Osmanlı Devleti’nden önce 1077 ile 1308 yılları arasında Anadolu’da hüküm sürmüş Türkiye Selçuklu Devleti’nin 13 hükümdarının, türbede bulunan kafatasları üzerinden silikon heykelleri oluşturuldu.
Habertürk gazetesinden Murat Bardakçı’nın haberine göre, Konya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, 2017 Şubat’ında valilik izni ile Alâeddin Tepesi’ndeki Türkiye Selçuklu Sultanları Türbesi’nde akademik kuruluşların da işbirliği ile birkaç aşamalı bir çalışma başlatmış.
İlk aşamada, sadece üç hükümdarın kemikleri tespit edilebilmiş ve bulunan bütün kalıntılar dualar eşliğinde kefenlenip yeniden sandukalara konmuş.
2 sene sonra Bilim Kurulu’nun kararı ile kalıntılar sandukalardan çıkartılarak Necmettin Erbakan Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde incelemeye alınarak, 5 hükümdarın daha kemikleri belirlenmiş ve kalıntılar yeniden mezarlara konmuş.
Daha sonra naaşlardan alınan örnekler İstanbul Adlî Tıp Kurumu Biyoloji ve Kimya İhtisas Dairesi’ne gönderilmiş. Burada yapılan DNA analizlerinde kemiklerin o zamana kadar düşünüldüğü şekilde 8 değil, 13 hükümdara ait olduğu ortaya çıkmış. Hattâ, analizlerinden bazı tarihî bilgileri kaynakların 1237’de Kayseri’de zehirlenerek öldürüldüğü söylenen Alâeddin Keykubat’ın kemiklerinde gerçekten zehir bulunmuş!
Erkeklerin, yani hükümdarların kimlikleri ve aile bağları YSTR-DNA analizleri ile tam olarak tespit edilirken, kalıntılar arasında Birinci Alâeddin Keykubad’ın kardeşi Keyferidun’a, tamamı hanedan mensubu 2 kadına, 2 kız çocuğuna ve bazısı henüz çocuk yaştaki 5 erkeğe ait kemiklerin de mevcut olduğu ortaya çıkmış. Kadınlardan biri, Birinci Gıyaseddin’in hanımmış...
Kafataslarının etlendirilmesi için İstanbul Adlî Tıp Kurumu’nun yanısıra Türkiye Atom Dairesi Başkanlığı’ndan yardım alınmış. Saç, göz, deri ve yaş konularında alınan sonuçlar ile tomografilerden elde edilen bilgiler kafataslarının üç boyutlu kopyelerine işlenerek, kemikleri Alâeddin Tepesi’nde bulunan 13 Türkiye Selçuklu Hükümdarı ile 2 kadının ve diğer hanedan mensuplarından bazıları için görmüş olduğunuz bu sonuçlar elde edilmiş.
Kaynak: Murat Bardakçı, Habertürk