93 21            Baş redaktor: Nurəddin (Xoca) İsmayılov
Məlumat internet səhifələrində istifadə edildikdə müvafiq keçidin qoyulması mütləqdir.