HIDRELLEZ ve GÜL AĞACINDA ÜÇ FİDAN

5-05-2024, 16:14           
HIDRELLEZ ve GÜL AĞACINDA ÜÇ FİDAN·
Yarın 6 Mayıs…
Yeni nesil pek bilmez; ama 6 Mayıs tarihi özellikle bizim kuşak kadınları için çok önemlidir.
Çünkü 6 Mayıs Hıdrellez günüdür.
Türk Dünyasında kutlanan mevsimlik bayramlardan biridir aslında Hıdrellez. Rûz-ı Hızır (Hızır günü) olarak adlandırılan bu bayram, Hızır ve İlyas’ın yeryüzünde buluştukları gün olarak kabul edilmekte ve çok eskilerden beri kutlanmaktadır.
Hızır; yaşam suyunu yani Âb-ı Hayatı içerek ölümsüzlüğe ulaşmış; özellikle de baharda aramızda dolanarak bolluk ve sağlık dağıtan efsanevi bir kişiliktir. Daha doğrusu bir kişiye verilen addan ziyade doğasal bir durumu, baharla vücut bulan yaşamın tazelenmesini simgeler Hızır.
Bütün bunları düşünürken 6 Mayıs tarihine takıldı aklım ve yıllar yıllar öncesine, tam 52 yıl öncesine, bir acı güne doğru yola çıktım…
6 Mayıs 1972…
Cibali Kız Lisesi son sınıftayız. Güneşli bir bahar günü görünüşte; ama yurdumun ufukları kara bulutlarla kaplı. 12 Mart 1971’de İhtilal olmuş ve “Demokrasi” yine sekteye uğramıştı.
Vatan Hainleri (!) kovalanıyordu her yerde ve sözüm ona, memleketi kurtarmak adına ÜÇ FİDAN (Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan) darağacına asılıyorlardı o gün.
Tıpkı gül dalına asılmış, içinde umutların olduğu dilek torbaları gibi. Oysa onlar hür ve bağımsız bir ülke dilemişlerdi hep; ama dilekleri kabul olmadı ne yazık ki…
O gün tarih dersimiz vardı okulda ve tarih öğretmenimiz Lütfiye Hanım derse gelmişti. O her zaman büyük bir coşkuyla, kendinden geçercesine dersini anlatan kocaman kadın, o gün yaşanan o anlatılmaz acıyla adeta yıkılmış, küçülmüş ve ufacık kalmıştı. O gün öğretmenimiz bize ders anlatamadı ve hepimiz dut yemiş bülbüller misali sınıfta hiç ses çıkarmadan oturduk.
Ve bilemedik ki O FİDANLAR bir hiç uğruna yitip gitmişler. Bugün güzel ülkemin güzel insanlarına bakıyor ve üzülüyorum. GÜZEL yok olmuş sanki, sadece ülkem ve insanlar kalmış. Artık ne ülkemi ne de insanlarını tanıyorum. Çünkü bize KUTSAL olarak öğretilen her şey ayaklar altına alınıyor şimdilerde. Bir zamanlar uğruna canların verildiği değerler yok sayılıyor ne yazık ki…
Ve her Hıdrellezde, her 6 Mayısta nedendir bilmem, hep Atilla İlhan ve o meşhur şiiri düşer aklıma.
MAHUR BESTE
Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız
O mahur beste çalar müjgânla ben ağlaşırız
Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız
Yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız
O mahur beste çalar müjgânla ben ağlaşırız
Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı
Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı
Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı
Gittiler akşam olmadan ortalık karardı
Bitmez sazların özlemi daha sonra daha sonra
Sonranın bilinmezliği bir boyut katar ki onlara
Simsiyah bir teselli olur belki kalanlara
Geceler uzar hazırlık sonbahara
Attila İlhan anlatıyor: “12 Mart sonrasının kahır günleriydi. Bir sabah radyoda duyduk ağır haberi. Denizlere kıymışlardı. Karşıyaka’dan İzmir’e geçmek için vapura bindim. Deniz bulanıktı; simsiyah, alçalmış bir gökyüzünün altında hırçın, çalkantılı… Acı bir yel esintisinin ortasında aklıma düştü ilk mısra… Vapurda sessiz bir köşe bulup yüksek sesle tekrarladım. Vapurdan indikten sonra da rıhtım boyunca bu ilk mısraları tekrarlayarak yürüdüm.”
Bir kadın ismi sanılan “Müjgân” Farsçada “kirpik” anlamına gelir ve Şairin “müjgânla ağlaşmak”tan ne anlatmak istediği de anlaşılır.
Bir Hıdrellez gününde daha acaba hep birlikte, yürekten, “tam bağımsız ve herkesin özgürce yaşayacağı bir ülke” istesek;
“kavgasız, gürültüsüz, savaşsız, çocukların ölmediği BARIŞ dolu bir dünya” istesek çok mu şey istemiş oluruz....
Merih Tan
TEREF












Teref.info © 2015
E-mail: [email protected]            Telefon: 051 933 93 21            Baş redaktor: Nurəddin (Xoca) İsmayılov
Məlumat internet səhifələrində istifadə edildikdə müvafiq keçidin qoyulması mütləqdir.