Atçalı Kel Mehmet - Ege bölgəsinin qəhrəmanı...

19-07-2024, 07:13           
Atçalı Kel Mehmet - Ege bölgəsinin qəhrəmanı...
Atçalı Kel Mehmet (1780-1830), çok önemli bir devrimci.. Zamanında Osmanlı'nın halka ağır vergilerle ve yaptıkları zulümlerle dolu icraatlarına isyan edip dağa çıkmış bir halk kahramanı. Üstelik Ege yöresinde halktan çok büyük destek görmüş bir yiğit. Hatta zamanında savunduğu fikirlerin Sultan İkinci Mahmud'a ve Tanzimat'a bile ilham kaynağı olduğu iddia edilir..
1998-99 sezonunda, Orhan Asena'nın yazdığı "Atçalı Kel Mehmet" oyununu oynuyoruz tiyatroda. Oyunda ilk perde kalabalık bir sahneyle açılıyor. İki ağa, pehlivanlarını güreştiriyorlar. Kel Mehmet'in, yanında ırgatlık ettiği beyi, güreşten sonra kendi pehlivanı yenildiği için kızıyor. Kalabalığa dönüp, "Yok mu lan içinizde şu pehlivanı yenecek bir babayiğit!" diye gürlüyor. "İki kese altın! Üç kese altın! Beş kese altın!" Yine tık yok. En nihayet son kozunu oynuyor. "Kızımı vereceeem, yok mu ulan bir babayiğit!"
Atçalı da ağanın kızına yangın; atıyor kendini ortalığa, kendisinden daha irice ve daha kuvvetli olan pehlivanı bir güreş oyunuyla açık düşürüyor ve kazanıyor. Ama ağa sözünde durmuyor, kızı vermiyor ve Atçalı da dağa çıkıyor..
Atçalı Kel Mehmet'i ben oynuyorum. Kafam hep usturaya vurulu ve nektarin gibi! Pehlivanlardan en tecrübelisiyle günlerce çalıştık. Birkaç kapışma figüründen sonra bana öğrettiği oyunla adamı açık düşürüp yeniyorum. Seyirci bile oyunun başında alkışlıyor..
Bir zaman sonra Ankara'ya turnemiz var.. Pehlivan dedi ki, "Ben Ankara'ya gelemem, işim var. Ama orada bir arkadaşıma söyledim, kendisi pehlivandır, yardımcı olacak."
Ankara'da oyundan bir gün önce buluştuk. Genç bir delikanlı, işi hemen kavradı. Altı oyunun hepsinde hiç aksamadı. Son gece hariç... Oyunun başında güreşe başladık. Yenilmesi gereken yerde tuş olmuyor, feci asılıyor maça. Beni kollarıyla havalarda gezdiriyor, saman balyalarının üstüne bavul atar gibi atıyor, sonra kavrayıp yine havalarda gezdiriyor.. Taş gibi kuvvetli üstelik.. Baktım kan ter içindeyim, o birazdan gidip kuliste çay içecek, ben daha iki saat oyun oynayacağım; kapışma anlarında yalvarmaya başladım, "Oğlum yenilsene ulan! Öldüm bittim." Pehlivanın hiç umurunda değil, arada bana, "kusura bakma bilader" diyor, yerde beni tarla sürer gibi gezdiriyor, havalara kaldırıyor, yine saman balyalarının üstüne atıyor. Toplamda beş dakika bile sürmeyen güreş, neredeyse on beş dakika olmuş, hâlâ bitmiyor, bitemiyor.. En nihayet açık düşüp yenildiği oyunu hatırladı da bir zahmet yenildi muhterem.. Seyirci yine alkış kıyamet..
İlk perde bitince kulise geldim, kostümü değiştirmem lazım. Bir baktım kollarım, bileklerim, sırtım mosmor olmuş. Pehlivanı çay içerken kuliste yakaladım. "Arkadaşım, dalga mı geçiyorsun sen? Niye yenilmeyip işi uzatıyorsun, şu halime bak.." Pehlivan ayağa kalktı, boynuma sarıldı: "Bilader ne olur kusuruma bakma, bu akşam son oyun ve dört misafirim var: Nişanlım, kayınpeder, kaynanam ve kayınçom oyunu izliyor. Ben de gurur yaptım, biraz kendimi göstereyim dedim."
Böyle söyleyince yerlere yattık tabii gülmekten..
(ZAFER ALGÖZ)
Ayhan Buz
TEREF












Teref.info © 2015
E-mail: n_alp@mail.ru            Telefon: 051 933 93 21            Baş redaktor: Nurəddin (Xoca) İsmayılov
Məlumat internet səhifələrində istifadə edildikdə müvafiq keçidin qoyulması mütləqdir.