Hayatın sömürgeleştirilmesine karşı, hayat sevincinin ve özgürlük hakkının hakiki bir umudu olmalı.
14-05-2024, 12:04

Küçücük çocuklar, müfredat değişikliği denen dayatmayla, zihnen, ruhen, kalben "sömürgeleştirilmek" isteniyor.
Ormanları, ağaçları, toprağı, suyu, kıyıları, tarım arazilerini bir menfaat ağı için sömürgeleştirmek yetmiyor; küçücük beyinlerin, onların hayallerinin, umutlarının, dünyaya bakışlarının, inançlarının veya inançsızlıklarının, hayat sevinçlerinin sömürgeleştirilmesi adeta hedeflenen.
Çünkü anlaşıldı ki, en başta doyuramadıkları karınları, aç ve yoksul bıraktıkları insanları, artık çok korktukları yakın geleceği; ancak çocukların, gençlerin zihinlerini ve duygularını sömürgeleştirerek teslim alabilirler.
Yani öyle umuyorlar olanca telaşla.
Ferdinand Georg Waldmüller - Home Education (1846)
O yüzden, bu dayatmalara, bu esaret zincirine, bu zihinsel ve duygusal işgale karşı, gerçekten ülkeleri ve çocukları için özgür, adil, hakkaniyetli, bilime ve eleştirel düşünceye dayalı bir gelecek isteyen aileler "evde eğitim"e de önem vermeli.
Ne yapıp edip önce öğrenerek belki; zaman ayırarak sıkılmadan.
Elbette nice öğretmenin, dayatmalara rağmen, özgür ve bilimsel düşünce için verdikleri mücadeleyle de paylaşarak, paslaşarak belki.
Nedir bu?
Özel ders filan değil.
Şefkat, sevgi, çocuklarına yoldaşlık.
Oyunsa birlikte de oynayabilmek; farklı çocuklarla istismarsız dayanışma ve iletişimi teşvik etmek; resmî şiddete veya sokak, hatta akran şiddetine, etnik-dini nefrete karşı kardeşlik, barış ve ortaklık gibi değerleri vurgulamak.
Masaldan tarihe kadar, güncel her hadisede de, önce hakikati öğrenip çocuklarla paylaşabilmek; dayatmadan, onların düşüncelerine de saygıyla.
Her şeyden önce soru sormayı, sorgulamayı, eleştiriyi, özeleştiriyi önce kendin benimsemek ve çocukları da teşvik etmek.
Evde dijital rehineliğe, okulda zihinsel ve duygusal köleliğe karşı; tabiatı, hayvanları, insanları anlamak, sevmek, insanın değiştirici, dönüştürücü gücünü, tarihin böyle yazıldığını, dünyanın daha iyi bir yer kılınabilmesi umudunun bunda olduğunu hissettirmek.
Dayatılanların iki uç boyutunun da; hem insanları "sürüler ve koyunlar" halinde görmenin hem de "her koyun kendi bacağından asılır" türü bireycilik ve yalnızlaştırmaların arasında, hem özgür hem dayanışmacı bir birey olabilmenin üzerine düşünmek, düşündürtmek.
Devlet denen aygıt, bir iktidar elinde, Althusser'in meşhur "ideolojik aygıtları" ve baskılar vasıtasıyla, "devşirmek" için can havliyle faaliyette.
Toprakları, denizleri, arazileri menfaat ortakları adına devşirmek; ama çocuklarınızı da kendi süfli ve sığ dünyalarının, menfaat ve dayatma ağlarının paryası olarak devşirmek.
Maddiyatı bir menfaat ağı lehine gasp ederken; maneviyatı size pazarlamak!
İnsansanız, vicdansanız, özgürlüğe ve haklarınıza saygı bekliyorsanız…
Hayatınızı hakkaniyetle ve hak ettiklerinizle yaşamak istiyorsanız…
Ama en önemlisi, çocuklarınız, gençleriniz için bir dayatma ve baskı ülkesi istemiyorsanız; en az yeme içme ve geçim eğlence vesaire kadar hayati bir ihtiyaç, bir sorumluluk var ailelerin de öğretmenlerin de üzerinde.
Ezber ve itaat-biat esaretine karşı, aklın ve vicdanın yapabilecekleri de çok!
Akıl ve kalp kimsenin dayatmasına, sömürgeleştirmesine teslim olamayacak kadar size ve çocuklarınıza ait.
Hayatın sömürgeleştirilmesine karşı, hayat sevincinin ve özgürlük hakkının hakiki bir umudu olmalı.
Umur Talu