"Seni tanımak, dinlemek, seyretmek çok güzeldi be üç yüz liralık uşak! "
Bu gün, 08:54

Maçka Deresi kıyısında şarkılar söyleyip türküler çağıran ve gitar çalan bu yetenekli çocuk, şimdilerde “Kuzeyin Oğlu” diye bildiğimiz ve 30 Mart 2025 tarihinde sahnede, Karadeniz ezgileri, kemençe tınıları, sahne ışıkları, alkışlar, horonlar arasında, o uzun saçlarını ve beyazın sataştığı sakallarını da alarak çekip giden Volkan Konak’tır.
Anası Saynur Hanım, beş kız uşak doğurduktan sonra yine gebe kalır.
“Bu da kızdır” diye düşünür ve doğurmak istemez.
Böyledir bizim buralarda ve dâhi tekmil Anadolu’da, erkek çocuğadır rağbet. Bu, sosyo psikolojik bir meseledir. Erkek çocuğa ailenin soyunu, soyadını sürdürecek bir misyon, tarihi bir anlam yüklenmiştir. Mesela Antalya özelinde Akdeniz yöresinde verimsiz, kıraç, kayaç, deniz kıyısı araziler, mirasta kız çocuklarının payıymış, bir zamanlar. Verimli dağ topraklarıysa erkek çocukların payıymış… E devran bu, dönmesiyle meşhurdur; devran döner ve turizm sektörü, Antalya özelinde Akdeniz yöresinin deniz gören, denize kıyısı olan o, kıraç, kayaç ve tarıma elverişsiz arazilerini çok değerlenirir ve arazi sahipleri ihya olur.
Büyükelçi Akın Algan’ın karısı, Volkan’ın halasıdır. Yani Saynur Hanım’ın görümcesidir. Gebe olduğunu anlayınca, gider yanına.
“Abula, ben galdum bir hâlâ” der.
Böyle deyince şıp diye anlaşılır bir kadının gebe kaldığı. Öyle ortalık yerde “ben hamileyim” bilmem ne denmezdi, ayıptı.
“Ben galdum bir hâlâ” demek gerekirdi, yeterdi.
“Tamam” der hala “üzülme” der.
“Doktor tanıdık var, hâllederiz” der.
Tanıdık doktor, Gündoğdu Sanımer’dir. Gündoğdu Sanımer, doktorluğunun yanında şair ve ressamdır. Tam otuz yıl Trabzon’da jinekolog hekim olarak görev yapar. Çeşitli yayınlarda şiir ve yazıları yayınlanan Gündoğdu Sanımer, çevresinde de sevilen, görüşlerine değer verilen müstesna bir şahsiyettir. 2003 yılında kalp yetmezliğinden vefat eder.
Gelirler Gündoğan Sanımer’in muayenehaneye “üç yüz liraya hâllederiz” der doktor.
Saynur Hanım, cimri değilse de ziyadesiyle tutumludur. Üç yüz lirayı duyunca nevri döner.
“Uyyyhh ne deyisun sen. Üç yüzü verene kadar doğurur büyütürüm oni” der ve bebeği aldırmaktan vazgeçer.
Volkan Konak bu mevzuyu anlatırken “demek ki iki yüz lira deseydi tamamdı. E üç yüz liralık uşak da bu kadar oluyor” der, iyice Karadeniz fıkrasına çevirir bu hikâyeyi.
Seni tanımak, dinlemek, seyretmek çok güzeldi be üç yüz liralık uşak!
Hamza Gökkaya
TEREF