TAHILCI TÜRKLER: "Gerçekten yemek kültürümüz var mı"?
30-07-2024, 11:14
Bulgur pilavı,
Keşkek,
Göce aşı
Arap aşı
Nohut
Mercimek
Un çorbası
Kısır
Ev makarnası
Topalak Aşı
irmikli ve hamur tatlıları
Börekler
Pide çeşitleri
Un ve irmik helvaları
Şehriye Türleri vs vs vs
Nihayetinde Anadolu insanlarının yemek kültürü et su ve tahıldan ibarettir.
Patlıcan kabak taze fasulye gibi yemek kültürleri ise bize yunanlılardan kalmadır.
Neden böyle:
Anadolu'da Türklerin fazla parayla işi olmazdı.
Bir çok alışverişlerini kendi aralarında takas yoluyla gerçekleştirirlerdi.
İmkanları olursa parayla sadece altın alırlar beklenmedik zor günlerin sigortası olarak saklarlardı.
Kendi yağlarıyla kavrulur kendi ürettikleriyle yaşarlardı.
Ürettikleri tahıl hayvan ve keçi kılı ile koyun yününden dönüştürdükleri dokumaydı.yağlarının dahi kendileri çıkarır fazla ürettikleri ürünleri yahudilere ermenilere rumlara satarlar karşılığında yaşamları için gerekli olan tuz sabun kumaş basma gelişmiş tekstil ve endüstriyel ürünleri,Terzilik marangozluk gibi sanat hizmeti satın alırlardı.
Sürekli yoksulluk içinde yaşadıklarından hayatlarını ellerinden geldiği kadar başkalarına ve dışarıya bağımlı kalmadan dizayn etmeye çalışırlar, yemek yeme işini bir zevk olarak değil vücutlarına karşı zorunlu bir görev olarak görürlerdi.
Günümüzde bile hala derler ki "karın doyurmak değil mi bu, doysun da neyle doyarsa doysun, yeter ki açlık hissetme."
Ülkenin 3 tarafı deniz olmasına rağmen deniz ve deniz ürünleri tüketimi fazla gelişmemiştir.
Anadolu Türkleri tahıl ve hayvancılıktan dolayı et sıkıntısı çekmediklerinden hayatlarında et ve ekmek üzeri tüketim birinci sıraya oturmuştur. Buna rağmen Bir çok insan için et bile lüks olmuş ekonomik değeri yüksek olduğundan eti rahatça ve bolca tüketememişlerdir.
Etin özlemini çektiklerinde bazen de şöyle derlerdi: "Bu hayatta en zevkli şey et ile ekmek ve eti ete dürtmek" 🙂
Et ve tahıl tüketimi biraz da Orta Asya Türklerinden kalma bir gelenekti.
Orta Asya Türklerinde Tarım'ın sadece hayvancılık kısmı gelişmiş bahçe ekip biçme mesleği yerleşik düzen gerektirdiğinden bu kısmı ile ilgilenmemişler ancak takas yolu ile un ve tahıl elde edebilmişlerdi.
Amerika'nın keşfinin 1492 yılında olduğunu düşünürsek domates ve bir çok sebze o tarihten sonra dünyaya yayılmıştır.
Matbaa bile gavur icadı diye ülkeye gelişi 400 yıl sürdüyse bu gün hala ülke yönetenlerin zihniyetinde olanlar arasında alevinin kestiği yenir mi yenmez mi tartışmaları yapılıyorsa,
Amerikan kökenli fasulye biber kabak mısır patates domates kuru fasulye gibi sebzelerin kaç yüz yıl sonra yaygın bir şekilde kullanılabilineceğini siz hesap edin artık.
Bize çok geç ulaşan bu sebzelerimizi bugün batı toplumu yemek olarak değil ana yemeklerin yanında garnitür olarak tüketirken biz hala onların çorba dediği,yemekten saymadığı tencerede sebze haşlamalarını yemek adı altında tüketiyoruz.
Ve yüzbinlerce yıl önce ilkel insanların dahi yapabileceği şiş kebabımızla öğünüyoruz.
Hala bu gün milyonlarca insan gastronomi kelimesinden habersiz yaşayıp gidiyoruz.
Bülent Dündar
TEREF