ŞERİAT VAR YER MİSİNİZ?

19-02-2025, 16:53           
ŞERİAT VAR YER MİSİNİZ?
Tarih 1 Şubat 1979.
Paris'in Orly Havalimanından kalkan Air France uçağının rotası direkt uçuşla İran'ın başkenti Tahran'ın Mehrabad havalimanıydı.
Uçağın kabininde orta koltuklardan arkaya doğru serpiştirilen 30 yolcu vardı.
Onlar İran'ı zalim diktatör Şah'ın elinden kurtaran dava arkadaşları ve liderleri Humeyni idi.
Şah ailesi ve yakınlarıyla birlikte 20 kişilik grup olarak 2 hafta önce uçakla kaçmıştı.
Şimdi bu mübarek kurtarıcıları Tahran'da sabahın köründen itibaren beklemeye başlayan milyonlarca insan vardı.
Bütün dünya medyasının ilgi gösterdiği bu olayı özellikle Fransız Haber Ajansı (AFP) geniş bir ekiple izleyip anında dünyaya servis ederken,
Türk basını da konuyu en kapsamlı biçimde okurlarına sunmak için hummalı bir çalışma içindeydi.
Humeyni'nin İran'a dönüşü bütün gazetelerimizde vitrine yani 1'nci sayfanın manşetine oturmuştu.
O gün Tahran olağanüstü bir gün yaşadı.
En az 3 milyon kişi Humeyni ve A Takımı'nı karşılamak için havalimanına akın etti.
Aşırı izdiham ve kargaşadan ezilenler, sakatlananlar ve ölenler oldu.
Humeyni'yi kurtarıcı gibi gören İranlı fahişeler sarsılarak ağlıyorlar, eşcinseller babalarına kavuşacak yavrular gibi sabırsızlanıyorlar, komünistler,solcular, sendikacılar, yazarlar ve her kesimden İranlı aydınlar liderlerini bağırlarına basmak için bekleşiyorlardı.
İran artık dini liderleri sayesinde özgür, zengin ve mutlu bir ülke olacaktı !..
Hayatında hiç oruç tutmamış, islamiyetle en ufak gönül bağı bulunmayan bazı gençler Humeyni dönüyor diye sevinçten ağlıyordu.
İran halkı gerçek anlamda hipnotize olmuştu.

Humeyni o gün havalimanında yaptığı kısa konuşmada, inanç, mezhep, meslek, eğitim, cinsiyet ayrımı yapmayacaklarını, İran'ın bir bütün olarak mutlu günlere yürüyeceğini söyleyince toplumsal coşku zirveye fırladı.
İran ekonomisi hızla toparlanacak, soygun, talan, şatafat düzeni son bulacak, hak ve adalet kavramı geri gelecek, İran yeniden zengin, üretken, mutlu bir ülke olacak, bütün vatandaşlar refah ve mutluluk çatısı altında, bölgesel süper güç olacak İran'da yaşamanın zevkine varacaktı.
Pembe düşler bütün İranlıları kapsıyor, tek bir vatandaş açıkta kalmıyor ve ötekileştirilmiyordu.Herkes sevinçten ağlaşıyor, birbirlerine sarılıyordu.
Ancak ilerleyen zaman içinde o insanların tamamına yakını yok edildi.
Bugün bir tanesinin bile mezarı bilinmez.
Ne kadar fahişe, eşcinsel, alkol bağımlısı varsa grayderlerin açtığı çukurlara elleri ve yüzleri bağlı olarak dizildiler ve guruplar halinde kafalarına kurşun sıkılarak infaz edildiler, grayderler hemen çukurları düzlediler, ortada kanıt falan kalmadı.
Aydınlar ve Humeyni'yi savunan bütün solcular sudan gerekçelerle mahkeme bile görmeden darağacında sallandırıldılar.
Şeriat kendine potansiyel muhalif kim varsa ve ilerde oluşabilecek bütün düşman ve hasımlarını ortadan kaldırmaya başladı.
Bugüne kadar İran'da şeriat tantanası içinde kaç masum insanın yok edildiğini sadece tanrı bilir.
Zira İranlı mollalar dahil yeryüzünde hiç kimse kayıt tutulmadığı için kesin olarak kaç kişinin öldürüldüğünü bilmez, verilen sayılar sadece tahmindir.
100 bin kişi deseniz de olur, 4 milyon kişi deseniz de uyar.
Benim tahminim 2 milyon civarında İranlı ortadan yok edildi.
Bu arada şanslı olanlar Doğu Bayazıt sınır kapısından kendilerini Türkiye'ye atabildiler.
1985 yılında İranlı bir meslektaşımla İstanbul'da o tarihlerde 400 bin İranlı'nın bulunduğu hükmüne varmıştık.Şimdi dönelim
1 Şubat günü Paris'ten Tahran'a inen 30 mollanın akıbetine...
30 kişinin arasında Humeyni'nin oğlu Ahmed ile bacanağı Şeyh Sadık da vardı.
Bunlar ilk günlerden itibaren İran'da çok önemli ve kritik görevlere çöreklendiler.
Dünyanın en kaliteli ve en zengin petrol rezervlerine sahip olan ülkeyi yönetmeye başladılar.
Ancak çok ilginç, bir süre sonra bu adamlar genç yaşta peşpeşe ölmeye başladılar.
Gıda zehirlenmesi, trafik kazası, faili meçhul cinayet derken kısa sürede bu mollalar yok olmaya başladılar.
Değişmez kural yine işliyor, devrim kendi öz evlatlarını yiyordu.
Humeyni'nin yakın arkadaşı, 30 kişilik kafilenin içinde bulunanlardan Hassan Lahuti Eşkevari ihanet gerekçesiyle mahkemeye çıkarılıp suçlu görüldü ve içeri tıkıldı.

Ne gariptir ki, hapishanedeki ikinci gününde yediği öğle yemeğinden zehirleniverdi ve hakkın rahmetine kavuştu.
Humeyni'nin oğlu 1995 yılında kalp krizinden, bacanağı ise 2015 yılında akciğer kanserinden öbür dünyaya göçtü.
A takımından sadece bu ikisi eceliyle ölürken diğerleri garip kazaların kurbanı oluverdiler.
Ne diyelim ki?..Takdir-i ilahi işte !..
Yersen yoğurt içersen ayran olsun. Afiyet olsun.
Şeriat budur.
Canını, işini, yuvanı, sevdiklerini, anılarını, umutlarını alır götürür.
Ne uğruna?
Kimin için?
Bilemezsin...
Cahit Çataloğlu
TEREF












Teref.info © 2015
E-mail: n_alp@mail.ru            Telefon: 051 933 93 21            Baş redaktor: Nurəddin (Xoca) İsmayılov
Məlumat internet səhifələrində istifadə edildikdə müvafiq keçidin qoyulması mütləqdir.