Cabahaddin Ali Bulqar sınırında öldürüldü
Bu gün, 17:54

“Her şey 1948 yılının Haziran ayında Kırklareli’nin sınır köyü olan Sazara’da, ormanın içinde bir cesedin bulunmasıyla başladı. Çobanlar tarafından bulunan cesede uzman gözüyle bakıldığında cinayet en fazla iki ay önce işlenmişti.
Cesedin sol kolu ve kafatası kırıktı...
(…)
Yıl 1948; Mart ayının son günü...
Tünel’deki Sovyet Birliği Başkonsolosluğu’nun bahçesine bakan evde çok ağır bir gece yaşanmıştı. Şiir, sanat, edebiyat ve de en önemlisi aşk sesli adamlar vardı... Ferdi Tayfur ile Sabahattin Ali birlikte mahpushane şarkısı 5’i seslendirdi: “Aldırma gönül aldırma.”
(...)
SABAH Sovyet Konsolosluğu’nun önünde gıcır gıcır bir kamyon duruyordu. Sabahattin Ali, MELEK CELAL’den alınan parayla kamyonun gizli sahibi olmuştu.
Sabahattin gidiyordu, Edirne’ye peynir almaya gidiyordu. Sabahattin ölümüne gidiyordu ve bunu o dâhil hiç kimse bilmiyordu.
(...)
Sabaha karşı Tünel’deki kamyon, bir şoför ve bir muavin tarafından alındı.
Önce Topkapı’ya uğradılar. Berber Hasan’ı gördüler. Para ve bir kartvizit bıraktılar. Sonra Kırklareli’ne doğru yol aldılar.
“Sınırı geçiyoruz” dedi Ali. Sınır (güya) geçildi! Üç adam geldi karşı taraftan. Üçü de; onunla, Ali Ertekin ile Bulgarca konuştu... Kurgulanan cinayetin ilk adımı atıldı... Türk edebiyatının bu müthiş adamı, zeki adamı, ilk kez ve de son kez yaşamında orada yenildi...
(...)
Sol koluna odunla vurulan Sabahattin Ali sendeledi. İkinci darbe ise başının sol yanına geldi...
Ayıldığında Kırklareli’nde devletin bir kurumunun bodrum katında idi. Onu yakalayanlar ve İstanbul’dan özel olarak gelen polis şefi Ahmet Demir, sabahın kör saatinde sorguya başlamışlardı.
Ağır bir işkence vardı, ölümüne işkence...
(...)
Cinayet masalımızın bu bölümünü lütfen film izler gibi okuyun. Sahneleri siyah-beyaz film kareleri olarak gözlerinizin önüne getirin. Filmin ne kadar gerçek olduğunu görecek ve çok şaşıracaksınız...
Çakallar ve gerçek çakallar...
İstanbul’dan gelen Ahmet Demir; adam dövmeyi iyi bilen bir polisti...
Rıfat Ilgaz’ı da, Aziz Nesin’i de; daha çok sayıda komünisti de ‘usturuplu’ dövmüştü...
Kırklareli’dekilerin ise bu işte deneyimi yoktu...
Tuzağa düşürülerek, Bulgaristan’a geçtiğini sanan ve devlet ajanlarının ellerine verilen Sabahattin Ali’ye müthiş bir işkence uygulanıyordu...
İstanbul’dan gelen polis şefi Ahmet Demir’in de dövmeleri, sövmeleri para etmemişti... Sabahattin Ali konuşmuyordu, isim vermiyordu...
İşkencenin dozu daha da artırılırken Ahmet Demir yeni ve de önemli bir görev için İstanbul’a çağrıldı...
Geriye ‘vur’ deyince öldürecek olan ACEMİ İŞKENCECİLER kaldı...
(...)
İşkenceciler onunla beraber Bulgaristan’a kaçmak isteyenlerin listesini alamadılar bir türlü... Aslında böyle bir liste de yoktu... İki kişi vardı ondan haber bekleyen... İşkencenin dozu daha da artırıldı. Eldeki bilgilerin, Sabahattin Ali’nin yanına yerleştirilmiş ajanların verdikleri bilgilerin ötesinde bir şey çıkmıyordu...
Çelik irade, dünde yendiği ajanları burada da, işkence altındayken bile alt ediyordu...
Öldürüldü...
“Sabahattin Ali sınırdan Kırklareli’ne getirildiğinde sorguya çekildi. Fakat konuşmadığı için sıkıştırıldı ve bu sıkıştırma sırasında öldü. Hem de inleyerek kollarımda can verdi...”
Bu sözleri 12 Mart döneminin içeri attığı Kurmay Albay Talat Turhan’a üst düzeyde görev yapmış bir emniyet görevlisi söylüyordu...
(...)
Mareşal Fevzi Çakmak’ın yeğeni olan Adnan Çakmak; Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş Heyeti Başkanlığı yapmış bir kişi... Talat Turhan’a bu olayın anlatıldığı yemekte Adnan Çakmak da var... O da tanık!
Ceset, Sazara Köyü’nün yakınlarında bir çalılığın dibine “üstünkörü” gömülüyor...
Bir iki hafta içinde çakallar tarafından kokusu alınıyor, çıkartılıyor ve parçalanıyor...
Cesedi çok ünlü bir yazarımız / Aziz Nesin / (asker giysileriyle köye gelip) teşhis ediyor...
Ali Ertekin adlı MİT ayakçısına KATİL kimliği veriliyor ve iş kapatılıyor...
Türkiye Cumhuriyet tarihinin en önemli AYDIN CİNAYETLERİNDEN biridir bu olay...”
Kaynak:
- Alev Çukurkavaklı, Derin Devletin Şifresini Gizleyen Cinayet
(Sabahattin Ali Olayı 2)
- Görsel: Ekin Başak Akgül (Sabahattin Ali)
Merih Tan
TEREF