Okeyana dəfn edilmiş çivilizasiya
29-05-2024, 11:54
PASİFİK OKYANUSUNA GÖMÜLEN KAYIP KITA MU, ATLANTİSLİ OSİRİS VE ANTİK MISIR'IN EN BÜYÜK TANRISI AMON ÜZERİNE
Pasifik Okyanusu'na kolonisi Atlantis'le birlikte 14 bin yıl önce gömülen Mu Kıtası'nda dinsel öğretiler üzerine eğitim gördükten sonra, tekrar Mu Kıtası'ndan Atlantis'e dönen, Atlantisli bilge Osiris, global fikirbirliğiyle 42 kuraldan derlenen bir felsefe oluşturdu. Bu felsefe kısa sürede Atlantis halkı tarafından Osiris Dini şeklinde betimlenerek tüm tapınmalar bu dinin kurallarına göre yaşanmaya başlandı. Tek Tanrı'lı bir inanç sistemiyle tapınma ritüellerinin yozlaşma döngüsünde yaşandığı Atlantis'teki inanç şekli Osiris Dini sayesinde yeniden yapılanmaya başladı. Bilge Osiris'in ölümünden sonra, Atlantisli diğer bir bilge olan Hermes tarafından, bilge Osiris'in Din kültü, Antik Mısır'a da getirilmiş ve Mısır halkı tarafından da kutsanarak ruhani duygularla kabul edilmişti.
Atlantisli Osiris'in oluşturduğu dinsel felsefe, Atlantis ve Mu Kıtası'nın birlikte okyanusa gömülmesinden sonraki süreçlerde bilge Osiris'in bu felsefesi, Antik Mısır'da yüzyıllarca din olarak inanılıp ruhani duygularla yaşandığı biliniyor.
Kayıp Kıta Mu ve kolonisi Atlantis'le 14 bin yıl önce Pasifik Okyanusu'na gömülmesinden sonra geride bıraktıkları dinsel inançları hala mistik ve metafizik özelliğini koruyor. Dinsel inançlarla donanımlı bu olguya ilişkin tartışma ve araştırmalar, İçinde bulunduğumuz modern yüzyılda bile devam etmektedir. Bilim insanları tarafından yapılan bilimsel inceleme ve araştırmalar gösteriyor ki, yakın zamanlara kadar tüm dinlerin yaşadığımız zamandan 12 bin yıl Harran'daki Göbeklitepe ya da 7 bin yıl önce yaşamış oldukları belgelenen Sümerler'den türediği düşüncesinin doğru olmadığı, özellikle de Ibrahimi dinlerin, (Sami-Semavi dinler) Osiris felsefesinden yola çıkılarak kuruldukları iddia edilmektedir. Çünkü Adam öldürmeyeceksin, Hırsızlık yapmayacaksın, Yalan konuşmayacaksın, Başkasının kadınına kotü gözle bakmayacaksın, Komşun açsa sen tok yatmayacaksın gibi kurallar Osiris Dinine ait kurallardır. Antik Mısır'da Amon Tapınağı'nda baş rahip olan Hazreti Musa'nın (Hozarzif) Mısır'da firavun ramses ll'den kaçtıktan sonra günümüzdeki İsrail topraklarında, Sina Dağı bölgesinde yani Kenan diyarında Yahudi Dini'ni, birkaçını yukarıda belirttiğim Osiris'in on kuralıyla kurduğuna inanılmaktadır.
Yahudi Dini'nin kurucusu Musa'nın Osiris felsefesinden seçtiği bu on kuralın, çok sonraları Yahudi dininden yaklaşık dörtbin yıl sonra kurulan İslam dinine de eski Ahit kitabından(Tevrat) ya da Yahudi dininden alıntılanarak geçtiğı dikkat çekici boyutta biliniyor. Bu nedenle dinlerin, özellikle de yeni dinler olarak inanılan Yahudilik, Hiristiyanlik ve İslamiyet insiye ve kurallarının uzantısının da bilim insanları ve araştırmacılar tarafından 14 bin yıl önce bir doğa felaketi sonrası Pasifik Okyanusu'na gömlen Mu Kıtası ile kolonisi Atlantis ve Osiris'in dinsel inancının dönemiyle ilişkilendiriliyor.
Ondokuzuncu yüzyılda yaşamış olan kaşif ve yazar Augustus Le Plongeon tarafından Mu Kıtasının yaklaşık 14 bin yıl önce günümüzdeki Büyük Okyanus'un ortalarında yer aldığı ve bir doğa felaketi sonucu bir bütūn olarak batıp sulara gömüldüğü iddia edilmişti. Oysa modern bilimsel araştırma ve çalışmalar yapan yakın zamanların global olmayan bazı bilim çevrelerine göre ise Mu Kıtası'nın sadece fantastik bir kurgudan ibaret olduğu da her ne kadar ileri sürülūyor olsa da, İngiliz gezgin, araştırmacı ve bilimci bir yazar olan James Churchward'ın (1851-1936) Tibetli rahiplerin desteğiyle araştırarak elde ettiği buluntulara göre ise, Mu Kıtasının Būyūk Okyanus'ta değil, Pasifik Okyanusu'nda battığı iddia edilmişti. Hatta Churchward bu iddiasını daha da etkinleştirmek adına, Mu Kıtası'nın sulara gömülmeden 12 ya da 50 bin yıl ōnce 64 milyon modern bir nüfusa, üstün bir teknolojiye, çok sayıda kentlere ve diğer kıtalarda da kolonilere sahip olduğunu araştırarak edindiği bulgularla ōne sürmüş ve bu yöndeki tezini tüm bilim çevrelerine duyurarak paylaşmıştı.
İngiliz araştırnacı yazar James Churchward'ın ek iddialarına göre ise Mu Kıtası'nda, çok başarılı ve üretken beyaz bir ırk olan Naacal halkının yaşadığını ve büyük felaketten sonra bu halktan kurtulanların Mısır, Amerika ve tūm Akdeniz ülkeleriyle Hindistan'a kadar yayıldıklarını da bazı belgelere dayandırarak ifade etmişti. Churchward tarafından çok başarılı beyaz bir ırk şeklinde tanımlanarak nitelendirilen Naacal halkı, son yüzyılın büyük başarılarına imza atan günümüzün beyaz adamların ataları şeklinde yorumlayan bilimciler de var elbette.
Bu konunun oldukça geniş kapsamlı bilgileri, araştırmacı yazar James Churchward'ın Kayıp Kıta Mu, Mu Kıtası İnsanın Anavatanı ve Mu'nun Çocukları adlı eserlerinde yer alıyor olmasının yanısıra, bilge Osiris'in Mu Kıtası ile bağlantısı, araştırmacı ve tarihçi ünlü yazar Ali Narçın'ın evrenin manifestosu olarak betimlenen "Kayıp Kıta Mu ve Osiris Dini" adlı eserinde de bu konu felsefi bir derinlikle ele alınmıştır.
Mu Kıtası'nın bir kolonisi olduğu düşünülen Atlantis halkı tarafından önemli bir bilge statüsünde çok sevilen Osiris, din eğitimi için bir süre kaldığı Mu Kıtası'nda eğitimini tamamlayarak Atlantis'e geri döndükten sonra, Mu'dan edindiği bilgilerle kendi halkına tüm dinsel inançlarını kabul ettirdi. Bilge Osiris'in tüm dinsel ilkelerini kanıksayan Atlantis halkı onun kral ve ya Tanrı olmasını çok istedi ancak Osiris bunu kabullenmedi. Efsanenin tüm ayrıntılarını bu alanda daha uzunca yazmanın okur kitlesi açısından doğru olamayacağını düşünerek özetlemek gerekirse, Atlantis halkı tarafından çok sevilen Osiris'in kıskançlık krizinden kurtulamayan kardeşi Seth tarafından öldürülmesi ve öldükten sonra dramatizeli bir şekilde eşi ve aynı zamanda da kız kardeşi olan İsis tarafından yeniden diriltildiği ve sonraki süreçlerde de oğlu tarafından intikamının alındığı çeşitli kaynaklarda da ayrıntılarla ele alınmaktadır.
Trajik bir doğa felaketi sonrası Pasifik Okyanusu'na gömüldüğü iddia edilen Mu Kıtası ve bir kolonisi olan Atlantis'ten kurtulanların Antik Mısır'a, tüm Akdeniz ülkelerine, Amerika ve Hindistan'a kadar dağıldıkları ve bu topraklara Osiris kültünün götürüldüğü araştırmacılar tarafından bulgu ve belgelerle ifade ediliyor.
Ōrneğin Antik Mısır'da savaşçı bir kral ve baş Tanrı olan Amon'un dinsel kuralları ve firavunlar döneminde de bilge Osiris'in felsefesi ya da 42 kuralından oluşan din kültü uygulanıyordu. Ramses ll ve Musa'nın Amon tapınağında baş rahip olduğu dönemde de Osiris din kültü uygulanmış ve sonaki süreçlerde, adamlarıyla birlikte Ramses ll'den kaçarak Sina Dağı alanlarında Osiris'in "Adam ōldūrmeyeceksin. Kimsenin namusuna göz koymayacaksın. Komşun açken sen tok uyumayacaksın. Kimsenin malını çalmayacaksın ve Yalan konuşmayacaksın" gibi seçkin on kural yani on emirle Musa'nın (Hozarsif) tek Tanrı'lı Yahudi Dini'ni kurduğu kabul edilir bir gerçektir. Bilindiği gibi İslam'da da bu kurallar dinsel alanlardaki sunumlarda sıkça önerilmekte...
Adına ( Amon Tapınağı ) dünyanın en büyük tapınağı inşaa edilen Amon, Teb'in baş tanrısı, bütün tanrıların baş tanrısı olarak eşi Amunef'le birlikte tapınıldı.18. Hanedan'dan başlayan süreçlerde tüm tanrıların kralı şeklinde inanılan Amon, daha sonra Güneş Tanrısı Ra ile birleşerek Amon-Ra kutsallığı statüsü kapsamında dinsel tüm törenlerde anıldı. Aynı süreçlerde çevre uygarlıklarda da Amon-Ra tapınılan tanrılar arasında yer alarak örneğin Antik Yunan'da Zeus'la eşleştirilrek saygı duyuluyordu.
Gūnūmūzdeki Mısır'da Amon Tapınağı, dünyanın en büyük tapınağı olarak koruma altında olup hala saygı duyulmaktadır. Bu arada Hiristiyanlık ve İslamiyet dinlerinin de Yahudi dinin kitabı Tevrat'ın hadis ve bilgilerinden etkilenilerek kurulduğu, Incil ve Kur'an'ın da Tevrat hadislerinden yararlanılarak yazıldığı şeklinde inanılan ifadeler de oldukça yaygındır. İslam din bilimcileri de bu gerçeği onaylar.
Amon-Amen-Amin-Ra- belki de Rab gibi fantastik tüm figürler inançları süsleyen ruhani birer model olarak dinlere anlam kazandırmaya devam edecektir. Düşünce, akıl ve modern bilim tüm olgulara, olaylara, inançlara ve dinlere kuşkuyla bak, oku, araştır, sorgula ve sonra ister inan, ister inanma bu sana kalmış bir karardır, der. (!)
İbrahim Narçın
KORİDOR GAZETESİ