NUTUK'TA İSTANBUL'UN İŞGALİ
Dünən, 12:54

Efendiler, 1920 senesi Mart ayının 16. günü öğleden önce, saat 10.00'da makine başında şöyle bir telgraf geldi :
"Ankara'da Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine
Bu sabah Şehzadebaşı'ndaki Mızıka Karakolu'nu İngilizler basıp oradaki askerlerle çarpışarak, sonunda şimdi İstanbul'u işgal altına alıyorlar. Bilgilerinize arz olunur."
İstanbul / 16.3.1920
Manastırlı Hamdi
Ben bu telgrafın altına kurşun kalemle "Acele olarak Kolordulara benim imzamla, M. Kemal işaretini koyduktan sonra, telgrafı verenden açıklama istemeye başladım.
Manastırlı Hamdi Efendi birbiri ardınca bilgi vermeye devam etti :
"Bizim en çok güvendiğimiz bir arkadaşımız var ki yalnız o değil, herkes,yani gelenler söylüyorlar. Şimdi de Harbiyenin işgalini haber aldık. Hatta,Beyoğlu telgrafhanesinin önünde İngiliz askerlerinin bulunduğunu öğrendik; fakat telgrafhaneyi işgal edip etmeyecekleri bilinmiyor."
Bu sırada efendiler, Harbiye telgrafhanesinden memur Ali, bilgi vermeye başladı:
"Sabahleyin İngilizler karakolu basarak altı erimizi şehit ettiler. On beş kadar da yaralı var. Şimdi İngiliz askerleri dolaşıyor. Şimdi, işte, İngiliz askerleri nezarete giriyorlar, işte içeri giriyorlar. Nizamiye kapısına. Teli kes !
İngilizler buradadır".
Yeniden Manastırlı Hamdi Efendi, bizi buldu :
Harbiye telgrafhanesini İngiliz erleri işgal edip teli kestikleri gibi bir yandan da Tophane'yi işgal ediyorlar.Bir yandan da zırhlılardan asker çıkarılıyor.Durum ağırlaşıyor.Sabah çarpışmada 6 şehit 15 yaralımız var. Paşa Hazretleri,yüksek emirlerinzi bekliyorum
16.3.1920
Hamdi
Hamdi Efendi devam etti:
"Sabahleyin bizim askerler uykuda iken, İngiliz deniz askerleri karakola gelip giriyor. Askerimiz uykudan şaşkınlık içinde kalkınca çarpışma başlıyor. Sonunda bizden 6 kişi şehit oluyor, 15 kişi yaralanıyor. Bunun üzerine, zaten bu alçaklığı tasarlamışlar ki hemen zırhlıları rıhtıma yanaştırıp, bir yandan Beyoğlu tarafını ve Tophane'yi bir yandan da Harbiye Nezaretini işgal etmişlerdir. Şimdi artık, ne Tophane'yi ne de Harbiye Telgrafhanesini bulmak imkanı olmuyor. Şimdi aldığım habere göre işgal Derince'ye kadar yayılıyormuş efendim.
İşte Beyoğlu telgrafhanesi de yok. Orayı da işgal ettiler galiba. Tanrı korusun, burayı işgal etmesinler. İşte Beyoğlu telgraf memurları, müdürleri geldiler.
Kovmuşlar.Bir saate kadar burası da işgal olunacaktır. Şimdi haber aldım efendim.
Rahmetli Hayati bey, ilk haber, veren telgraf üzerine benim yaptığım işarete uygun olarak verilen bilgileri özetlemiş. Rumeli ve Anadolu'daki bütün komutanların adreslerine telgraf çekiyordu.
Bir an önce İstanbul üzerinden Edirne' çektirilmesini söylemiştim.
Hamdi Efendi : " Yüksek emirleriniz yerine getiriliyor. Edirne'ye yazıyorum ve bütün merkezleri hazır ettirdik." diye bildirdi.
Hamdi Efendiden: " Milletvekilleri ile ilgili bir haber aldınız mı ?" diye sordum.
Hamdi Efendi: " Evet oluyor. On Dördüncü Kolordu Komutanı hazır. Paşa istiyordu, verelim mi?".
Efendiler, bundan sonra artık Hamdi Efendi'nin sözünü işitemedik. İstanbul merkezinin de işgal edilmiş olduğuna hükmettik.
Bu vatansever ve cesur Hamdi Efendi olmasaydı, İstanbul felaketinden haber almak için,kim bilir,ne kadar çok beklemek zorunda kalacaktık.
İstanbul'da bulunan nazır, milletvekili, komutan ve teşkilatımızdan bir kimsenin çıkıp da bize vaktinde haber vermeyi düşünmediği anlaşılıyor.
Demek ki hepsini heyecan ve korku bürümüştü. Bir ucu Ankara'da bulunan telin İstanbul'da bulunan ucuna yanaşamayacak kadar şaşkın bir duruma gelmiş olduklarına hükmetmek, bilmem ki doğru olur mu ?
Telgraf memuru Hamdi Efendi, daha sonra Ankara'ya gelerek karargahımız telgraf memurluğunu yapmıştır. Kendisine borçlu olduğum teşekkürü burada açıkça ifade etmeyi milli ve vatani görevlerimden sayarım.
Merih Tan
TEREF