“ÇIKIN ARTIK DÜRÜSTÇE İTİRAF EDİN. BU SAPINA KADAR SİYASİ BİR DAVADIR”
9-04-2025, 17:54

Sevgili Dostlar;
Özellikle İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yapılan muameleler, aynı yollardan geçmiş olan Sayın Cumhurbaşkanına yapılanları da hafızalara getiriyor. Bu konuda üstadımız Ertuğrul Özkök bir araştırma yaparak köşesine taşımış ve Sayın Adalet Bakanına sormuş: “Erdoğan Bu 19 Suçlamayla Tutuksuz Yargılanmışken, İmamoğlu Neden Hâlâ ‘Gizli Tanık’ Tutuklusu?”
Özkök açıklamalarına şöyle başlamış: “Biri 2002 yılında Recep Tayyip Erdoğan’a, öteki de 19 Mart 2025 sabahı Ekrem İmamoğlu’na yöneltilen ana suçlama maddeleriydi. İkisine de aşağı yukarı aynı maddelerden suçlama yöneltilmişti. Ama savcıların sunduğu ayrıntılı olaylar farklıydı.”
Dedikten sonra 2002 yılında Sayın Recep Tayyip Erdoğan hakkında Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan suçlamaları sıralamış. Biz de bakalım suçlamalar neymiş?
a) Sanık Recep Tayyip Erdoğan hakkında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nce personelin taşınması için servis kiralama işi ihaleleri;
• 167 hat üzerinden 3.1.1995’te
• 179 hat üzerinden 17.12.1996’da
• 173 hat üzerinden 26.12.1995’te
• 130 hat üzerinden 19.02.1998’de
• 82 hat üzerinden 19.02.1998’deki isnatları İstanbul metrosu birinci aşama inşaatı sanık hakkındaki isnatların TCK’nın 205'inci maddesine,
• Fatih Arapemini Katlı Otopark İnşaatı ihalesinin TCK’nın 205’inci maddesine,
• 12.11.1996’da 200 bin adet, 23.10.1997’de 403 bin adet, 12.11.1998’de 450 bin adet fidan, 500 bin adet süs bitkisi, 51 bin adet yol ağacı ihalesinin TCK’nın 205’inci maddesine
Akbil, araç kiralama suçlamaları nelerdi?
• İSBAK A.Ş. tarafından yapılan araç kiralanması işine yönelik eylemlerin TCK’nın 366/2’nci maddesine,
• KİPTAŞ ihalelerine ilişkin; 6.10.1998’de yapılan İkitelli 4’üncü etap konut inşaatı ihalesine TCK’nın 202, 205'inci maddelerine,
• HALK EKMEK A.Ş.’nin 25.9.1998’de Edirnekapı fabrikası ekmek taşıma ihalesinin TCK’nın 366/2’nci maddesine,
• AKBİL eylemlerinin TCK’nın 202’nci maddesine,
• 15.4.1997 ve 21.4.1998’de personel servis ihalesinin TCK’nın 366/2’nci maddesine,
Doğal gaz, kitap basımı...
• Doğal gaz el kitabı basım ve dağıtım ihalesinin TCK’nın 202'nci maddesine,
• İstanbul Dergisi, hikaye ve boyama kitabı basımı ihalelerinin TCK’nın 202’nci maddesine,
• Radyo reklamı, takvim arkalığı, açılış-organizasyon ve kolonyalı mendil ihalesinin TCK’nın 202’nci maddesine,
• İGDAŞ ihalelerinde ironi şirketine verilen işler,
• İGDAŞ ihalelerinde İroni şirketine yapılan ihalelere ilişkin iddiaların TCK’nın 202’nci maddesine,
• Sticker-yapıştırma ihalesi, İGDAŞ tanıtım filmi ihalesi ve Avrasya maratonu açılışı-organizasyon ihalelerinin TCK’nın 202’nci maddesine,
• Mobil tahakkuk sistemi ile sayaç okuma ihalesinin TCK’nın 202 ve 212’nci maddelerine,
3628 sayılı “Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu’nun” 17/2’nci maddesi uyarınca yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine karar verildi.
Bu suçlamalar ise TCK’nın aşağıda sayılan maddelerine göre suç sayılıyordu:
(*) Cürüm işlemek için teşekkül meydana getirmek ve bu teşekkülü yönetmek (TCK’nın 313’üncü maddesi) Danıştay 2’nci Dairesi’ne gönderildi.
(*) Nitelikli zimmet (TCK’nın 202/2, 80’inci maddeleri)
(*) Devlet alım ve satımlarında çıkar sağlamak (TCK’nın 205, 80’inci maddeleri)
(*) Rüşvet almak (TCK’nın 212/1’inci maddesi)
(*) Görevde yetkiyi kötüye kullanmak (TCK’nın 240’ıncı maddesi)
(*) Artırma ve eksiltmeye hile karıştırmak (TCK’nın 366/2’nci maddesi)
Bu suçlamaların hiç birisi çeşitli suçlara bulaşmış, ya da kin ve gareze dayalı gizli ya da açık tanık suçlamalarına dayanmıyordu. Ya neydi? Hepsi belgeler üzerinden tespitli suçlamalardı. Parasal değeri ise İmamoğlu’na yönelik suçlamaların çok üzerindeydi.
İşte, dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan böyle somut deliller üzerinden yargılanması için;
• Sabah erkenden evine baskın yapılmadı.
• Evinin önüne çok sayıda polis ve polis aracı yollanarak eşinin ve çocuklarının önünden alınmadı.
• Dört gün gözetim altında tutulmadı,
• Tutuklanmadı
• Diploması iptal edlmedi.
Ne yapıldı?
• Davası normal olarak görüldü.
• Bazılarına sadece avukatları girdi.
• Ve sonunda beraat etti.
• Bazıları da Rahşan Affı'na girdi.
Ayrıca Sayın Recep Tayyip Erdoğan yüzde 26 ile bir milyon oy alıp Belediye Başkanı seçilmişti. İmamoğlu ise daha bir yıl önce yüzde 52 ile 4-5 milyon oy almıştı.
Daha sonra vicdan sahibi hakim ve savcıların bu çelişkiyi açıklamalarını ve Adalet Bakanının açıklama yapmasını istiyor. Daha sonra da haklı olarak soruyor: “Yani “Erdoğan’ın kaçma ve delilleri karartma ihtimali yoktu, İmamoğlu’nun var” mı diyeceksiniz?”
Sonuna da şu cümleleri ekliyor Ertuğrul Özkök Üstadımız:
“Allah aşkına yukarıda yazdığım suçlama tablosuna bir bakın.
Neyle açıklayacaksınız İmamoğlu’nunkinden çok daha somut, öyle herkesin gülüp geçtiği, kim olduğu belirsiz gizli tanıklara değil; Cumhuriyet Başsavcısının resmi belgeler üzerinden yaptığı suçlamaları tutuksuz yargılayıp, daha şimdiden çökmüş bir davayı süresi seçime kadar gidebilecek insafsız bir cezaya çevirme hazırlığınızda oluşunuzu?
Bu bal gibi bir siyasi davadır
Çıkın artık dürüstçe itiraf edin.
Bu sapına kadar siyasi bir davadır.
Türk halkı da dünya kamuoyu da bunun bal gibi siyasi bir karar olduğunu biliyor.
Bilin ki bu kararla Türk yargısının itibarına çok ama çok ağır bir darbe vuruldu.
Bu yarayı sarmak çok uzun zaman alacak ve Türkiye’nin hem sosyal yapısına hem de itibarına tahmininizin ötesinde büyük zarar verecek.
Bu dava bir gün Yassıada ile aynı hizaya yazılabilir
Ve yine bilelim ki, yanlışlıklar düzeltilmediği taktirde bu davanın Türk siyaset ve adalet tarihindeki yeri Yassıada Mahkemeleri kadar farklı olmayacak.
"İkisi arasında ne fark var?" derseniz cevabı da şudur:
Bir tek “bebek ve don davası…”
Ve son bir hatırlatma...
Yassıada’da yargılanıp idam edilen o insanlar, bugün İstanbul’un en mutena yerlerinden birindeki anıt mezarlarında yatıyor.
Her yıl törenlerle anılıyor.
Bahçeli’nin temennileri için bir niyet mektubu olabilir
O nedenle sözlerimi şöyle tamamlayacağım.
Bu siyasi bir karardır ve yine siyaset düzeltmelidir.
Düzeltmenin ilk adımı da İmamoğlu ve arkadaşlarının tutuksuz yargılanmasının sağlanmasıdır.
Ve herkes de bunun Ankara’dan gelecek bir mesajla sağlanabileceğini biliyor.
Ayrıca bu, dün sağlığına kavuştuğunu gördüğümüz MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, Bayramın birinci günü Türkgün Gazetesi'ne yazdığı yazıda önerdiği adalet ve demokrasi temennisinin samimiyeti konusunda da çok etkili bir niyet mektubu olurdu.
Bahçeli'den yeni çözüm süreci açıklaması: 'Terörsüz Türkiye'den rahatsızlık duyanlar devrede, bu yüzden geciktirilmemeli”
Evet, Ertuğrul Özkök üstadın açıklamaları o kadar net ki, araya bir şeyler ilave etme gereği duymadım.
İsterseniz bir öneri de buradan ben vereyim. İktidar ve muhalefet partileri toplanarak:
1. Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın hayatının sonuna kadar Cumhurbaşkanı kalabilmesini mümkün hale getirecek Anayasa değişikliği yapsınlar. Bu suretle DEM’e ve Terörist Başına tehlikeli tavizler verilmesinin yolu kapatılmış olur.
2. Türk Milletine uymayan tek adam rejiminden vaz geçilsin ve Güçlendirilmiş ve revize edilmiş Parlamenter rejime tekrar geçirilecek düzenlemeler Anayasa’ya tekrar konulsun.
3. Bu Anayasal düzenlemelerde Hukukun üstünlüğü ilkesi kimsenin bozamayacağı bir hale getirilsin.
4. Sayın Ekrem İmamoğlu derhal serbest bırakılsın ve diplomasının iptal edilme kararı iptal edilsin.
5. En kısa zamanda bir seçim kararı alınsın ve Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile Sayın Ekrem İmamoğlu, tabii başka çıkabilecek adaylarla birlikte yarışsınlar.
6. Bu suretle toplumdaki tehlikeli gerginliğin önüne geçilmeli ve rekabete dayalı demokrasi şölenlerinin önü açılmalıdır.
Şimdilik kalın sağlıcakla.
Osman Bölükbaşı Dara
İYİ HABER Gazetesi