YÜZ YIL ÖNCE KASTAMONU’DAN NAZIM GEÇTİ (3 - 28 OCAK 1921)

Bu gün, 08:54           
YÜZ YIL ÖNCE KASTAMONU’DAN NAZIM GEÇTİ (3 - 28 OCAK 1921)
Büyük Usta Nazım, 120 yıl önce bugün doğmuştu. 19.doğum gününü de 101 yıl önce bugün İnebolu’da kutlamıştı.
İstanbul’dan kaçıp gelen ve İnebolu'da mürur tezkeresi bekleyen yüzlerce insan arasında kendilerine “Spartakisler” denen Vehbi (Sarıdal), Nafi Atuf (Kansu) ve Sadık Ahi gibi kimselerin bulunduğu ve sosyalizmi savunan bir grupla tanıştı. Özellikle Sadık Ahi, Nazım’ı oldukça etkiledi. Genç şairlerin kafası allak bullak oldu. Nazım’ın sonradan edineceği dünya görüşünün ilk tohumları böylece İnebolu’da atıldı.
Üç hafta kaldıkları Anadolu’nun kapısı bu ilçenin Apraştepe’sinde Vâlâ ile yazdıkları “İnebolu” adlı şiiri akşam Gençler Kulübü defterine geçirdi:
“İki arkadaş tuttuk dağlara giden yolu.
Öyle yükselmişiz ki, sahilde înebolu
İnce sokaklarıyla ufaldıkça ufaldı,
Minareler bir çizgi, camiler nokta kaldı
(…)
Bu ne güzel memleket!
Yüksek dağlarında kış,
Deresinde ilkbahar,
yollarında sonbahar
Altın güneşinde de yazın sıcaklığı var.”
İnebolu’dan yola çıkmadan yün çorap, külot ve pantolon aldı. O güne kadar giydiği fesi çıkardı ve bir de kalpak alarak ilk kez İnebolu’da giydi.
Yürüyerek üç gün süren yolculuğunda “Yol Türküsü” adlı şiiri kaleme alarak Anadolu içlerine dalmanın, Mustafa Kemal’e gitmenin sevincini dizelere döktü:
“Alnımızda yanar gençliğin tacı
Yorgunluğun anasını satarız!
Elimizde neşemizin kırbacı
Ufukları önümüze katarız..”
Daha sonra "Anadolu köylüsünün durumunu da İnebolu'dan Ankara'ya yürürken gördüm ve anladım." (Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim) diyecek olan Nazım, bu yolculuktaki gözlemlerini, cephane çeken kadınlarımızı ileride yazacağı Kurtuluş Savaşı’nın en güzel destanına yansıtacaktı:
(...)
Toprak öyle bitip tükenmez,
dağlar öyle uzakta,
sanki gidenler hiçbir zaman
hiçbir menzile erişmiyecekti.
Kağnılar yürüyordu yekpare meşeden tekerlekleriyle.
Ve onlar
ayın altında dönen ilk tekerlekti.
Ayın altında öküzler
başka ve çok küçük bir dünyadan gelmişler gibi
ufacık, kısacıktılar,
ve pırıltılar vardı hasta, kırık boynuzlarında
ve ayakları altından akan
toprak,
toprak
ve topraktı.
Gece aydınlık ve sıcak
ve kağnılarda tahta yataklarında
koyu mavi humbaralar çırılçıplaktı.
Ve kadınlar
birbirlerinden gizliyerek
bakıyorlardı ayın altında
geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine.
(...)
Selam sana Büyük Usta…
İyi ki bu diyardan, bu dünyadan geçtin…
123 .doğum günün kutlu olsun !
Merih Tan
TEREF












Teref.info © 2015
E-mail: n_alp@mail.ru            Telefon: 051 933 93 21            Baş redaktor: Nurəddin (Xoca) İsmayılov
Məlumat internet səhifələrində istifadə edildikdə müvafiq keçidin qoyulması mütləqdir.