Osmanlı tarihinde şok eden olay! - CESEDİ SARAYDA UNUTULUP KOKMAYA TERK EDİLEN PADİŞAHIN HİKAYESİ
25-02-2025, 11:54

Osmanlı tarihinde her padişahın farklı özellikleri bulunmaktaydı. Kimi marangoz iken kimi kuyumcuydu. Her padişahın cenazesi ise büyük bir törenle toprağa verildi. Sadece bir padişahın cenazesi sarayda unutularak kokmaya terk edildi. İşte detaylar...
Türk tarihinin en parlak devrini yaşayan Osmanlı İmparatorluğu'nda her padişah bir şekilde tarihe geçmiştir. Kimi zaferleriyle bilinirken kimi akli sorunları ile bilinir.
Bir padişah var ki o tarihte hem zaferleri ile anılırken aynı zamanda sarayda unutulan cesedinin kokmasıyla da bilinir.
Peki cenazesi sarayda kokmaya terk edilen padişah kimdi?
GENÇ ŞEHZADE MEHMET TARİHE GEÇTİ
Genç şehzade tahttan indirildikten sonra babasının ölümüyle yeniden tahta geçti. 19 yaşında tahta geçen Genç Şehzadenin adı Mehmet'ti.
Mehmet İstanbul'u fethederek hem Türk ve dünya tarihine adını yazacaktı.
21 yaşında İstanbul’un aşılamaz surlarını aşarak, gemileri karadan yürüttü.
Bu fetih, II. Mehmet’i ‘Fatih’ ünvanıyla taçlandırdı. Ancak çağ açıp çağ kapatan Fatih’in ölümü ve cenazesi yaşantısı kadar şanlı olmadı.
TAHT KAVGASINDA CESEDİ UNUTULDU
Fatih Sultan Mehmet, Gebze tarafında bulunan Tekfur Sarayı civarında hayatını kaybetmişti.
Büyük komutan Fatih, öldükten 3 gün sonra bulundu ve cenazesi tam 19 gün sonra kılınabildi.
İşte, 1481 baharı ve yaşanan acı dolu olaylar..
Fatih, 27 nisan günü Mısır üzerine son seferine çıktığında, gut hastalığından kaynaklanan aşırı proteinden ayakları şiş durumdadır.
Üsküdar'a geçildikten sonra Sultanın rahatsızlanması üzerine
Gebze'de konaklanır ve tam 543 yıl önce, 3 Mayıs günü ikindi
saatlerinde hayata gözlerini yumar.
Sultanın ölüm sebebini kimi tarihçiler gut, kimi tarihçiler ise zehir olarak belirtir.
Fatih'in ölümü üzerine cenaze Topkapı Sarayı'na getirilir ve oğulları Cem ile Beyazid'e haber yollanır.
Saklanan ölüm haberini almakta gecikmeyen Cem ve Bayezid destekçileri birine girer.
İstanbul'da tam bir kaos oluşur bazı ev ve dükkanlar yağmalanır bu sırada ise Fatih sarayda unutulur.
Sultan, tam üç gün sonra Baltacılar Ağası Kasım tarafından bulunur.
Ceset bozulduğu ve kötü koktuğu için ilk anda yanına kimse gitmek istemese de daha sonra yanına gidilir, seferde üzerinde bulunan kaftanı derisine yapıştığı için kesilerek çıkartırılır ve iç organları temizlenerek mumyalanır. (Tahnit)
Ceset öylesine kokmuştu ki kimse gidip yıkayamıyordu. İlk defa bir hükümdarın cenazesi unutulmuş ve hatta cansız bedeni henüz defnedilmeden çürümeye başlamıştı.
Büyük komutanın cenazesi ise,oğlu Beyazid'in tahta geçmesinin ardından yani tam 22 gün sonra defnedilir.
Olay, Topkapı Sarayı arşiv kayıtlarında ise şu şekilde kaydedilmişti: "O halde Hünkâr müteveffa oldu üzerinde üç gün üç gece mum yanmadı, Vardım Kapucular Kethüdasına söyledim. Dahi İshak Paşa'ya söyledi, emreylediler, mum yaktılar. Rayihası ucundan kimse yanına varmadı. Ben fakir usta ile bilece içini ayırtladım. Bu zikr olan sözleri kethüdamız dahi bilür."
KOKUDAN KAÇTILAR
Bardakçı'nın yazısının ilginç kısmı şöyle devam ediyor:
"Fatih’in naaşıyla yakından alákadar olan ve dayanılmaz kokuya rağmen tahnidi yapan Baltacılar Kethüdası Kasım ise, terfi ettirilerek ‘kapıcı’ kadrosuna alındı. Kasım, sarayda bir köşede unutulan cenazenin kokması hadisesini daha sonraları İkinci Bayezid’e raporu andıran bir yazıyla duyuracak ve ‘Devletlu sultanım, babanın ruhu için bu yazdıklarımı sonuna kadar oku. Bu fakir kul, devletlu hünkárın (Fatih’in) baltacılarının kethüdası idim. Hünkárın vefatından sonra, üzerinde üç gün üç gece mum yanmadı. Vardım, Kapıcılar Kethüdası’na söyledim, o da İshak Paşa’ya söyledi, paşa emredince mum yaktım. Ama koku yüzünden cenazenin yanına kimseler yaklaşamadı. Ben, usta ile gidip cenazenin içini boşalttım. Bu anlattıklarımı kethüdamız da bilir’ diyecekti."
KAYNAKÇA
Murat Bardakçı,
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Belletten Dergisi, Cilt 34, sayı 134-135, Fatih Sultan Mehmed'in ölümü.
Sakaoğlu, Necdet, Bu Mülkün Sultanları,1.Baskı, s.91-92-93-94.
Afyoncu, Erhan, Sorularla Osmanlı İmparatorluğu, 2.Baskı, s.91-92-93.
Merih Tan
TEREF