KAYNANA NEDEN SEVİLMEZ?

Bu gün, 17:04           
KAYNANA NEDEN SEVİLMEZ?
Geline kına yakılırken dahi:
".. Hap koydum hap koydum
İçine de hap koydum
Kaynanamın adını kuyruklu
Yılan koydum," kaynanayı kötüleyen türküler okunur.
Kaktüs hediye edersiniz: Adı;
"Kaynana Dili"
"Kaynana Topuzu"olur.
Gördünüz mü?
Daha evlenmeden önyargı oluşmuştur.
Daha ortada hiçbir şey yokken gelin kayınvalidesi¸ kayınvalide gelini hakkında olumsuz düşüncelere sahip oluyor.
Böylece her iki taraf, her an patlamaya hazır güdümlü bir bombadır. İncir çekirdeğini doldurmayacak bir bahane ile sessiz savaşa hazırdırlar. Üzücü bir durum değil mi?
Bu konuda sözü M.Ü Prof. Dr. Mehmet Aydın'a verecek olursak;
''Aynı kişiyi, yani oğlu ve kocasını seven iki kadın, sudan sebeplerle anlaşamayarak hayatı önce kendilerine, sonra tüm aile bireylerine zehir ediyorlar," diyor.
.
Kaynana kimdir? Bu sözcük nasıl türemiştir?
Orhun Yazıtları’nda ve eski Uygur metinlerinde “kayn / kayın” biçiminde geçer.
Buradaki kayın öğesi, eşin akrabalarını işaret eder; ana ise anneyi...
Anlamı bugünküyle aynı: “evlilik yoluyla edinilen akraba.”
“Kaynana”, aslında “kayınana” yani “eşin annesi” "Kayınço veya Kayın birader" gibi...
Dilin doğal evriminde ses düşmesiyle “kaynana” biçimi kalıcılaşmıştır.
.
Türkçede “gelin”, evlenen kadın anlamına gelir. Yani bir aileye “gelmiş olan kadın”.
Aslında sözcük kök olarak “gel” fiilinden türemiştir.
Üzerine "in" isim yapım eki getirilerek “gelin” “gelin” yapılmıştır.
Ve bin yıldır " evli kadınlara" "gelin" denilmektedir.
.
Gelelim, geleneksel aile kavramına önem veren Japonya'da bile gelin kaynana ilişkilerinde travmatik olaylara tanık olabiliyoruz. Bunun asıl nedeni nedir, diye düşündüm. Çünkü ben de henüz çiçeği burnunda bir kaynanayım...
Acaba sevilip sayılıyor muyum?
Bunu zaman gösterecek.
Zira;
Gelinler çoğu zaman kaynanalarını bir anne gibi göremez.
Kimi kıskanır, kimi mesafe koyar, kimi de her sözü yanlış anlayıp yüzleri ekşir, alınganlık maskesi takarlar.
Aslında farkına varmadan, önyargılarının kurbanı olurlar.
Oysa her kaynana, gelinin sevdiği adamın, canından koparıp ona emanet eden kadın değil midir?
Ama çoğu gelin, kaynanasının gözlerindeki sevgiyi değil, dudaklarındaki sözü görür.
Bir bakışı yanlış yorumlar, bir suskunluğu küçümseme sanır, bir sözünü yanlış algılar. Dokunsa kabahat, dokunmasa kabahat olur!
Böylece araya görünmez duvarlar örülür.
.
Annem vaktiyle bir hikaye anlatmıştı:
“Bir Böbreğin Sırrı”
Vaktiyle Uzak ülkelerde gelin kaynana birlikte yaşarlarmış.
Evlendiği günden beri kaynanasını hiç sevmez, onu bir anne gibi göremez; hep rakip, hep yargılayan bir kadın olarak görürmüş. Her sözünü ters anladığı gibi, her davranışını küçümsermiş.
Gelinin kalbinde öyle bir önyargı varmış ki, annesinin sıcaklığını kaynanasına zerre kadar duymazmış.
Yıllar geçmiş. Gelin bir gün korkunç bir trafik kazası geçirmiş. Hastaneye kaldırıldığında doktorların yüzleri kararmış:
“Hastanızın kazada sol böbreği lime lime olmuş. Diğer böbreği zaten nekroze olmuş hiç çalışmıyormuş. Tek umudumuz böbrek naklidir...”
Gelin yatağa düşmüştü. İçinde koca bir öfke ve kırgınlıkla hayatını sorgularken, beklenmedik bir mucize gerçekleşiyor:
Aylar sonra bir donör bulunmuş!.. Adı açıklanmayan, kimliğini gizli tutmak isteyen bir kadının böbreği ona nakledilmiş.
Ameliyat başarılı geçmiş. Gelin hayata tutunuyor, ama ne yazık ki kalbindeki o önyargılar hâlâ canlıymış. Kaynanasını hastalığı boyunca hiç görememiş. Bu nedenle ona olan mesafesi, yine hiç değişmemiş.
Hatta, " beni sevmemiş, sevse hastalığımda gelir, bana bir tas çorba içirirdi," gibi benzer düşüncelerle kadına içten içe sövüp durmuş. Olumsuz önyargılar besliyormuş. Sürekli yakınlarına;
“İyileştim, ayağa kalktım ama ben kimseye borçlu değilim,” diyormuş.
Oysa kaynanası; yeni alınan böbrek yeri iyileşmesi için başka bir şehirde yaşayan kuzkardeşinde kalıyormuş.
Aradan birkaç yıl geçmiş. Bir sabah hastaneden bir telefon gelmiş.
“Size bırakılmış bir mektup var,” demiş hemşire.
Gelin, şaşkınlıkla hastaneye gitmiş. Bir zarf uzatılır eline.
Zarfın köşesinde yazıyı görür görmez "Kaynanasının" o titrek harfleri hemen tanımış.
Ellerinin arasındaki kâğıt yanıyormuş, sanki. Zarfı hemen açıp okumaya başlamış...
**“Sevgili Gelinim,
Belki bir gün bu satırları okursun.
Beni hiçbir zaman annen gibi görmedin, biliyorum. Beni hep yanlış anladın. Belki ben de sana yeterince sevgimi gösteremedim.
Ama bil ki oğlumu sana emanet ederken kalbimde tek dileğim, senin mutlu olmandı.
Hastanede böbreğe ihtiyacın olduğunu duyduğumda hiç düşünmedim. Benim hayatım bitti sayılırdı ama senin daha yolun vardı.
Bir annenin kalbi, evladını sevdiği kadar, evladının sevdiğini de sevebilir.
Sen bunu görmedin belki, ama ben sana hep dua ettim.
Artık bu satırları okuyorsan, ben de çoktan göçmüşüm, demektir.
Kalbimde kırgınlık yok, sadece bir ricam var:
Beni annen gibi göremediysen bile, kalbinde küçücük bir köşe ayır bana.
Çünkü senin bedeninde benim bir parçam yaşıyor. Beni hatırladığında öfkeyle değil, sevgiyle, duayla hatırla.
Sana hayatımı değil, ama hayatımdan bir parça verdim.
Ve ben senin kaynanan değil…
Senin de annendim.”**
.
Gelin mektubu okurken gözyaşlarına hâkim olamadı. Yıllardır kalbine ördüğü duvarlar bir bir yıkıldı.
“Ben nasıl göremedim? Nasıl bu kadar kör oldum?” diye gözyaşlarıyla haykırıyormuş.
O an gerçeği fark etmiş ama her sözün sessiz kaldığı bir anmış.
.
Son söz:
Kıymetli okur!
Bir kaynana sadece “eşin annesi” değildir.
O kadın, senin yaşamana razı olacak kadar fedakâr, senin nefesin için canından vazgeçecek kadar annedir.
Kaynananıza "anne" bilmek zorunda değilsin…
Ama bil ki, onun kalbi bir gün sana nefes, sana can olabilir.
Kaynanamıza bakarken, aslında yarınki halimize bakıyoruzdur.
Şunu unutmayalım:
Ve bir gün her kadın *Kaynana* olacaktır.
"...Bugün senin olumsuz ön_yargın, yarın senin kaderin olabilir."
Melek Tunç
TEREF












Teref.az © 2015
TEREF - XOCANIN BLOQU günün siyasi və sosial hadisələrinə münasibət bildirən bir şəxsi BLOQDUR. Heç bir MEDİA statusuna və jurnalist hüquqlarına iddialı olmayan ictimai fəal olaraq hadisələrə şəxsi münasibətimizi bildirərərkən, sosial media məlumatlarındanda istifadə edirik! Nurəddin Xoca
Məlumat internet səhifələrində istifadə edildikdə müvafiq keçidin qoyulması mütləqdir.
E-mail: n_alp@mail.ru