BÜYÜK AZERBAYCAN TARİHİNIN QISA ÖZETİ...

24-06-2015, 11:49           

TARİHDE GEZİNTİ
BÜYÜK AZERBAYCAN TARİHİNIN QISA ÖZETİ...
Azerbaycan, binlerce yıllardan süzülüp gelen değerlerimizin mayalandığı coğrafyadır. Buradan sizlere derin bir tarih dersi geçmek niyyetinde değilim. Türk dünyasının merkezi diyebileceğimiz bir konuma sahip Azerbaycan, Türklerin milletleşme sürecinin öncelerine kadar uzanan bir Türk geçmişine sahiptir. MÖ. 3000-4000 yıllarında Proto Türkler denilen zamanlarda, yani Türklerin henüz milletleşme sürecini tamamlamadığı dönemlerde de öntürkler olarak bilinen topluluklar dönemlerinin izini burada görmekteyiz.
Çok değerli Kadim Türk Tarihi prof. Firuddin Ağasıoğlu hocamızın bu konuda çok derin bilgi ve belgelere dayanan 9 ciltlik araştırma kitabından sanırım yeterince yararlana biliriz. Azerbaycan coğrafyasında Türk izleri 5000-6000 yıllık geçmişi ile bu güne kadar gelebilen kaya üstü resimleri ile Türk tarihine ışık tutmaktadır.
Yakın tarihimize gelecek olursak: Edebiyatımızın başlangıç noktalarından biri yine bu coğrafyadır. Dede Korkut'un birçok hikayesi bu coğrafyada geçmiştir. Atabeyler-İldenizler dönemi vardır, Emir Timur döneminden sonra, oğulları arasında pay edilen imparatorlukta, Azerbaycan coğrafyası İlhanlılar Devletinin topraklarıdır. . Karakoyunlular ve Akkoyunlulardan sonra ise Sefaviler ve kısa bir süreliğine Avşarlar dönemi ve de Gacarlar dönemi yaşanmıştır. Sefaviler döneminde Azerbaycan'ın tamamı Sefavi toprakları içindedir. Batısında Osmanlı İmparatorluğu, kuzeyinde ise çeşitli Türk hanlıkları yaşamaktaydı. Bölgedeki Türk hakimiyetleri kendi aralarında çatışmalarla zaafiyetler yaşadığı sırada daha kuzeyde küçük Rus Kinyaslığı topraklarını genişleterek çarlık seviyesine geliyor ve kuzeydeki Türk hanlıklarını topraklarına katarak güneye doğru ilerlemekteydi. Ne yazık ki bu sırada dünyanın iki güçlü ordusuna sahip Osmanlı ve Sefavi Türklükleri ise güçleri ile birbirlerini kırmakla meşguldüler. Bu savaşlardan sonra Sefavilerin zaafiyet yaşaması ve son Sefavi Şahının beceriksizliği sonucu yine bir başka Türk boyuna(Avşar) mensup Nadir Şah, yapmış olduğu geniş katılımlı bir kurultayla idareyi ele almış. Nadir Şah kısa sürede Azerbaycan'la birlikte bir çok Türk yurdunu da ihata eden Avşar Türk devletinin topraklarını en geniş seviyeye çıkarmıştır. Avrupa'da onun için "Şarkın Napolyonu" lakabını vermeleri de bundan dolayıdır. Nadir Şah sonrasında, akabinde onlardan da Gacarlar sülalesi iktidarı ele geçirmiştir. Azerbaycan'ın da içinde bulunduğu hanedanlığı yönetmeğe başlamışlardı. Bu sırada kuzeyde her geçen gün gücünü artıran Rusya çarı l. Petro, namı diğer "Deli Petro" sıcak denizlere inme stratejisini ortaya atmıştır. O günden sonra Azerbaycan'ın istilası başlamıştır. O sıralarda, Azerbaycan'da iç Hanlıklar dönemi yaşanmaktadır ve hanlıklar kendi aralarında birliklerini kaybetmiştir. Rusya'nın birbirlerine düşman olmalarından yararlanarak, hanlıkları birer birer işgal etmesi sahneye konulmuştur. Bu durum karşısında Gacar Hanedanlığı Rusya'ya savaş açsa da 30 yıl boyunca savaşlar sürmüş ancak Ruslar Azerbaycan'ın kuzeyini işgal etmişlerdir. Aras Nehrinin kuzeyinde kalan, başta Derbent olmak üzere,Şeki Hanlığını, Quba Hanlığını,Gence Hanlığını, Karabağ Hanlığını,Revan Hanlığını, Nahçıvan Hanlığını işgal etmiş ve 1813 yılında Gacarları Gülistan Anlaşmasına zorlamış, ilk kez Azerbaycan ikiye bölünmüş, kuzeyi Rusların, Güneyi ise Türk asıllı Gacarların hakimiyetinde olmuştur. 1828 yılında Türkmençay Anlaşması ile bu sınırlar tekrar teyit edilmekle kalmamış Ruslar, Azerbaycan'ın kuzeyine Türk ve müslüman olmayan yabancı unsurları yerleştirme planlarını hayata geçirmeğe başlamışlardır. Bu plana talip olan halk ise asırlarca içimizde yaşayan Ermenilerden başkası değildi. Başta Revan olmak kaydı ile Karabağ'a ve diğer bölgelere Ermenilerin ayrıcalıklı olarak yerleştirilmeleri, vergiden muaf tutulmaları, hazine arazilerinin onlara peşkeş çekilmesi, idarede onlara öncelik verilmesi, vs... Türklüğü o topraklardan atma çalışmaları 200 yıldır devam etmektedir. Bu çalışmaların son halkası da ne yazık ki Karabağ'da yapılan katliamla gerçekleşmiştir.
Rusların 19. Yüzyılın ikinci yarısında doğuyu sağlama almasından sonra batıda Osmanlı Topraklarına yönelmesi ile Balkanlarda milliyetçilik akımlarından yararlanma isteği başta Azerbaycan olmak üzere, Kırım, Kazan ve diğer Türk ve müslümanlarda da milli bilincin yükselmesine sebep olmuştur. Hatta, milli kimlik bilinci yani Türkçülük, Azerbaycan, Kazan ve Kırım'dan başlayarak Balkanlardan Osmanlı topraklarına girmiştir.Bu çalışmaların öncülerinden olan Ali Bey Hüseyinzade, Türk Ocaklarının kurucusu olarak bilinir.
Türklerin kendi aralarındaki çatışmalardan en yüksek seviyede Ruslar yararlanmış ancak uzun yıllar süren Türk-Rus savaşları Rusları da zaafiyete düşürmüş, sosyal patlamalar yaşanmaya başlayınca, bundan istifade etme arzusunda olan Türk toplulukları da kendi geleceklerini ve bağımsızlıklarını kazanma yoluna gitmişlerdir.
20 Yüzyılın başlarında Osmanlı Devletinin Avrupa devletleri ve Rusya tarafından zayıflatılması sıralarında Azerbaycan'da Osmanlı Türklüğü ile ilişkiler kurulmaya başlamış ve iletişim yoğunlaştıkça, milli birlik düşüncesi de güçlenmiştir. Rusya'da çarlık rejiminin devrilmesi yıllarında, ortaya çıkan belirsizlikten, Azerbaycan coğrafyasında da Türk kimliği kendini göstermeğe başlamış, ne yazık ki bir taraftan Rusya, diğer taraftan İngiltere, Ermenileri destekleyerek Anadolu'dan başlattıkları Türk katliamlarını, Azerbaycan'da çok daha vahim bir şekilde uygulamaya koymuşlardır. Tüm bu gelişmeler karşısında, l. Dünya Savaşını kaybettiğini anlayan Osmanlı Devleti son bir çaba ile, elinde savaşlardan kalan sınırlı bir güçle, Kafkas İslam Ordusu adı altında bir orduyu doğuya, yani Azerbaycan'daki katliamların karşısını almak için harekete geçirmiştir. Bu ordu Azerbaycan'a intikal edinceye kadar, Rusların ve İngilizlerin silahlandırdığı Ermeniler, silahsız halktan yüzbinlerle ifade edebileceğimiz sayıda insanımızı katletmişlerdir. Kafkas İslam Orduları, Azerbaycan'da Ermeni katliamlarının önünü kesmekle kalmamış, Ermenilerin düzenli ordularını dağıtmış, henüz çok güçlenmemiş olan kızıl orduyu da yenmiştir. Bakü petrollerini elinde tutan İngiliz kuvvetleri de geriye çekilmek zorunda bırakılmış ve Azerbaycan'ın kuzeyinin bağımsızlığı teminat altına alınmıştır. Güneyinde başta merkezi Tebriz olmak kaydı ile İran coğrafyasının büyük bir bölümünü teşkil etmektedir. Bu gün hala İran İslam Cumhuriyetinin bir parçası olarak baskı altında da olsa varlığını devam ettirmektedir.
28 Mayıs 1918 tarihinde bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan Halk Cumhuriyeti Türk ve İslam dünyasının ilk cumhuriyeti ünvanını alarak, 23 aylık bağımsızlığında çok önemli bir yol almıştır. Çok yüksek seviyede aydınlara sahip olan Azerbaycan'da eğitim, sanat ve bilim kısa sürede uzun mesafeler kat etmiştir. 28 Nisan 1920 tarihi itibarı ile Kızıl ordu tarafından işgal edildiği zaman lider kadrolarını ve bir çok aydınını kaybetmekle birlikte yapabilecekleri çok fazla bir şey yoktu. Tam o sıralarda Anadolu'da Mustafa Kemal önderliğinde başlamış olan Milli Mücadeleye maddi ve manevi büyük katkıları olmuş, ruhen Anadolu Türklüğü ile adeta bütünleşmiştir. 70 yıllık sovyet esaretinde her fırsatta milli düşünceli aydın ve lider kimlikleri katletmiş olmasına rağmen, yine ağır bedeller ödeyerek bağımsızlığını almış olan Kuzey Azerbaycan'da bu gün milli kimlik bilinci çok yüksek seviyede mevcuttur. Türkiye Cumhuriyeti ile "Bir ananın iki oğlu" gibi geleceğe doğru yürümek arzusundadır. Azerbaycan'da büyük bir çoğunluk Mustafa Kemal Atatürk'ün, "NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE !" sözü ile bütünleşmiştir. Günümüzde milli kimliğin kalesi diyebileceğimiz yerlerden birini tutmakta olan Azerbaycan Halkı, çağımızın ve coğrafik şartların zorluklarına rağmen,Türk Milletinin bir parçası olmanın bilinci ile hareket etmekte, geleceğe de bu duygularla bakmaktadır.
Hikmət ELP
İstanbul Azərbaycan Kültür Evinin başqanı












Teref.info © 2015
E-mail: n_alp@mail.ru            Telefon: 051 933 93 21            Baş redaktor: Nurəddin (Xoca) İsmayılov
Məlumat internet səhifələrində istifadə edildikdə müvafiq keçidin qoyulması mütləqdir.