ALEVİNİN KESTİĞİ YENİLMEZ TARTIŞMASI ÜZERİNE!..

17-02-2019, 11:26           
ALEVİNİN KESTİĞİ YENİLMEZ  TARTIŞMASI ÜZERİNE!..
Esasında Eylülün sonunda basına yansıyan bir haberdi bu.
Ben yazmakta biraz geç kaldım.
Ama olsun yine de bu haber üzerine aklımdan geçenleri sizinle paylaşmak istedim.

Haber özet olarak şöyleydi;
...........................
“ İstanbul’un Arnavutköy ilçesinde bulunan bir ortaokulda din dersine giren öğretmen Alevilere hakaret etti.
G.B. isimli öğretmen oruçtan bahsederken, Muharrem ayında Alevilerin oruç tuttuğunu fakat onların kestiğinin ve yaptığı yemeğin yenilmeyeceğini söyledi…”
............................
Bu tip saçmalıkları haber olmadan bile çevremizde çok duyarız.
Milleti hatta ümmeti ayrıştırarak otaya çıkardıkları kaostan beslenen gafillerin, cahillerin hatta (bilerek yapıyorlarsa) bana göre hainlerin zaman zaman dile getirdiği bir konudur bu…

Sadece Alevîlerin değil, kadının kestiği, çocuğun kestiği ve daha nicelerinin kestiği yenilmiyor onlara göre…

Efendim tam yeri gelmişken Karaman’da M.Ali Kırboğa’dan, namı diğer “Kara Sakal” hoca efendiden dinlediğim bir kıssa’yı anlatmadan geçemeyeceğim.
Müstehcen bulanlar hiç kusura bakmasınlar!
Meşhur sözdür “teşbihte hata olmaz” derler.
……
Olay, Abdalın, kadının, çocuğun kestiği yenilmez saçmalıklarının hakim olduğu bir İç Anadolu kasabasında geçiyor;

Kadının kestiği yenilmez yalanına inandırılmış bir kadın, akşama ne pişireyim diye düşünürken, aklına parlak bir fikir geliyor!
Kümesteki horozu kesmeye, tavuk suyu çorba kaynatmaya, kalan suyuyla da pilav yapmaya karar kılıyor.

Karar kılıyor ama horozu kim kesecek?
Çünkü evde yetişkin, erkek yok…
12-13 yaşlarında bir oğlu var, o olmaz, henüz çocuk sayılır…
Kendi kesse, o da olmaz ona öğretilene göre kadının kestiği zaten yenmez…
Eee… Ne yapsın?
Mecburen eline mutfak bıçağını alıyor, kümesten de horozu yakalayıp evlerinin önünden geçen yola çıkıyor…
Başlıyor bir yetişkin kişinin geçmesini beklemeye…
Çok sürmüyor bakıyor ki bir adam geliyor, tam yanından geçerken yazmasını burnuna kadar kapatıp, adamdan gözlerini kaçırmak için yere bakarak ricada bulunuyor…
Diyor ki;
- Bey Ağbi, evimin sahibi evde yok.
Zahmet olmazsa şu horozu keser misin?
Adamcağız “ tabi keserim, böyle şeyin zahmeti mi olur?” diyerek, uzatılan bıçağı ve horozu alır, besmeleyi çekip başlar horozu boğazlamaya…

Horoz çırpınırken kadın merak eder yazmasının ucundan horozu kesen adama şöyle bir göz atar…

Eyvah bir de ne görsün!
Bakar ki horozu kesen 3-5 ev ileride oturan “Sünnetçi Abdal Hüseyin”
Gayri ihtiyari kadının ağzından şu cümleler dökülür!
- “Uuu… Hüseyin efendi senimişsinyaaa…
Senin kestiğin de yenilmezyaaa…” deyince…

Sünnetçi Abdal Hüseyin der ki;
“ Niye yenilmesin kız bacım? kocanınkini de ben kesmiştim” diyerek lafı yapıştırır…

Karasakal Hoca bunu anlattıktan sonra;
“Ne demek kadının kestiği yenilmez demek, analarımız elini dirseklerine kadar hamura sokup hamur yoğuracak, ekmek yapacak, onu zıkkımlanacaksın, ama besmeleyi çekip bir tavuk kesse onu yememeyi müslümanlık sanacaksın… Bu ne cahillik? diye sohbeti bitirmişti.
…….
Şimdi bu tür saçmalıklar hep aynı kesimden çıkıyor.
Bu sadece, bölmeye, parçalamaya, milleti birbirine düşürmeye yarayan, İslamla da alakası olmayan şerefsizlikleri duyunca tepem atıyor!

Adama bak yahu!
Güya öğretmen, güya münevver, güya geleceğimiz, istikbalimiz olan çocuklarımızı yetiştirecek…
Bunların okumuşunun da, okumamışının da taaa…
Neyse!

Arjantin’den, Brezilya’dan, Rusya’dan, Ukrayna’dan, Bulgaristan’dan, Romanya’dan hatta hala ellerinde ki müslümanın kanı kurumamış olan Sırbistan ve Hırvatistan’dan gelen, o ne olduğu belirsiz karkas et denen leşler “Et ve Balık Kurumu” noktalarında, çeşitli çok şubeli marketlerde halka ucuz et diye dayatılırken hiç sesiniz çıkmaz…
Şarbonlu sığırlar milleti hasta ederken, şehirler, kasabalar, köyler karantinaya alınırken çıtınız çıkmaz…

Çıkmaz çünkü getirenler sizinkiler…
Çünkü getirenler yedikleri yetim hakkı yüzünden bastıkları yerde ot bitmeyen haramzadeler…
Çünkü getirenler o yukarıdaki öğretmen müsveddesi gibileri
“kart hamili yakinimizdir” torpiliyle öğretmen yapanlar…
Çünkü getirenler birbirinin kuyruğuna basmayan, kendi günahlarıyla uğraşmayan, ancak Alevi ile, kadın ile veya çoluk çocukla uğraşan sapıklar…
Gerçek Alevȋ’yi tanımayan, hatta onların
“ Eline, beline, diline sahip ol” düsturunu unutarak
onlara alçakça “mum söndü” iftiraları atan pezevenkler…
Onları İslamın dışına itmeye uğraşan, Türküm diyeni ümmetten bile saymamayı adet edinmiş, Suudi hatta Vahabî sevicileri…

Aleviler “Cem Evi” diye dayatınca,
Müslümanın ibadet hanesi Camidir, Alevî’lerde müslümandır diyorsunuz…
Ama kestiğini yememeye gelince Alevî’yi gavur gözüyle görüyorsunuz…

Ulan sizin hiç mi bir sözünüz öbürünü tutmayacak?
Siz nasıl bir mahluksunuz be?

Bana sorarsanız esas münafık, esas kestiği yenilmeyecek, esas verdiği su içilmeyecek, daha doğru esas gavur sizsiniz siz…
Nedir ulan bu milletin sizden çektiği?

Ozan Arif
03 Ekim 2018
Samsun












Teref.info © 2015
E-mail: n_alp@mail.ru            Telefon: 051 933 93 21            Baş redaktor: Nurəddin (Xoca) İsmayılov
Məlumat internet səhifələrində istifadə edildikdə müvafiq keçidin qoyulması mütləqdir.