ESKİ TÜRK MİTOLOJİSİNDE TÖZLER
29-03-2024, 08:04
TÜRK mitolojisinde görülen ve erken devirlerden itibaren ortaya çıkan tözler (ruh), yani idoller esas olarak animizm ile ilgilidir. Bu tözlerin ortaya çıkışındaysa en önemli etken atalar kültü, yani atalara gösterilen saygıdan dolayı oluşan inançlar bütünüdür,
ANIMIZM esas olarak ve en basit şekliyle bütün varlıkların, canlı cansız her şeyin bir ruhunun bulunduğuna inanmaktır. İnsanların değişik inançlarına göre farklı özelliklere sahip olan ruhlarla ilgili olan animist inanç, ruhları ya da ataları temsil ettiğine inanılan tözler için de geçerlidir. Animizm Türk mitolojisinde söz konusu olan Yer-Su inançlarının başka bir ifade tarzıdır. Ancak derelerde, vadilerde, ağaçlarda, kayalarda ya da hayvanların gövdelerinde yaşadıkları ileri sürülen doğaüstü varlıkların dışında kalan unsurlar da bu kavram içine girebilir. Bedensel varlığı olmayan, hayalet, cin, ruh gibi varlıkların tümünün içine girdiği animizmin özel bir biçimi olan ataya tapınma ya da saygı gösterme olgusu tözlerin oluşumundaki en önemli etkenlerdendir. Ataya saygı ya da tapınma kavramının aile bütünlüğünü sağlayıcı ya da koruyucu sonuçları da vardır.
ÇİN kaynaklarında Göktürklerin atalarına yedinci ayın yedinci gününde kurban sundukları açıklanmaktadır. Bu kurban, bir erkek ve bir dişi kurttan oluşan bir ataya tapma şeklindeydi ve atalar mağarası denilen bir mağarada gerçekleşiyordu. Öte yandan aynı devirde insan-atalara tapma biçimindeki bu ata kültü, ölülere tapınılan bir tapınağın ya da ölüyü temsil eden yazılı mezar taşı ya da heykelin yanında da icra ediliyordu. Hunlarda olduğu gibi insan ataların ruhlarına da kurban sunuluyordu. Bazı araştırmacılar bu erken devir Türklerinde atalara insan kurban edildiğinden de söz ederler; ancak bu tartışmalıdır.
TÖZ kültünün gelişmesiyle kısmen ilgisi olan fetişizm, esas itibariyle doğada bulunan (taş, deri, pençe, boynuz vb.) birtakım nesnelerin ya da maddelerin kutsal sayılması (içlerinde büyüsel güç bulunduğuna inanılması), bunların nazardan sakınma, büyü yapma, uğur getirece ğine inanma gibi amaçlarla kullanılması nedeniyledir. Töz denilen putların en basit şekilleri de aslında put olarak kullanılmayan fetiş denilen doğal maddelerin başka maddeler ya da meydana getirilen şekiller üzerine tutturulması sonucunda oluşuyordu.
TÖZLER, atalar kültüyle ilgili olarak çok eski devirlerde (proto-Türk devri) inanılan hayvan-ata ya da hayvan-ana kültlerine de işaret etmektedir. Hayvan-ana/ata konusuyla ilişkili en ilginç ve tanınmış örnek Oğuz Türkleriyle ilgilidir. Nitekim Oğuz boylarının her birine ait bir hayvan-ana/ata kavramına karşılık gelen kuş simgeleri aynı zamanda birer tözdü. Dolayısıyla bu inançlarla ilgili olan ongunlar da, tarihin içinde ne kadar değişik veçhe alırlarsa alsınlar töz kavramı içine girerler.
BU TÖZLER, aynı zamanda koruyucu ruh tasavvuruyla ilgilidir. Hayvan-ana/ata kültünün bir yansıması olarak günümüzde de bazı yerlerde yaşayan bu inanca göre, herhangi bir kahramanın, din adamının ya da önemli bir kişinin bir hayvan-eşinin olduğu kabul edilir. Bu onun koruyucusudur. Nitekim bu hayvan öldüğünde kahraman da ölmekte ya da herhangi bir nedenle bir insan öldüğü zaman onun koruyucu ruhu da hayatını yitirmektedir. Yakutlarda, Sagaylarda, Kazak ve Kırgızlarda ve başka Türk boylarında çeşitli efsanelerde bu konuya işaret eden hususlar vardır.
BUNUNLA ilgili bir Sagay menkıbesinde Topçan adlı bir kam, bir ayini gerçekleştirirken bir gök ve bir kara boğanın birbirleriyle mücadele ettiklerini görür. Topcan gök boğaya saldırır. Yenilen gök boğa kurt biçimine girerek kaçar; dolayısıyla Topcan kendi hayvan eşi olan kara boğaya yardım etmiş olur. Bu menkıbede hem biçim değiştirme hem koruyucu-ruh teması hem de hayvan üslubunun en önemli sahnelerinden olan hayvan mücadele tasvirlerine değinilmektedir. Islamiyetten sonra hayvan donuna girip birbirleriyle mücadele eden kamların yerini, dervişler ve şeyhler almıştır. Özellikle Bektaşi menakıbnamelerinde bu konuyla ilgili ilginç örnekler mevcuttur.
ÇEŞİTLİ Türk topluluklarında olduğu gibi Yakutlarda da koruyucu ruh düşüncesi vardır. Mircae Eliadeye göre her şamanın saklı tuttuğu hayvan-anası, onun koruyucu ruhudur. Güçlü şamanlar da bu koruyucu ruh kartal, boğa, boz ayı, sığın ya da tay gibi hayvanlar olabilirken, güçsüz şamanların koruyucu ruhu bir köpektir.
GÜNÜMÜZ Türk topluluklarında ve komşularında yapılan araştırmalara göre, on- gon sözcüğünün daha çok Moğollarda, tös (töz) sözcüğününse Türklerde yaygın olduğuna dair ipuçları vardır. Bu konuda bir incelemesi bulunan Abdulkadir İnan, Yenisey ve Altay Türklerinin tös, töz sözcüğünü kullandıkları, TUBA, Uranhay Türklerinin aynı ahlama gelmek üzere eren, Yakutların tangara ya da emeget sözcüklerini tercih ettiklerini belirtiyor. Aynı araştırmacı tözlerin, soylu ölülerin ve şamanlarm şerefine yapıldığını, Altaylarda her oymağın bir büyük tözü olduğunu belirtiyor. Onlar ezelden beri mevcut olan ruhlardır. Tözler aru töz, kara töz olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Bugünkü Altaylılar ve Yeniseyliler de dağların ve hayvanların bazılarını töz sayarlar.
ANCAK Eliade, Yakutların ye-kıla (hayvan ana, Rusçası Ija kul, Yakut söyleyişinde inye kıılıu) dediği ruhları koruyucu ruh olarak kabul ederken, A. İnanın töz olarak kabul ettiği Emeget'in tamamıyla farklı bir varlık olduğunu söyleyerek, onun ölmüş bir şamanın ruhu ya da önemsiz gök ruhlarından biri olduğunu belirtiyor.
ESKİ ÇİN yıllıklarında Hunlar ve Göktürklerde tözlerin varlığından bahsedilmektedir. Erken Altay mezarlarında bulunan ve muhtemelen bir bayrak direğinin tepesine dikilmiş geyik heykeli bu hususlardaki örneklerden biridir.
ÖTE yandan Çin kaynaklarında anlatıldığına göre MÖ 121 yılında, bir Hun prensini yenen Çinlilerin ele geçirdikleri altın put belki de başlangıçta tözlerin tanrı suretinde olduğuna işaret ediyordu; çünkü belirtildiğine göre Hun prensi bu altın heykelin karşısına geçerek Gök Tanrı'ya kurban sunuyordu.
TÖZ denilen keçeden yapılmış hayvan ve insan şeklindeki kuklalara benzer tasvirler Taştık devrinden önce ve sonra devam etmişti. Ancak Türk bozkır kültürüne uygun olarak hayvan başlı tözler de (tös) çok yoğun olarak görülmekteydi. Özellikle Türklerde yaygın olan kurt ongunu da töz olarak kullanılıyordu. Bilindiği gibi kurt ongunu Wu-sunlardan Uygurlara kadar pek çok TÜRK kavminde önemli bir yer tutuyordu.
HUNLARA atfedilen Noın-Ula mezarlarından birinde ortaya çıkarılan hayvan şeklinde torbanın töz konusuyla ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Değişik renkteki keçelerin dikilmesinden meydana gelen torba, aynı mezarda bulunan tahtadan yapılmış kurt başıyla beraber direğe takıldığında kurt ongunuyla ilişkili olarak devletin simgesi bayrak ya da sancak ortaya çıkmıştır. Proto-Türkler, Hunlar, Göktürkler ve Uygurlarda; hatta başka TÜRK topluluklarında da bayraklar bu tip tözlerin gelişmiş şekilleriyle ilgiliydiler. Part bayrağını anlatan (l. yy.) Arrianus'un yaptığı açıklama, Nom Ula'dan çıkarılan torba şeklindeki töz, Flavius için de doğrudur. Bir direğe asılı ongunun keçeden yapılmış torba şeklindeki gövdesi, rüzgâr onu şişirince hareket ediyormuş gibi (canlıymış gibi) görünüyordu. Torbanın içine giren rüzgârın çıkardığı sesler de bu anlama katkıda bulunuyordu.
GÖKTÜRKLER de deri bir torba içinde sakladıkları keçe idoller yaparlardı. Yine iç yağıyla yağlanan bu tasvirler aynı zamanda sırık üzerine tutturuluyordu.
NOIN ULA'DAKİ kurt başına göre daha gerçekçi olan Göktürk bayrağında keçe kısım bir ejder gövdesini andırır şekilde yapılmış olup kumaş bayrağa geçiş evresine işaret etmektedir. Bu kısmın üzerindeki kurt başı da genellikle madenden yapılıyordu. Kurt başlı töz ya da sancağın en gelişmiş tasvirlerine Doğu TÜRKİSTAN freskolarında rastlanmaktadır.
EN YAYĞIN olanları geyik, kurt, kartal şeklinde olan hayvan biçimli tözler bazen çadırın önünde duran bir direğe takılıyor, bazen ana direğinin ucuna denk gelecek şekilde, çadırın tepesine yerleştiriliyordu. Bunların dışında yapılan kukla gibi tasvirlerde çadırın içine atalara saygının bir ifadesi olarak aılıyor ya da konuluyordu. Chtchoukin'in bir Sibirya seyahatinde bulduğu iki eski Yakut elyazmasında Yakutların çadırlarındaki tözlerden bahsedilmektedir. Bunlar tahtadan yapılmış, kayın ağacı kabuklarıyla örtülü ve mercan gözlü tasvirlerdir. El yazması metinlerde Yakutların ilgili hayvanın etini yemeye başladıklarında, söz konusu heykelciklerin yüzünü yağla sıvadıkları belirtilmektedir. Başka bir kaynakta bu tözlerin keçe gibi maddelerden, bazen içi doldurulmuş hayvan derisinden yapıldığı söylenir. Yine mercan gözlü olan bu tasvirlerin tahtadan olanları boyalı da olabiliyordu.
GÖRÜLDÜĞÜ gibi tözler kutsal nesnelerdi. Bazı araştırmacılar bunların tanrı suretiyle ilişkisi olmadığını, bir uğur, kötü ruhları kovan bir simge olduğunu iddia ederler. Ancak özellikle erken dönemlerde tözlerin ilah ya da ruhlarla ilgili olduğu düşüncesi hiç de yanlış değildir.
TÖZ kültünün atalar kültü haline gelmiş şeklinin izleri, Türkiye'de de sürmektedir. Çoğu yerde yaşlılara büyük saygı gösterilmesi, Anadolu'nun çeşitli yerlerinde kar-kocalarm adlarının söylenmemesi, baba otoritesi ve evin sahibinin en yaşlı erkek sayılması (krş. evin sahibi sayılan ruhlar) ve bunun daha sonra oğullara aktarılmas gibi gelenekler ata kültlerinin kalmtılarmdandır.
YAŞAR ÇORUHLU Hocamızın Türk Mitolojisinin Anahatları adlı eserinden alıntıdır. (Kabalcı Yayınevi - İstanbul, Haziran 2002),