Ulus-İnanç | Tengri’cilik ve Ulusculuk (Türk Ulusculuğu, Türkçülük)
16-07-2024, 08:34
Gök Tengri millî bir inançtır. Ümmet fikrini içermez. Yani Türkler Gök Tengri’cidir. Bir arab’ı ya da rum’u, Tengrici yapma amacı taşınmaz. Bunun hiç bir anlamı da yoktur.
Çünkü zaten Tanrı da Türk Tanrı’sıdır. Türk’ün anladığı Tanrı’dır. Onu başka bir millet zaten anlamamaktadır.
Başka milletin Tanrısı da, rus Tanrısı vs. gibi... Onun kendi anlayışında ki Tanrı’dır.
Ümmet fikrine elverişli bir inanç da değildir. Çünkü bir kök inançtır. Başka yerden alınmamış, kökten gelen bir yapılanma olduğu için, kökten gelen birliğe ihtiyaç vardır.
Lakin inanç çok değerli olduğu için ve Türklerde derin bir inanç hâkim olduğu için diğer dinlere ve inançlara son derece hoşgörü gösterilir.
Bu büyük hoşgörünün de büyük bir nedeni de şudur: Bazı dinler başka dinleri küçümser, kendi din anlayışlarının, tüm insanlık için en doğrusu olduğunu iddia ederler. Bu bakış açısında olan inananların önünde iki seçenek vardır: ya herkesi bir şekilde kendi dinlerine dâhil etmelidirler, ya da kendi dinlerinden olmayan ölmelidir.
Oysaki Türkler, Tanrı’nın birliğine iman etseler de Tanrı’nın her topluluğa yaklaşımının farklı olduğuna, her topluluğunda Tanrı’ya yaklaşımının farklı olması gerektiğine inanarak, asla başka topluluklara kendi inançlarını empoze etme fikrine kapılmamışlardır.
Çünkü farklı olması en doğal olandır. Olması gereken budur.
Önemli olan başkalarının kendileri gibi inanmaları değil, kendilerinin nasıl inandıklarıdır.
Kendi akıllarına ve ruhlarına neyin yatkın geldiğidir.
Farklılık, Türk kültüründe bir tehdit olarak algılanmaz, doğal karşılanır. Hatta farklıların korunması önemsenir. Çünkü millî inanç, farklılığın kabulünü gerektirir.
Diğer bir çok topluluk ve dinî cemaat kendinde farklı olanı, yok edilmesi gereken bir tehdit olarak algılar.
Oysaki Türk tasavvurunda bir topluluğun senden farklı olması değil, senin onunla farklılığının ortadan kalkması rahatsız edicidir ve ya bir tehlike içerir.
Senden olmayanın, sana benzemesi ya da senin, ait olmadığın bir topluluğa benzemen kökeninden kopuş anlamına gelir.
Bu da her ilahiye, her anlatıya kökene inerek başlayan Türk’ün nazarında son derece olumsuz bir durumdur.
Tengri’cilik de yatan ulusculuğun izlerini Kam’ın kıyafetlerinde de görmekteyiz.
Giysi, Kam’ın ait olduğu insan topluluğunun dününü, bugününü ve yarınını içeren herkesin adeta ortak malıdır.
Bu giysiler Kam’ın olmakla birlikte, üstlerine ruhların, ataların, tarihin, bölgeye ait mitolojinin gücü işlenmiş olduğundan, giysi temsil ettiği yörenin veya ülkenin dışına çıkarılamaz.
Onlara egemen olmayacak ve ya o ruhlara yabancı biri tarafından bu giysi giyilir ise toplumun başına dert açıla bilir.
Gözlemlerime ve görüşmelerime dayanarak; Türk Dünyası’ndaki Tengri’cilerin ulusçu ve bağımsızlıkçı olduklarını, aksinin yer bulmadığı sonucunu çıkardım.
Tanrıcıların başı Akay Kine ile ilgili gözlemlediğim bir olayı örnek teşkil etmesi için burada anlatacağım.
Akay Kine, Bilge Uzel ve ben, bir Telengit köyüne misafir olduk. Misafir olduğumuz evin sahipleri Akay’ın anne ve babasının Telengit olduğunu ifade edince, onun eski dostu “Sen Telengitsin de bana yıllarca neden söylemedin. Ben nasıl bilemem” dediği zaman Akay’ın ona cevabı şu oldu “Bize Telengit olmak gerekmez, bize Türk olmak gerek, bölüneni kurt yer” dedi.
Yine görüşüme yaptığım Bilge Uzel’in ifadesine göre “1991 senesine kadar Kam’ım diyeni rusya sorgusuz sualsiz içeri atmakta idi.
Ama müslümanlığa az da olsa yer veriyordu.
Çünkü müslümanlık, Tengri’cilik kadar korkulacak bir şey değildi.
Çünkü islâm enternasyonal-milletlerarası-evrensel idi ama Tengri’cilik ulusçuydu ve millî duruşu perçinleştiriyordu.”
Bu ifadelerden anlamaktayız ki hem yerli ulus, hem de ruslar bu inancı ulusçu bir inanç olarak görmekte ve kabul etmektedirler.
Akay Kine’ye rusların en çok korktukları inanç hangisidir sorusunu yönelttim ve şu cevabı aldım:
“Rusların korktuğu şey Türklerin birleşmesidir. Çünkü biz 250 milyondan fazlayız. Biz Türkler 56 halktan fazlayız.
Her zaman büyük devletler kurmuşuz ve bizim varlık gösterdiğim yer Avrasya’dır.
Eğer eskiden olduğu gibi biz tekrar birleşmeye başlarsak, çok büyük millet olacağız ve bizim o eski şanlı imparatorluğumuz geri dönmüş olacaktır.
İşte ruslar bundan korkuyor.
Bu durumda Türk halkı dünyanın her yerinde başköşeleri alacaktır.
Gök Tengri’nin oğlu olarak tekrar eşitler arasında eşitlik prensibini yaşamaktadır.
Eşitler arasında eşitlik prensibi, bütün insanların eşit olduğu anlamına gelmektedir.
Ve bu pek çok halkın işine gelmeyen bir durumdur.
Özellikle şu anda dünyayı yöneten halkların işine gelmemektedir.”
Kaynak: Gök-Tanrı İnancının Bilinmeyenleri, Günnur Yücekal Arpacı, Din ve Millet Kavramları Akay Kine'nin Bilgileri Işığında (S.208, 211)
Bağatur Şad Yalquzaq
TEREF